KÜÇÜK TAVSİYELERİM
---
KÜÇÜK TAVSİYELERİM
BAZI partici ÖĞRENCİLERİMİZ ve DOSTLARIMIZ herşeyi
bildikleri için, ONLARI HARİÇ TUTARAK, umumiyet itibariyle bütün
öğrencilerimize, tanıdıklarımıza, dostlarımıza ve sözümüzü dinleyecek olanlara
hatırlatmak isterim:
1-Bir konuda konuşmaya ve yazmaya başlamadan önce, o
konudaki BİLGİLERİNİZİN YETERLİ OLUP OLMADIĞINI KENDİNİZE SORUNUZ. Bir konuda,
bilgisiz iseniz veya bilginiz yeterli değil ise, HERŞEYDEN ÖNCE BU EKSİĞİNİZİ
TELAFİ ETMEYE ÇABALAYINIZ, sonra konuşmayı ve yazmayı düşününüz. Söz gelimi,
SİYASET, AHLAK, HUKUK ve İKTİSAT hakkında ZIR CAHİL olan birinin
konuştuklarının ve yazdıklarının FAZLA DEĞERİ YOKTUR;
2-Bir konuda, ciddiye alınabilecek kadar değerli SORU
SORMAK ÇOK BÜYÜK BİR İŞTİR. Aklınıza gelen herşeyi, her seviyedeki insana
SORAMAZSINIZ. Önce bir miktar bilgileniniz, sonra SEVİYENİZE GÖRE SORU SORMAYI
ÖĞRENİNİZ. Doğru soru sorabilmek büyük bilgi birikimi ve beceri ister. Doğru
düşünmek, doğru soru ile başlar.SORDUĞUNUZ SORU, HANGİ VASIFTA OLDUĞUNUZU GÖSTEN
EN ÖNEMLİ ÖLÇÜLERDEN BİRİDİR;
3-Bir konuda, 'ÖZGÜN GÖRÜŞ SAHİB OLMAK' çok zor
iştir. Büyük emek ister. Asırlardır düşünce ve bilim üretiminde sınıfta
kaldığımızı cümle alem biliyor. Bu demektir ki, özgün görüş sahibi çok az
yetişmiş insana sahibiz. Dolayısıyla, vazgeçtim sıradan insanları, büyük alim
ve düşünür sayılan kişilerin bile çoğu özgün düşünce sahibi olmaktan çok çok
uzaktır. Hal böyle iken, BÖYYÜK FAKİH, KELAMCI, FEYLESOF, TARİHÇİ, EDEBİYATÇI,
SİYASETÇİ, İDARECİ, SAĞCI, SOLCU, MİLLİYETÇİ, İSLAMCI, ATEİST vs. edalarıyla,
yorumlar yaparken, KENDİMİZİ HER SEFERİNDE TARTIP konuştuklarımızın ve
yazdıklarımızın değerini ve özgünlüğünü mutlaka sorgulamalıyız;
4-Ülkemiz ve halkımız, özellikle de okur yazar
kesimimiz, asırlardır aynı kısır döngünün içinde debelenip durmaktadır. Her
nesil, yaşadıklarını ve yaptıklarını, HAKİKİ MESELELER ve İŞLER SANA GELMİŞTİR.
Bu bize şunu gösteriyor ki, HAKİKİ SORUNLARI TESPİTTE DE BÜYÜK SORUNLARIMIZ
mevcuttur. Muhtemelen, çoğumuz da hakiki mesele ve sorunların neler olduğunu
tepsit etmeye çalışırken hatalar yapmaktayız. O
halde, YAŞADIĞIMIZ HADİSELERİN, DİNLEDİĞİMİZ KONUŞMALARIN ve OKUDUĞUMUZ
METİNLERİN, hiç olmazsa bazılarının HAKİKİ DEĞİL, SAHTE SORUN ve MESELELER ile
ilgili olduğunu kabul etmeliyiz. Bundan dolayı, MÜMKÜN OLDUĞU KADAR hakiki
sorunlar peşinde koşmalıyız, en azından mesaimizin büyük bir kısmını hakiki
sorunlar üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Bu yüzden, SOMA FACİASI'nda da HAKİKİ
SORUNLARIN ve MESELELERİN NELER OLDUĞUNU TESPİTE ÇALIŞMALI ve ÖYLE YORUMLARDA
BULUNMALIYIZ;
5-Hakiki sorunları ve meseleleri tespit edebilmek
için, -istisnai durumlar ve müstesna kabiliyeti olan kişiler hariç-, hepimiz
ÇOK ÖĞRENME'ye, ÇOK OKUMA'ya, ÇOK BİLME'ye, ÇOK DÜŞÜNME'ye, ÇOK GÖRME'ye, ÇOK
GEZME'ye, ÇOK KİŞİ TANIMA'ya, Çok tartışma'ya, ÇOK DENEME'ye, ÇOK TATBİK
ETME'ye, ÇOK ELEŞTİRME'YE ve ÇOK ELEŞTİRİLME'ye muhtacız. Bunların hiçbirine
veya büyük bir kısmına sahip olmayan insanların özgün
soru sorması, özgün fikirlere sahip olması ve özgün yorum yapabilmesi,
-istisnalar hariç- imkansız denecek kadar zordur. O HALDE, bu birikime sahip
olmaya yoğunlaşmalı ve 'CİN OLMADAN ADAM ÇARPMAYA' çalışmamalıyız. Üç satır
bilgi sahibi olmadan, üç saniye düşünmeden, üç saniye denemeden, üç saniye
denenmeden MEMLEKETİ ve DÜNYAYI KURTARMAYA ÇALIŞMAK ABES'tir, DELİLİK'tir, HAD
BİLMEZLİK'tir, KENDİMİZE ve milletimize SAYGISIZLIK'tır.
---
Harun
Anay/16.05.2014.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.