17 Haziran 2014 Salı

KÜÇÜK TAVSİYELERİM





KÜÇÜK TAVSİYELERİM

---

KÜÇÜK TAVSİYELERİM

BAZI partici ÖĞRENCİLERİMİZ ve DOSTLARIMIZ herşeyi bildikleri için, ONLARI HARİÇ TUTARAK, umumiyet itibariyle bütün öğrencilerimize, tanıdıklarımıza, dostlarımıza ve sözümüzü dinleyecek olanlara hatırlatmak isterim:

1-Bir konuda konuşmaya ve yazmaya başlamadan önce, o konudaki BİLGİLERİNİZİN YETERLİ OLUP OLMADIĞINI KENDİNİZE SORUNUZ. Bir konuda, bilgisiz iseniz veya bilginiz yeterli değil ise, HERŞEYDEN ÖNCE BU EKSİĞİNİZİ TELAFİ ETMEYE ÇABALAYINIZ, sonra konuşmayı ve yazmayı düşününüz. Söz gelimi, SİYASET, AHLAK, HUKUK ve İKTİSAT hakkında ZIR CAHİL olan birinin konuştuklarının ve yazdıklarının FAZLA DEĞERİ YOKTUR;

2-Bir konuda, ciddiye alınabilecek kadar değerli SORU SORMAK ÇOK BÜYÜK BİR İŞTİR. Aklınıza gelen herşeyi, her seviyedeki insana SORAMAZSINIZ. Önce bir miktar bilgileniniz, sonra SEVİYENİZE GÖRE SORU SORMAYI ÖĞRENİNİZ. Doğru soru sorabilmek büyük bilgi birikimi ve beceri ister. Doğru düşünmek, doğru soru ile başlar.SORDUĞUNUZ SORU, HANGİ VASIFTA OLDUĞUNUZU GÖSTEN EN ÖNEMLİ ÖLÇÜLERDEN BİRİDİR;

3-Bir konuda, 'ÖZGÜN GÖRÜŞ SAHİB OLMAK' çok zor iştir. Büyük emek ister. Asırlardır düşünce ve bilim üretiminde sınıfta kaldığımızı cümle alem biliyor. Bu demektir ki, özgün görüş sahibi çok az yetişmiş insana sahibiz. Dolayısıyla, vazgeçtim sıradan insanları, büyük alim ve düşünür sayılan kişilerin bile çoğu özgün düşünce sahibi olmaktan çok çok uzaktır. Hal böyle iken, BÖYYÜK FAKİH, KELAMCI, FEYLESOF, TARİHÇİ, EDEBİYATÇI, SİYASETÇİ, İDARECİ, SAĞCI, SOLCU, MİLLİYETÇİ, İSLAMCI, ATEİST vs. edalarıyla, yorumlar yaparken, KENDİMİZİ HER SEFERİNDE TARTIP konuştuklarımızın ve yazdıklarımızın değerini ve özgünlüğünü mutlaka sorgulamalıyız;

4-Ülkemiz ve halkımız, özellikle de okur yazar kesimimiz, asırlardır aynı kısır döngünün içinde debelenip durmaktadır. Her nesil, yaşadıklarını ve yaptıklarını, HAKİKİ MESELELER ve İŞLER SANA GELMİŞTİR. Bu bize şunu gösteriyor ki, HAKİKİ SORUNLARI TESPİTTE DE BÜYÜK SORUNLARIMIZ mevcuttur. Muhtemelen, çoğumuz da hakiki mesele ve sorunların neler olduğunu tepsit etmeye çalışırken hatalar yapmaktayız. O halde, YAŞADIĞIMIZ HADİSELERİN, DİNLEDİĞİMİZ KONUŞMALARIN ve OKUDUĞUMUZ METİNLERİN, hiç olmazsa bazılarının HAKİKİ DEĞİL, SAHTE SORUN ve MESELELER ile ilgili olduğunu kabul etmeliyiz. Bundan dolayı, MÜMKÜN OLDUĞU KADAR hakiki sorunlar peşinde koşmalıyız, en azından mesaimizin büyük bir kısmını hakiki sorunlar üzerinde yoğunlaştırmalıyız. Bu yüzden, SOMA FACİASI'nda da HAKİKİ SORUNLARIN ve MESELELERİN NELER OLDUĞUNU TESPİTE ÇALIŞMALI ve ÖYLE YORUMLARDA BULUNMALIYIZ;

5-Hakiki sorunları ve meseleleri tespit edebilmek için, -istisnai durumlar ve müstesna kabiliyeti olan kişiler hariç-, hepimiz ÇOK ÖĞRENME'ye, ÇOK OKUMA'ya, ÇOK BİLME'ye, ÇOK DÜŞÜNME'ye, ÇOK GÖRME'ye, ÇOK GEZME'ye, ÇOK KİŞİ TANIMA'ya, Çok tartışma'ya, ÇOK DENEME'ye, ÇOK TATBİK ETME'ye, ÇOK ELEŞTİRME'YE ve ÇOK ELEŞTİRİLME'ye muhtacız. Bunların hiçbirine veya büyük bir kısmına sahip olmayan insanların özgün soru sorması, özgün fikirlere sahip olması ve özgün yorum yapabilmesi, -istisnalar hariç- imkansız denecek kadar zordur. O HALDE, bu birikime sahip olmaya yoğunlaşmalı ve 'CİN OLMADAN ADAM ÇARPMAYA' çalışmamalıyız. Üç satır bilgi sahibi olmadan, üç saniye düşünmeden, üç saniye denemeden, üç saniye denenmeden MEMLEKETİ ve DÜNYAYI KURTARMAYA ÇALIŞMAK ABES'tir, DELİLİK'tir, HAD BİLMEZLİK'tir, KENDİMİZE ve milletimize SAYGISIZLIK'tır.

---

Harun Anay/16.05.2014.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.