30 Eylül 2013 Pazartesi

TALİBAN ZİHNİYETLİLER FELSEFEYE Niçin DÜŞMANDIR?




TALİBAN ZİHNİYETLİLER FELSEFEYE Niçin DÜŞMANDIR?

Taliban zihniyetine sahip dindarımsıların şu yalan dünyada ve belki de ahirette de en çok korktukları kelimenin felsefe ve düşünce olduğunu biliyoruz.

Peki..

Niçin bu kadar çok felsefeden, müslüman felsefeciden, düşünceden ve müslüman düşünürden kortmaktadırlar?

Aşağıdaki maddeleri okuyunca felsefenin ve düşüncenin Taliban zihniyetli bireylere ne büyük zararlar verdiğini ve bu yüzden de onların feryatlarının kendileri açısından ne kadar haklı olduğunu siz de anlayacaksınız:

1-Taliban zihniyetliler, Kur’an-ı Kerim ve hadisleri istedikleri gibi yorumlamaktadırlar. Bunu yaparken fıkıh usulünü esas aldıklarını iddia etmekte iseler de, gerçekte fıkıh usulü kurallarına da uymamaktadırlar. Hiçbir mezhebin usul kuralına uymadan kendi menfaatlarını esas alarak fetva vermekte ve insanımızı aldatmaya çalışmaktadırlar.

Felsefeci bu rezilliğin farkına varıp bunun tutarsızlık olduğunu yüzlerine vurunca Taliban Zihniyetliler çıldırmaktadırlar.

2-Taliban zihniyetliler, hadis usulü kurallarına da uymamaktadırlar. Hadisleri ve Hz. Peygamber Efendimizin sözlerini ve uygulamalarını (:sünnet) istedikleri gibi kullanmakta, ahlaksız emellerine alet etmektedirler, istismar etmektedirler. Hadislere saygı gösterdiklerini iddia etmelerine rağmen, hem hadis bilimine hem de büyük ve itibar gören hadis mecmularındaki hadislere hiç saygılı davranmamaktadırlar. Canları nasıl isterse istedikleri hadisi seçip bize din olarak sunmaktadırlar.

Felsefeci, böyle davrananları insafa, iz’ana ve edebe davet etmektedir. Felsefeci bunu yapınca da, ağızlarına gelen her türlü iftirayı ona atmaktan çekinmemektedirler.

3-Taliban zihniyetliler; tarihin şahit olduğu en büyük medeniyetlerden ve düşünce geleneklerden birini kuran müslümanların düşünsel ve bilimsel birikimlerinin büyük bir kısmını yok saymaktadırlar. Üstelik tarihte geliştirdiğimiz düşünce ve bilim birikimine de sahip değildirler. Bütün bunlara rağmen, düşünce ve bilim tarihimizi bütün ayrıntılarıyla biliyormuş gibi tafra satmakta ve buna göre hüküm vermektedirler.

Felsefeci, böyle bir tavrın büyük bir din ve medeniyet düşmanlığı olduğunu haykırmaktadır. Felsefeci böyle deyince de, Taliban Zihniyetliler onu zındık, kafir ve münafık ilan etmektedirler.

4-Taliban zihniyetine sahip olanlar; her alanda, her konuda ve her zaman din istismarı yapmaktadırlar.

Felsefeci, din istismarının çok büyük bir hayasızlık olduğunu düşünmektedir ve elinden geldiği kadar böyle bir yola tevessül etmemektedir. Felsefecinin bu düşüncesini ve davranışını gören Taliban Zihniyetliler onu, Yüce Allah’ın ve Hz. Muhammed’in düşmanı ilan etmektedirler.

5-Taliban zihniyetli olanlar, fıkıh ile İslam’ı özdeşleştirmektedirler.

Felsefeci, böyle bir yaklaşımın İslam dinine çok büyük bir iftira olduğunu düşünmektedir. Felsefecinin bu düşüncesini duyan Taliban Zihniyetliler, onu din düşmanı ilan etmektedirler.

6-Taliban zihniyetliler, fıkıh için geliştirilmiş yöntemleri bütün alanlara yaygınlaştırmak ve tatbik etmek istemektedirler.

Felsefeci, anılan yöntemlerin hukuk alanı için bile yetersiz olduğunu düşünerek, böyle saçmalıklara karşı çıkmaktadır. Felsefecinin bu tavrını duyan Taliban Zihniyetliler, onu Şeriat düşmanı en büyük kafir ilan etmektedirler.

7-Taliban zihniyetliler, despot bir ahlak, aile, toplum, hukuk ve siyasal rejim hayal etmektedirler.

Felsefeci ise böyle bir tavrın Allah’ın kanunlarına hakaret olduğunu, insanları hiç kimsenin  köleleştiremeyeceğini haykırmaktadır. Felsefecinin bu tavrını gören Taliban Zihniyetliler, onu din düşmanı ilan etmektedirler.

8-Taliban Zihniyetliler, hayatlarının her anında ve alanında kendilerinin dışındaki herkese takiyye yapmayı bir ibadet kabul etmektedirler.

Felsefeci ise, böyle bir takiyye anlayışının açık bir ahlaksızlık, edepsizlik ve dinsizlik olduğunu ilan etmektedir. Felsefecinin bu tavrı karşısında Taliban Zihniyetliler, onu münafık olarak vasıflandırmaktan çekinmemektedirler.

9-Taliban Zihniyetlilerin bütün düşünce ve fiilleri menfaatperestlik ve siyasi ikbali amaçlar.

Felsefeci ise, böyle bir zihniyeti, ahlaksızlığın ve dinsizliğin ana kaynağı saymaktadır.

10-Taliban Zihniyetliler, bütün insanları, özellikle de müslümanları, güdülecek koyun saymaktadırlar. Hakikati kendilerinin temsil ettiklerine inandıkları için kendilerinin dışındaki herkesi gerekirse dayak atarak ve öldürerek yola getirmeyi temel iman esası kabul etmektedirler.

Felsefeci ise, insanları Allah’ın emaneti olarak kabul etmekte ve her insana saygı duymaktadır. Felsefecinin bu tavrını gören Taliban Zihniyetliler, onu dinsiz ilan etmekten çekinmemektedirler.

Hikameyiz budur..
Mücadelemiz ve kavgamız bunun içindir.
Tercih sizin..
Takdir sizin..
Benden söylemesi..

Harun Anay/30.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
----

ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(5-6)

ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(5-6)

 5-Çalışmalarında bilmediğin dillerde yazılmış kitap ve makaleleri kaynak gösterdin mi göstermedin mi? Böylece bu dilleri biliyor havası attın mı atmadın mı?

6-Hangi eserlerin tamamen veya büyük ölçüde HIRSIZLIK MUHSÜLÜDÜR?;

ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(3-4)


ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(3-4)

3--Üyesi olduğun VAKIFLARI hortumladın mı, hortumlamadın mı?; 


4-Resmi kayıtlarda sana ait görünen emlak ve paraları nerelerden ve nasıl elde ettiğini açıklayacak kadar cesaretin ve ahlakın var mı?;

24 Eylül 2013 Salı

MUSKA HER ZAMAN DOĞRU İŞLEMEZ


MUSKA HER ZAMAN DOĞRU İŞLEMEZ
Yemek ve hazmetmek. Hakiki anlamlarının yanı sıra, mecazi anlamları da olan kelimeler. Onlarca deyim ve atasözünde bu iki kelimenin farklı anlamlarda kullanıldığını görmek mümkündür. Bazen bunlardan birini kullanarak kolayca derdimizi ifade edebiliriz. Söz gelimi, son günlerde bazı çok bilmişlerimizin, ‘RAKİBİN KARINCA DA OLSA KENDİNİ MERDANE TUT!’ atasözüne hiç riayet etmeden sağa sola savrulduklarını görüyoruz. Ne yaptıklarını bilmez haldeler, başlarına geleni hâlâ anlayamadılar. Kurdukları tuzağın boşa çıkarıldığını bir türlü inanamıyorlar. Akıllarına ne gelirse söyleyip, sahih felsefecilere ve ilahiyatçılara ne kadar iftira ve küfür varsa savuruyorlar. Din istismarı elbette ezeli ve ebedi silahları. Mesela diyorlar ki, ‘SİZ MÜSLÜMAN ÇOCUKLARINA KUR’AN YERİNE Kant’ı mı öğretecksiniz?’, ‘Bırakın halkımız Kur’an ile Buluşsun!’, ‘Siz peygamber düşmanı mısınız ki hadis ve sünnetin öğretilmesine karşı çıkıyorsunuz?’, ‘Toplumumuzda fuhuş ve ahlaksızlık almış yürümüş. Bırakın insanlar İslam ahlakını öğrensin de bunları engelleyelim. Şayet felsefe öğretirseniz fuhuştan dolayı işlenen günahların sorumlusu sizsiniz’..

Böyle sözleri ilahiyat hocalarına söylüyorlar. Ağızlarından çıkan lakırdıların nereye gittiğini farkedemeyecek kadar gözleri dönmüş haldeler. Zaten hep öyleydiler de, daha fazla azgınlaştılar. Yukarıdaki cümleleri bir müslüman, bir müslümana söyler mi? İmanlı bir insan hayatlarını İslam’a ve düşüncesine adamış değerli ilim insanlarımıza böyle hitap eder mi? Onları böyle töhmetlerle karalayarak halkımızın gözünde değersiz kılmaya çalışır mı? Allah’a ve Öteki Dünya’ya inanan bir insan, bu cümlelerinden dolayı hesaba çekileceğini hiç mi düşünmez? Hadi Allah’tan korkmuyorlar diyelim, kuldan da mı utanmaz bu bireyler?

Bu gibi soruların cevaplarını vermek benim açımdan çok kolay. Çünkü yıllardır böyle sözler sarfeden SAPIKLARI okuyorum, görüyorum, izliyorum, duyuyorum. Fakat özellikle ÖĞRENCİLERİMİN BU TÜRDEN KİŞİLERİ İBRETLE İZLEMELERİNİ RİCA EDİYORUM. Sevgili öğrenci kardeşlerim, lütfen, istirham ediyorum kendilerine müslümanım diyen, İslam davası güttüğünü iddia eden bu saygısız dindarımsıları dikkatle inceleyiniz. Sizler için ne kadar tehlikeli ZEHİRLİ İDEOLOJİYE ve DİN YORUMUNA SAHİP OLDUKLARINI görünüz, ders çıkarınız, ibret alınız.

Sapkınlığı zirveye ulaşmış insanlar, tuzaklarının boşa çıkarıldığını bir miktar da olsa farkedince, ‘GOL YEDİKLERİ’ zehabına kapıldılar. Kendi kendilerine gelin güvey oldular. Kimse onlarla maç yapmadı, onlar oyun oynadılar, kaleye gol atmak istediler, başaramadılar. Hadi yukarıdaki iki kelimeden birini kullanalım, Taliban Zihniyeti’nin tuzağını yöneticilerimiz ve sahih felsefecilerimiz ‘YEMEDİLER’. Mesele bu kadar basit olmasına rağmen, yenilgi psikolojisinden bir türlü kurtulamıyorlar.

Tabi bu hallere düşmeleri dar kafalılıklarından kaynaklanıyor bu kesin. Bu dar kafalılık HAKİKATİ SADECE KENDİLERİNİN TEMSİL ETTİĞİNE dair inançlarının hem sonucu, hem de sebebi. Bu dar bakışları, MAKUL HİÇ BİR İNSANIN KABUL EDEMEYECEĞİ saçmalıklar yapmalarına sebep oluyor. Resmen ACEMİLİK yapıyorlar. Böyle durumlarda bizim Gülnar (Mersin)’da, ‘ACEMİ ÇEBİÇ ya GENDİNİ ya OĞLAĞINI YER’ derler. Yani, işi beceremeyen kişiler, kendilerine de çevresindekilere de büyük zararlar verirler, ne yapacağını bilemez halde davranırlar. Hatta, kendilerini koruyan, kollayan, göreva getiren ve savunanları da REZİL EDERLER.

Niçin bu kadar akıl dışı davranıyorlar ve niçin bu kadar saldırganlaştılar acaba? Söyledikleri sözlerde ne kadar ciddiler ondan da emin değilim. Acaba diyorum, bir yerleri HORTUMLAMAK için ilahiyat fakültelerini ve hocalarını paravan olarak mı kullanıyorlar? Bize saldırırken, etkili ve yetkili kişileri, ‘Bakınız, İSTEDİĞİMİZ İHALEYİ VERMEZSENİZ, sizin çok önem verdiğiniz kurumları bile yıpratırız’ diye tehdit mi ediyorlar? Buna benzer çok şüphem var. Zamanla ortaya çıkacak elbette niye bu kadar kudurduklarının sebebi. Eğer bu türden şüphelerim doğruysa Taliban Zihniyeti, ÇOK ACIKMIŞ DEMEKTİR. Yani, YEMEK YEMEYE ihtiyacı var. Bunun mutlaka tatmin edilmesi gerektiğini düşünüyor olabilir. Yine atalarımız demişler ki:

-‘AÇ KALAN EŞŞEK, SIRTINDAKİ SEMERİNİ bile YER’

-‘AÇ İT, SOFRAYA BAKMAKLA DOYMAZ’

-‘AÇ GURT, ASLANA SALDIRIR’

Ecdadımızın bize miras bıraktığı bu sözlere kulak verirsek, son zamanlarda ilahiyat fakültelerine kurulan tuzağın ne anlama geldiğini çok iyi anlamak mümkündür. Bu adamlar ÇOK ACIKMIŞ görünüyorlar. Önlerine ne gelirse yiyebilirler. Fakat bir iki lokma ile de doyacak gibi değiller. Mutlaka büyük avlara ihtiyaçları var. Öyle görünüyor ki, şimdilik seçtikleri büyük lokma, ilahiyat fakülteleridir, ardından bütün üniversitelerdir. Bu açlıkla sürekli saldırıyorlar, iftiralar ve hakaretlerin bini bir para. Yalanlarla dolu bir VİDEO hazırlayarak internette yayımlayabiliyorlar. Niçin? ACIKMIŞ ADAMLAR. ACIKMIŞLAR, ÇOK ACIKMIŞLAR. Bundan dolayı, tıpkı aç gurdun aslana saldırması gibi; devlete, millete, dine, dini değerlerimize ve değerli ilim insanlarımıza saldırıyorlar. Belki de bu açlıklarından dolayı, DAR DÜŞÜNÜYORLAR, DAR KAFALILAR, HER ŞEYE DAR BAKIYORLAR, dar yorumlarla insanları tekfir ediyorlar.

Ne güzel söylemiş asîl atalarımız: ‘AÇ İTİN BEYNİ DAR OLUR’

Öyledir. Gerçekten dar oluyormuş. Bu atasözümüzün doğruluğunu bizzat yaşayarak öğrendim, hep birlikte öğreniyoruz.

Bazen, şöyle düşündüğüm de oluyor: ‘Madem bu Taliban Zihniyetliler, bu kadar gürültü yapıyorlar, dinimize ve imanımıza sövüyorlar, ihale almak istediklerini ve aç olduklarını gizleyip topu başka sahalarda dolaştırıyorlar, DOYURALIM ŞU ADAMLARI OLSUN, BİTSİN! İlahiyatlardan felsefe derslerini kaldıralım, felsefe hocalarını da bu fakültelerden kovalım. Ne olur ki?’

Aslında bu teklif ciddi ciddi savunabilir. Felsefecilerin iş sıkıntısı çekeceğini sanmıyorum. Bu dünyada artık her yer okul, her yer üniversite. Dolayısıyla öğrenci sıkıntısı da çekmezler. Ayrıca felsefeciler olmadan öğrenim gören ilahiyat öğrencilerine biz muhtelif vasıtaları kullanarak yine ulaşabiliriz, onlarla felsefeyi yine buluşturabiliriz.

Biraz daha sakin düşününce bunların yanlışlığını hemen farkediyorum. Ve hemen kendimi toparlayıp şu sonuca varıyorum: ‘Ülkemizin bir saniye bile kaybedecek vakti yok, gözlerine bakınca duygulandığımız öğrencilerimizi bir saniye bile olsa bu sapık adamların eline bilerek terk edemeyiz. Üstelik, üniversite ve yüksek öğrenim ciddi bir iş, sırf denemek için onlara fakültelerimizi teslim etsek ÜLKEMİZİ DÜNYA ALEME REZİL RÜSVA EDERLER. Cahil ve sefih insanların öğrencilerimizin ve halkımızın geleceği ile oynamaya hakları yok, onlara fırsat verirsek vebal altına gireriz,’

Dolayısıyla, ilahiyat fakültelerini ve öğrencilerimizi -pahası ne olursa olsun- Taliban Zihniyeti’nden korumaya kararlıyız, yeminliyiz. Kıyamete kadar, bu zihniyete mensup olan insanlarla her seviyede mücadele etmeye azimliyiz. Ülkesine, ilme, düşünceye ve öğrencilerine hizmet etmekten başka bir gayesi olmayan insanların karşısında üç beş çapulcu asla duramaz, duramayacaktır. O yüzden boşa çırpınıyorlar, boşa kürek çekiyorlar, boş yere insanımızı meşgul ediyorlar.

En başta kullandığım, ‘yemek’ ve ‘hazmetmek’ kelimelerine geri dönersek, Taliban Zihniyeti her türlü ahlaksızlık ve hilelere rağmen, sahih ilahiyat hocalarından, öğrencilerimizden ve ülkesini seven insanlardan BÜYÜK BİR DARBE YEMİŞTİR. Yediği bu darbeyi, HAZMEDEMİYOR, HAZMETMEKTE ZORLANIYOR, MİDESİNE OTURDU. NE YAPACAĞINI BİLEMİYOR. Şaşkın, perişan, kıvranıyor, kıvranıyor.
Eeee...
Bu da normaldir.
Kolay değil hazmetmek.
Adamların sıkıntısına hak vermek lazım. Hakikaten, içine düştükleri durumu hazmetmek kolay olmasa gerektir.
Belki de bu işlere girişirken, HOCALARIna, ŞEYHLERİne, EZHER MEZUNU ÜSTADLARIna, Taliban Zihniyetli efendilerine yaptırdıkları MUSKA’da bir hata olmuştur.
Kim bilir?..
Vaktiyle adamın birinin ineği kaybolmuş. Aramış taramış bulamamış. En büyük korkusu, gece gurtların ineği yemesi. Bunun üzerine Taliban Zihniyeti’ne mensup bir hocaya gitmiş. Derdini anlatmış. Hoca da, ‘GURT AĞZI BAĞLAMA’ duasını okuyarak ineğinin kurtlar tarafından yenilmeyeceğine dair garanti vermiş. Tabi hoca hazretleri yüklü bir parayı da adamdan almayı ihmal etmemiş. İnek sahibi, gurtların ağızlarını bağlattığı için, gece rahat rahat uyumuş. Sabah olunca yeniden ineği aramaya çıkmış. Uzun aramalardan sonra, ineğin kemikleriyle karşılaşmış. Gurtlar tarafından yenilmiş ineğin sadece kafa kısmı, ayakları ve bağırsakları kalmış. Adam dehşete düşmüş, çok üzülmüş. Sinirli bir şekilde GURT AĞZI BAĞLAMAKLA MEŞHUR HOCAnın evine gitmiş. Bağırıp çağırarak durumu hocaya anlatmış. Hocanın cevabı ise şu olmuş:

-‘Yapma ya!!! Tüh, tüh, tüh!.. Dur hele şu yaptığım muskaya bir daha bakayım... (Muskaya baktıktan sonra) Hay Allah kahretsin! Bu hatayı nasıl yaptım ben??? Yaptığım muska ile GURD’UN AĞZINI BAĞLAYACAĞIMA ARKASINI BAĞLAMIŞIM. Korkma kardeşim! GURTLAR İNEĞİNİ YEDİ FAKAT ÇIKARAMAYACAKLAR’
Eveeeettttt..
Seyreyleyin lütfen!
Bizim taliban zihniyetliler, kazık atmaya çalıştılar, GAZIK YEDİLER, bakalım ÇIKARABİLECEKLER Mİ?

Bizim taliban zihniyetliler, gol atma hedefindeyken, GOL YEDİLER, bakalım ÇIKARABİLECEKLER Mİ?

Gariplerimin haberleri yok, belki de başarı için efendilerine yaptırtıkları muskada bir yanlışlık oldu.

Durumları vahimdir,

Üzgünüm, çoook üzgünüm..

Harun Anay/22.09.2013

harunanay.blogspot.com

facebook.com/hasimharun.anay

twitter.com/HarunAnay
----

ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(1-2)


ABUZİDDİN BERBEROĞLU’na SORUYORUM-(1-2)

1-İmam Hatip Liseleri’ne kız öğrenciler de alınmaya başlayınca, ‘BİZ BU OKULLARDA FAHİŞE Mİ YETİŞTİRECEĞİZ, Bu İslam’a aykırıdır. Böyle bir sapkınlığı asla kabul edemeyiz!’ dedin mi, demedin mi?;

2-Bu sözüne rağmen, İmam Hatip Liselilerin (: Bu liselerde öğretmenlik yapan, okuyan ve mezun olan kişilerin)  ‘abisi’, ‘hocası’, ‘üstadı’ ve ‘büyüğü’ olarak kendini pazarladın mı, pazarlamadın mı?;

Harun Anay/22.09.2013

 harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
 twitter.com/HarunAnay
----

22 Eylül 2013 Pazar

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (24-25)




Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (24-25)

24-Şunu unutmamalıyız ki, insan çok büyük kabiliyetlerle yaratılmış bir varlıktır. Bundan dolayı her insana olduğu gibi KENDİNİZE ve KABİLİYETLERİNİZE DE SAYGI DUYMALISINIZ. Kendisine saygısını yitirmiş bir birey, kabiliyetlerini muhtemelen zor geliştirecektir. Her insan atalarından bazı şeyleri miras (:genler) alarak bu dünyaya geliyor. Bu mirasın ne olduğu ve insan hayatında ne kadar etkili olduğuna dair genel bilgilerimiz bile şu an için sınırlı. Tek tek bireylerin neleri doğuştan getirdiğine dair bilgilerimiz ise çok az.


O halde, bu farklılıkları ve devraldığımız mirası unutmadan, kendimizi herkesle eşit kabul edip her birimiz kabiliyetlerimizi geliştirmeye çabalamalıyız. Bu ise, insanın kendisine saygısı ve güven duymasıyla mümkün olabilir. Kendisine güvenini yitiren bir insanın, hangi işe girişirse girişsin başarısız olması yüksek ihtimaldir. İnsanın kendisine güvenini sürekli canlı tutabilmesi ise ULAŞILABİLİR HEDEFLER SEÇMESİNE BAĞLIDIR. Küçük küçük onlarca hedefi aşan bir insan bu basamakları tırmanırken kendisine güvenini de sürekli arttıracak ve daha büyük hedeflere doğru yönelebilecektir.

25-Bu görüşleri kabul edince, her insanın BİRİCİK OLDUĞUNU da kabul etmemiz gerekir. Her insan, hem beden ve hem de ruhi yönüyle YEGÂNEDİR. Belki de Allah, şimdiye kadar hiç kimseye vermediği ve bundan sonra da vermeyeceği kabiliyetlerle sizi donatmıştır. Böyle bir ihtimal herkes için söz konusudur. Öyleyse, her insanın BİRİCİK olduğunu düşünerek, kendimizin DEĞERİNİ BİLMELİYİZ. Kendimizin değerini bilmek demek, kendimize saygı ve güvenin yanı sıra, kabiliyetlerimizin DOĞMASI İÇİN ZEMİN HAZIRLAMAK, onları geliştirmeye çalışmak ve keşfettiğimiz kabiliyetlerimizi EN İYİ ŞEKİLDE KULLANMAK DEMEKTİR. Bunları yapmazsak, hem kendimize hem de bütün insanlara yazık etmiş oluruz. Özellikle İslam dinine inanan insanların, bu konuda çok daha büyük titizlikle emek harcaması gerekir. Zira, NÂDİR veya HİÇ BULUNMAYACAK KABİLİYETLERLE DONATILAN insanın bu özelliklerini geliştirmemesi büyük bir sorumluluk altına girmesi demektir. Böyle olunca, kabiliyetlerimizi geliştirmek sadece kişisel açıdan değil, dini yükümlülük açısından da gereklidir. Başka bir deyişle, İslam’a inanan her insanın kabiliyetlerini geliştirmesi, TEMEL BİR DİNİ ÖDEVDİR. Geliştirmemesi ise, bu temel ödevin yerine getirilmemesi anlamına gelir. Bundan dolayı da Allah o kişiden bu ihmalinin hesabını soracaktır.

Sevgili öğrencim,

Tekrara düşme pahasına, size şunu bir kez daha hatırlatayım: SEN BU ÂLEMDE TEK’SİN, BİRİCİKSİN.

Bunu iyi kavrayıp kabiliyetlerini geliştirmeye çalışman halinde hem kendini, hem aileni, hem de sevgili milletimizi mutlu edeceksin.

İslam’a inanıyorsan, kabiliyetlerini geliştirmekle temel dini ödevlerinden birini de yerine getirmiş olacaksın.

Böyle bir çaba içinde olmanı diliyorum.

Lütfen unutma, senin bu hedefe ulaşmak için göstereceğin gayretler, arkadaşlarına da örnek olacaktır.

ÖRNEK BİR İNSAN OLMAK İSTEMEZ MİSİN?

‘KİM İSTEMEZ Kİ?’ dediğini duyar gibiyim.

O HALDE NE DURUYORSUN BE KARDEŞİM?

Yarını bekleme!

Hemen işe koyul!

Harun Anay/20.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
---

BİLİM AHLAKI Hakkında YARDIM Çağrısı




BİLİM AHLAKI Hakkında YARDIM Çağrısı

Türkiye’de, toplum bilimlerinde ve özellikle de ilahiyat alanında yapılan araştırmalardaki AHLAK İHLALLERİ’ni ve İNTİHALLER’i (:akedemik hırsızlık) şu ileti adresime bildirmenizi rica ediyorum:

ahlakugruna@gmail.com

Daha iyi bir ülke için sizler de katkıda bulunabilirsiniz.

Gönderdiğiniz iletilerde (e-maillerde):

1-Kimin, hangi çalışmasında, hangi şahsın hangi çalışmasından intihal yaptığını kitap veya makalenin tam künyelerini yazarak lütfen belirtiniz (yazar isimleri ve soyadları, kitap isimleri, baskı yerleri, baskı tarihleri, yayınevleri veya matbaaları, ciltleri ve sayfa numaraları);

2-Eğer mümkünse, intihal yapılan metnin ilgili sayfaları ile birlikte intihal yapan kişinin ilgili çalışmasının sayfalarını PDF olarak göndermeniz önemle rica olunur;

3-Hiç olmazsa intihalin söz konusu olduğu çalışmaların SAYFA NUMARALARINI lütfen belirtmeyi unutmayınız;

4-İntihalin dışındaki ahlak ihlalleri hakkında bilginiz varsa, lütfen ilgili kişileri ve olayları yazdıktan sonra konuyu anlamama yardımcı olacak bilgi ve belgeleri de ekleyiniz;

5-İletiyi gönderirken hakiki isminizi yazmanız tercih olunur. Bu durumda, bilgi veren kişinin ismi KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Hiçbir zaman bu isim açıklanmayacaktır;

6-Hakiki isminizi yazmayı bir sebeple sakıncalı bulursanız, KİMLİĞİNİZİ AÇIKLAMADAN DA KONUYLA İLGİLİ BİLGİLER vererek ve BELGELER göndererek BANA YARDIMCI OLABİLİRSİNİZ;

7-Uygun gördüğüm bir zamanda, kendi bilgi ve tespitlerim ile sizlerin ulaştırdığı bilgilere dayanarak bilim ahlakını ihlal edenler ve intihalciler hakkında seri yazılar yazmak istiyorum. BU YAZILARI DA YİNE KENDİ ADIMLA YAZACAĞIM. Dolayısıyla gönderdiğiniz bilgilerin ve belgelerin, benim açımdan hiçbir kesinliği yoktur; onlar SADECE ÖN BİLGİLENDİRME KABİLİNDEN değeri haizdir. İlgili çalışmaları inceleyip nihai kararı verdikten sonra, yazılarımı yayımlamayı düşünmekteyim. Böyle olunca da, yazdığım yazılarda herhangi bir sorumluluk altına girmeyeceğiniz gibi, böyle bilgiler ve belgeler ulaştırdığınızdan dolayı herhangi bir hak talebiniz de söz konusu olmayacaktır.

Daha iyi bir ülkeye kavuşmamız için desteklerinizi esirgemeyeceğinizi umar, yardımlarınız için şimdiden teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Harun Anay/22.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
----

İLAHİYAT SAHNESİNDE NE OLDU?




İLAHİYAT SAHNESİNDE NE OLDU?

Dini bilgiler edinmeye hangi yaşlarda başladığımı hatırlamıyorum bile. Merhum canım babam ve Allah ömürler versin annem benim ilk hocalarım sayılır. Onların yanı sıra, babamın babası (dedem), baba annem, anne annem, halalarım, teyzelerim, amcalarım ve dayılarımdan başlamak üzere onlarca kişiden din öğrenimi gördüm, örnekler aldım. Daha sonra da hem resmi, hem de resmi olmayan yerlerde din ve dini ilimler öğrenimim devam etti. Nihayet nasip oldu, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okudum. Orada bulunduğum 1981-1986 yılları arasında, elimden geldiği kadar kendimi yetiştirmeye çalıştım, gayret ettim.

Fakat okudukça ve memleketimizin yetişkinlerini tanıdıkça hem mutlu olmaya, hem de üzülmeye başladım. Niçin mutlu olduğumu tahmin edersiniz. Bunun üzerinde, izin verirseniz, şimdilik durmayayım.

Bu yazımda, niçin mutsuz olmaya başladığıma birazcık da olsa değinmek istiyorum.

Dedim ya, fakültede okurken kendimi yetiştirmek için çaba harcadım. Genel olarak dini düşüncenin; İslam düşüncesi tarihinin; İslam felsefesinin; bilim tarihimizin; dini ilimler denilen kelam, hadis, tefsir ve fıkıh gibi ilimlerin; bu ilimler hakkında yapılan araştırmaların ve araştırmacılarımızın büyük sorunları olduğunu bu çabalarım ve okumalarım sırasında anlamaya başladım. Her şeyi tozpembe gören öğrencinin yerini artık soru soran, sorgulayan, tarihte ve günümüzde ortaya çıkan sorunlara çareler düşünen bir genç aldı. Bu okumalarım ve düşünmelerim neticesinde idi sanıyorum, fakülte üçüncü sınıfta öğrenci arkadaşlarımın huzurunda ve ders sırasında bir hadis hocasına şu soruyu sordum:

‘-Eski hadisçilerimizin geliştirdikleri TENKİT YÖNTEMLERİ göz alıcı. Bu kadar derin ve ayrıntılı bir eleştiri yöntemine sahip olan bir medeniyetin çocukları, -İbn Haldun gibi bazı istisnalar hariç- aynı yöntemi veya benzerlerini, fıkıh, kelam, tefsir, genel tarih, siyaset, felsefe, ahlak ve tasavvuf gibi alanlara uyguladılar mı? Uyguladılarsa nasıl? Uygulamadılarsa niçin?’

Hocamız soruya cevap veremedi. Soruma, bugüne kadar tatmin edici bir şekilde cevap verene de rastlamadım. Aynı soruyu bana sorsanız, bugün de hâlâ sizi tatmin edecek bir cevaba sahip değilim.

Fakülte yıllarında, fıkıh, hadis, tefsir, kelam, Kur’an ilimleri, tasavvuf, genel tarih, Osmanlı tarihi, edebiyat tarihi, sosyoloji, psikoloji ve dinler tarihi gibi alanlarda, okumalar yaptım, küçük küçük araştırmalarda bulunmaya çalıştım. Nihayet İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde doktoraya başladım. Böylece hayatımın daha sonraki kısmında büyük ölçüdü yoğunlaşacağım alan gittikçe daha çok belirmeye başladı. Okudukça ve araştırdıkça zihnimdeki sorular ve sorunlar büyüdü. Yüzlerce soru yıllardır zihnimde üşüşüp duruyor, cevaplandırılmayı bekliyor.

Bu sorular ve sorunlar arasında İKİSİ, son günlerde yaptığımız tartışmalarla yakından ilişkilidir:

1-İslam düşüncesi ve medeniyetinin yeniden canlı ve üretken hale gelebilmesi için neler yapmak lazım?

2-Türkiye’deki felsefe, bilim ve din eğitimi-öğretimi yapan kurumlar ve kişiler böyle bir hedefe sahip mi, böyle bir hedefi gerçekleştirebilir mi?

Bu iki soru, senelerdir yakamı bırakmıyor. Çalıştığım her yerde ve yaptığım her araştırmada bu sorularla birlikteyim. Bu sorulara cevap verebilmek için, yüzlerce kitap inceledim, kurumları araştırdım, hocaların biyografilerini ve çalışmalarını okudum. Ayrıca bazıları bu istikamette olmak üzere, lisans veya lisans üstü tezler yaptırdım, dersler verdim. Özel öğrenci gruplarına ders vererek kafamdaki soruların cevaplarını aradım, öğrencilerimle tartıştım.

Sonuç olarak şu kanaate vardım: Mevcut durumumuzu en ince ayrıntısına kadar BÜYÜK BİR ELEŞTİRİ SÜZGECİNDEN GEÇİRMEMİZ GEREKİR. BÜYÜK SORUNLARIMIZ VAR. Sonraki aşamada da olması gerekeni gösterme gibi büyük bir yükümlülük de bizi bekliyor.

Kurumlarımızı; onların işleyiş tarzlarını; şu ana kadar katettikleri mesafeyi; başta ilahiyat hocaları olmak üzere bahsettiğim alanda çalışanların hayatlarını, ilmi şahsiyetlerini, akademik incelemelerini, ahlaklarını, düşünme tarzlarını ve davranışlarını eleştiri süzgecinden geçirdikten sonra, bir zihniyet ve ahlak tipolojisi oluşturmalıyız, ardından da aklımızın erdiğince olması gerekenleri göstermeye çalışmalıyız.

İşte bu amaçlara ulaşmak için yavaş yavaş, az az kalem denemeleri yapmaya başladım. İnterneti kullanarak, benim boyumu aşan büyüklükteki sorunlara yavaş yavaş, az az değinmeye başladım. Günlerdir okuduğunuz yazılar bu amaçla yaptığım denemelerimin örnekleridir. Bir tür İŞARET FİŞEKLERİ KABİLİNDEN notlar yazıyorum.

Böyle bir gayret içinde iken, Taliban Zihniyeti’nin desteklediği ve projelendirdiği bir tuzak ÂNİDEN gündemimize küt diye oturdu: Başta felsefeyle ilgili olanlar olmak üzere akli ilimleri dışlayan, çağdışı ve despot bir programı, üstelik din istismarı yaparak, ilahiyat fakültelerine dayatmak istediler. Günlerdir bu tuzağın ortaya çıkardığı pisliklerle meşgulüz. ŞİMDİLİK TUZAK PÜSKÜRTÜLMÜŞ DURUMDA, fakat TEHLİKENİN TAMAMEN SONA ERMEDİĞİNİ yakından BİLİYORUZ.

Gerçi genel olarak baktığımızda, bu konular da yukarıda sorduğum soruların dışında değil. Taten böyle meseleler üzerinde düşünüyorum. Fakat benim esas zihnimi meşgul eden konulara göre, uğraşmak mecburiyetinde kaldığmız Taliban Zihniyeti’nin iftiraları, hakaretleri, yalanları ve tuzakları ikinci derecede kalıyor. Ben, meselelerin meselesesiyle, sorunların sorunuyla meşgul olmak istiyorum. Ancak böyle yaparak dinime ve ülkeme hizmet edebileceğim kanaatindeyim.

Hülasa, Taliban Zihniyeti ve hempâları pek çok kişinin olduğu gibi, benim gündemimi de değiştirdi. Bu zihniyetin şu ana kadar bana yaptığı en büyük kötülük budur.

Şöyle bir hafızamı yoklayınca, Taliban Zihniyeti’nin bütün tarih boyunca, bilim ve düşünceyle uğraşan insanlara hep aynı kötülüğü yaptığını hatırlıyorum. Bu yüzden de teselli buluyorum. Bunda da vardır bir hayır.

Fakat acısı şudur ki, İslam’ı istismar eden bu zihniyete mensup olan kişilerin yaptıkları ve hedefleriyle MÜSTEŞRİKLİĞİN (:oryantalizmin) müslamanlara yapmak istedikleri ve hedefleri aynıdır. Her ikisi de, İslam dünyasındaki düşünen beyinlerin gündemlerini çalmak ve onları sahte konularla meşgul etmek istemektedir. Ne garip değil mi? Müsteşriklere savaş açtığını sanan zavallılar, gerçekte müsteşriklerin UŞAĞI HALİNE GELMİŞLER DE HABERLERİ bile yok. Ya da, KASTEN BÖYLE HİYANETLERDE BULUNUYORLAR.

Her neyse dostlar, ileride yine ana konularımıza döneceğim inşallah. Rabbim izin verirse, yukarıdaki sorularımı ve onların benzerlerini yine sorup sizlerle birlikte cevaplar bulmaya çalışacağım. Lütfen dua ediniz, zihnimiz açık olsun, Allah şevkimizi ve sizlere olan sevgimizi azaltmasın. Gündemimizin çalınması bana büyük üzüntü verse de, beynimi kemiren sorunlarımdan hiç uzaklaşmış değilim.

Geçici bir sorunla cebelleşmemiz lazımdır. Bu da vazifelerimiz arasındadır, öyle olmalıdır.

Son günlerdeki durumumuz biraz şuna benziyor:

Taliban Zihniyeti’ne mensup iki birey, hayatlarında ilk defa tiyatroya gitmeye karar vermişler. Her türlü sanata olduğu gibi tiyatroya da düşman oldukları için o zamana kadar hiç böyle yerlere gitmemişler. Tecrübesizler. Bu yüzden de, arkadaşlarına haber vermeksizin, GİZLİCE TİYATROYA GİTMEYE KARAR VERMİŞLER.

Neyse, bir yolunu bulup bilet almışlar. İzlemek istedikleri oyunun günü ve saatini kaçırmadan tiyatro binasına gitmişler. Çekine çekine, sora sora salonda yerlerini bulup oturmuşlar. Bir müddet sonra oyun başlamış.

Oyun sırasında Taliban Zihniyetli’nin biri SIKIŞMIŞ. Tuvalete gidecek olan, öteki arkadaşından izin alıp dışarı çıkmış. Ortama alışık olmadığı için tuvaletin nerede olduğunu da bilmiyor. Utana sıkıla bir görevliye sormak istemiş, fakat hiç kimseyi bulamamış. O koridor, bu koridor dolaşmış, hızlı hızlı çatlayacakmış gibi yürüyerek sağa sola bakınmış kimseyi görememiş. Adam, çok sıkışık vaziyette. Nihayet bir odanın kapı kolunü çevirip bakmış. Kap karanlık bir oda. Hemen içeriye dalıp büyük abdestini yapmış. İşini bitirip salondaki yerine döndükten sonra, arkadaşına merakla bir soru sormuş, o da cevaplamış:

-‘Ben yokken oyunda ne oldu, ne gelişmeler oldu?’

-‘YA azizim, sorma! Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. İyi ki sanat şöyle iyidir, böyle güzeldir denilen laflara kanmamışız. Sen yokken ne oldu biliyor musun? ADAMIN BİRİ GELDİ, SAHNENİN ORTASINA MIÇIP GİTTİ’

Son günlerde, ilahiyatçıların gündem sahnesine Taliban Zihniyetlilerin mıçıp gittikleri kesindir. Temizlemek de malesef bize düşüyor.

Harun Anay/22.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
----

TALİBAN ZİHNİYETİ NEDİR?


TALİBAN ZİHNİYETİ NEDİR?

Günlerdir Taliban Zihniyeti’nin düşünce yapısını, inançsızlıklarını ve ahlaksızlıklarını anlatıyorum. Düşündüm de fazla söz bazen zihni yoruyor. Onun için Taliban Zihniyeti’ni bir paragrafta örnek davranışlarıyla anlatmak istiyorum. Buyurunuz efendim:
‘AİLECE kerhanede çalışıp, buradan kazandıkları parayla AİLECE hacca giden, Mescid-i Haram’ın içinde bir ölünün veya çocuğun AİLECE ırzına geçen, oradan ayrılıp Mescid-i Nebi’de şimdiye kadar yazılmamış ve yazılamayacak kadar acılı ve içli şiirleri AİLECE göz yaşlarıyla kaleme alan, ülkesine dönüp fuhuş ve uyuşturucu sektörünün patronluğunu AİLECE ele geçiren, buradan kazandığı paraların bir kısmını da AİLECE dini hizmetlere harcayan ve bütün bunlara rağmen de kendilerinin dışında herkesi kafir ilan eden ve en mütedeyyin insanların kendileri olduğunu sanan dindarımsı bireylerin din yorumlarına, din anlayışlarına, düşünce biçimlerine, eğitim-öğretim hakkındaki düşüncelerine ve uygulamalarına, ahlaklarına, aile ilişkilerine, dünya görüşlerine, felsefeye bakışlarına, sahih ilim insanlarına iftira atma tekniklerine, iktidar ve sermaye sahiplerinin çanak yalayıcısı olmalarına ve dini istismar etme tarzlarına’ Taliban Zihniyeti diyoruz.

Harun Anay/22.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
-----

21 Eylül 2013 Cumartesi

Taliban Zihniyeti’nin ÂMENTÜSÜ




Taliban Zihniyeti’nin ÂMENTÜSÜ

Bir Taliban Zihniyetli olarak:
1-Allah’a, meleklere, Kutsal Kitaplara, Allah’ın elçilerine, Hz.Muhammed’e, Kadere, Hayır ve Şerrin Allah’tan olduğuna SADECE ve SADECE Taliban Zihniyeti’ne sahip olanların İNANDIĞINA YEMİN EDERİM;
2-İslam Dini’ni SADECE ve SADECE Taliban Zihniyetli bir kişinin YORUMLAYABİLECEĞİNE ve ONUN DIŞINDA HİÇKİMSENİN ANLAYAMAYACAĞINA İMAN EDERİM;
3-Kur’an-ı Kerim’i, Hz. Peygamber’in sünnetini ve hadislerini; sadece ve sadece Taliban Zihniyetli bireylerin menfaatları istikametinde yorumlayıp TAHRİF EDECEĞİME ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
3-Her an ve her vesileyle, müslüman olsun, olmasın herkese, her milletten insana İFTİRA ATACAĞIMA ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
4-Taliban Zihniyeti’nin belirlediği AHLAK İLKELERİ hariç, HİÇ BİR AHLAK KURALINA RİAYET ETMEYECEĞİME Allah adına yemin ederim;
5-Her fırsatta ve gücüm yettiği kadar, HIRSIZLIK YAPACAĞIMA, HORTUMCULUKTAN ASLA GERİ DURMAYACAĞIMA ve bütün müslamanların mal-mülklerini ganimet bilip yağmalayacağıma ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
5-Aman vermez bir KADIN DÜŞMANI OLACAĞIMA, bütün nasları bu istikamette yorumlayacağıma ve kadınları her an KÜÇÜMSEYECEĞİME Allah adına yemin ederim;
6-Bütün insanlığın birikimlerini, medeniyetlerini, düşüncelerini, bilimlerini ve teknolojilerini HORTUMLADIKTAN SONRA insanlara düşman olacağıma ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
7-Taliban Zihniyetli’nin dışında HİÇ KİMSEYİ, HİÇ BİR MESELEDE ve HİÇ BİR ZAMAN bilim ve düşünce otoritesi kabul etmeyeceğime Allah adına yemin ederim;
8-Toplumda ortaya çıkan hırsızlık, yolsuzluk, fuhuş, yalan, suistimal, dolandırıcılık ve tembellik gibi suçlardan HER ZAMAN ilahiyat fakültelerindeki felsefecilerin sorumlu olduklarına inanacağıma ve bunu her yerde ilan edeceğime ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
9-Yeryüzündeki bütün sorunlardan ilahiyat fakültelerini, bu kurumların hocalarını ve öğrencilerini sorumlu tutacağıma ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
10-Taliban Zihniyetli ve dindarımsı bireylerin suçlarını, ahlaksızlıklarını, hayasızlıklarını, yalanlarını, iftiralarını ve hırsızlıklarını HİÇ KİMSEYE SÖYLEMEYECEĞİME ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
11-Ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin bir Taliban Zihniyetli’nin her zaman ve her yerde en AHLAKLI ve BİLGİLİ kişi OLDUĞUNU SAVUNACAĞIMA Allah adına yemin ederim;
12-Bütün DEĞERLERİ Taliban Zihniyeti istikametinde yorumlayıp TAHRİF EDECEĞİME ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
13-Yeryüzündeki bütün insanların, özellikle de kendisine müslaman diyen insanların KANINI, CANINI, MALINI ve NAMUSUNU Taliban Zihniyetli kişiler için HELAL sayacağıma İMAN EDERİM;
14-Taliban Zihniyeti’ne karış çıkanlar için; insanlığın bildiği bütün iftiraları, yalanları, töhmetleri, ithamları ve hakaretleri kullanmaktan çekinmeyeceğime Allah adına yemin ederim;
15-Taliban Zihniyeti’nin sahip olduğu KUTSAL SIRLARI HİÇ KİMSEYE SÖYLEMEYECEĞİME ve bu istikamette her zaman ve her konuda TAKİYYE YAPACAĞIMA Allah adına yemin ederim;
16-Taliban Zihniyeti’ne mensup olan insanların aşağı tabakada bulunanlarını köle olarak kullanıp onların iyi niyetlerini İSTİSMAR EDECEĞİME Allah adına yemin ederim;
17-Her konuda ve her zaman, İSLAM’ı ve Hz. MUHAMMED’i İSTİSMAR  EDECEĞİME Allah adına yemin ederim;
18-Siyasi güç sahiplerine ve zenginlere her zaman boyun eğeceğime, onlara yaltaklanacağıma ve gerekirse onların abdest sularını bile içeceğime ALLAH ADINA YEMİN EDERİM;
19-Taliban Zihniyeti’ni hakim kılmak için mali destek aldığım ve özel olarak beslendiğim efendilerime sadakatten asla vaz geçmeyeceğime Allah adına yemin ederim;
20-İlim ve düşünce düşmanlığı yaparak, müslümanların özgün bir düşünce geleneği oluşturmalarını engelleyeceğime, böylece de onların Kıyamet’e kadar BATI’NIN KÖLESİ OLARAK KALMALARINA ELİMDEN GELDİĞİ KADAR GAYRET EDECEĞİME Allah adına yemin ederim.
Harun Anay/20.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
----

FELSEFEYİ SEVDİRMEK



FELSEFEYİ SEVDİRMEK

İlahiyat müfredatından felsefe ve akli bilimlerin atılıp yerine ezberci Taliban Zihniyeti’ni ikame etmenin açık bir tuzak olduğu artık akıl sahibi herkese gün gibi aşikar hale geldi. Bu tuzağın sahiplerinin hâlâ hileler peşinde olduklarını tahmin ediyorum, aldığım bilgiler ve kamuoyuna yansıyan bazı gelişmeler de bu istikamette. Allah ömür verirse yeni oyunları da hep birlikte görürüz. Yeni tuzakları boşa çıkarmak da inşallah bizlere nasip olur.

Yalnız bu vesileyle dikkatimi çeken pek çok gelişme oluyor..
Ne gibi?
Neler gibi?
Merakla böyle sorular sorduğunuzu duyar gibi oluyorum.
Vaktiniz kıymetlidir. Sizleri daha fazla yormayayım.
Üzülmenize kıyamam.

Felsefe düşmanlıkları dillere destan olmuş ve son yıllarda gemi azıya almış bireyler, HAYRET EDİLECEK BİR ŞEKİLDE FELSEFEYE İLGİ DUYMAYA BAŞLADILAR.

Ne garip tecelli değil mi?
Sen felsefeyi sevmek şöyle dursun ilahiyat fakültelerinden bile atmaya çalışacaksın, bu amaçla ahlaksız tuzaklar kuracaksın, olmadı bir de iftiralarla dolu bir VİDEO hazırlayıp internete koyacaksın, sonra da FELSEFE AŞIĞI HALİNE GELECEKSİN..
VAY ANASINA BE!!??..
Allah ömür verirse daha neler göreceğiz şu hayatta neler?
Bu günleri de gördük ya artık gam yemem.

Azılı felsefe düşmanlarının FELSEFE AŞAĞI haline geldiklerine dair delillerim şunlardır:

1-Felsefenin ilahiyat fakültelerinden kaldırılmasına karşı direnen sahih felsefe hocalarının çakmak gibi çakan gözlerinden dehşete kapılıp hemen şöyle demeye başladılar:

-‘BİZ ASLA FELSEFEYE KARŞI DEĞİLİZ, BİZ İslami Felsefe İSTİYORUZ, GAVUR FELSEFESİ İSTEMİYORUZ’

Ahha..
İşte budur, asırlardır beklediğimiz söz budur.
İşte bu cümle var ya, bu cümle, Papa’yı müslüman eder. Hitler’i zulümden vazgeçirir. Lenin’i tarikat şeyhi yapar. Hülagu’yu manastıra kapatır. Ebu Leheb ve garısını müslüman eder.
Bu cümle o kodar değerlidir ki, ancak bin yılda bir söylenebilir, onun sahibi de bizim Taliban Zihniyetlilerdir. HELAL OLSUN ONLARA!
BÖYLE BİR CÜMLEYİ, MİLYON YIL DÜŞÜNSEM AKLIMA GELMEZDİ.
Maşallah ne kabiliyet var adamlarda?
Ne kadar akıllılar?
Ne kadar zekiler?
Bereketleri artsın akıllarının ve zekalarının!
Zikrettiğim cümle bile tek başına Taliban Zihniyetlilerde BÜYÜK BİR FELSEFE AŞKININ BAŞLADIĞININ YETERLİ DELİLİ sayılmalıdır.

2-Kurdukları tuzak kamuoyunda tepki toplayınca; ulama taifesi, yazarlar ve dahi iflah olmaz Taliban Zihniyetliler, Kürdili Hicazkar ve Türkili Hicazkar makamında şu şarkıyı koro halinde söylemeye başladılar:

-‘İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDE FELSEFE DERSLERİ KALDIRILMADI. SADECE FELSEFE TARİHİ DERSİ SEÇMELİ HALİNE GETİRİLDİ. BİZ FELSEFE DERSLERİNİN KALDIRILMASINA KARŞIYIZ, İSTEDİĞİMİZ İSLAM’I BİLEN İLAHİYATÇI YETİŞTİRMEKTİR’

İbn Sina, kendisinden şu kadar yüzyıl sonra Taliban Zihniyetlilerin böyle cümleler kurucaklarını bilseydi, BİN YIL DAHA YAŞAMAK İSTERDİ. Bundan eminim, çünkü bu cümleleri duymayı yeryüzündeki bütün felsefeciler mehdi/mesih bekler gibi asırlardır gözlüyorlardı. Dindarımsı tosunların Hilal’i gözlemeleri bile bu durumla mukayese edilemez.
Hele ilahiyat fakültelerindeki felsefe öğrencileri yıllardır rüyalarında BU DAHİYANE CÜMLEYİ okumayı HAYAL EDİYORLARDI.
Malesef bu kadar derin, içli, insanı alıp götüren bir şarkı sözünü Taliban Zihniyetliler söyleyebildi. Ne bana ne de öğrencilerime nasip oldu böyle bir başarı.
Üzgünüm, çok üzgünüm. Ama aynı zamanda sevinçliyim, yeni felsefe talebeleri kazandık.

3-Kurulan tuzak farkedilince, tosunlarımız şunu da dediler:

-‘EFENDİM, ÜNİVERSİTELERİMİZİN AVRUPA ÜNİVERSİTELERİNE UYGUM SAĞLAMASI (:Bologna Süreci) İÇİN İLAHİYAT FAKÜLTELERİNDE FELSEFE DERSLERİ AZALTILDI. YOKSA BİZİM FELSEFEYE HERHANGİ BİR DÜŞMANLIĞIMIZ YOK.’

Âhhhhhh, âhhhhhh...
Bu cümleyi her duyuşumda bir hoş oluyorum. İçim gidiyor, bayılıyorum, kendimden geçiyorum, sarhoş gibi oluyorum.
Keşke bu cümleyi ben kurabilseydim. Keşke bu kadar felsefeyi sevebilseydim. Yıllardır felsefe kitapları okurum şu cümlelerin benzerini kurmak nasip olmadı bana. Kısmet meselesi..
Yalnız üzüldüğüm, niçin ders azaltma mecburiyeti felsefe derslerine denk geldi de ezber derslerine denk gelmedi sorusunun cevabının verilmemesi. Olsun, sorun değil. Zaten bu sorular o kadar da önemli değil. Israrım yok..
Sorular bazen saçma da olabilir. Bunlar da öyle muhtemelen. Önemli olan işin özü: ÜSTADLARIMIZ HAKİKİ FELSEFE AŞIKLARIDIRLAR, HAFEZANÂ’LLAH KÖTÜ NİYETLERİ YOKTUR.
Şükürler olsun!
Bu günleri de gördük.

4-Yaptıkları çirkinlik suratlarına vurulunca Taliban Zihniyetliler şunu da dillendirdiler:

-‘Ben de felsefe okuyucusuyum. Boş zamanlarımda bol bol felsefe okurum. Benim zevklerimden biri felsefe kitapları okumaktır. Felsefeye karşı değilim, ama ilahiyat fakültelerinde ÖNCE İSLAMİ İLİMLER OKUTULSUN, LİSANSI BİTİRDİKTEN SONRA İSTEYEN öğrenciler FELSEFE ve KELAM DERSLERİ DE OKUSUN. BÖYLECE DAHA DİNDAR NESİLLER YETİŞSİN.’

İşte, Şarkıli hicazkar makamındaki bu güfte; Taliban Zihniyeti’nin ne kadar EĞİTİMDEN ANLAMAZ, BİLİM DIŞI, KÖTÜ NİYETLİ, ahlak dışı, DİN İSTİSMARCISI, insanlığın tecrübelerine yabancı ve dar kafalı olduğunun bariz delilidir.

Kendi pisliklerini, suçlarını, hırsızlıklarını, utanmazlıklarını, iftiralarını, tembelliklerini, cehaletlerini ve medeniyet düşmanlıklarını gizlemek için ağızlarından çıkan bu safsata ile muhataplarını aldatacaklarını sanıyorlar. Kıt akıllıları aldatabilirler, fakat bizi değil, bizi hiç değil.

Yine de, bu şarkının içinde de umutlanabileceğimiz bir cümle var: ‘FELSEFE KARŞITI DEĞİLİZ’
Biz de bu son sözü samimiyetle söylediklerine inanıp kendilerini ‘kalpleri İslam’a ısındırılacaklar’ arasında sayıyoruz.
Fakat sözlerinin bütününü göz önüne aldığımızda:
Taliban Zihniyetilerin sürekli bocaladıklarını, iki gündür içen sarhoşlar gibi ayaklarının sekiz bile çizemez hale geldiklerini açıkça görüyoruz.
Zoru görünce, Taliban Zihniyetli’nin ne hale geldiğini görüyor musunuz?
Kafasının arkasındaki bilim ve düşünce düşmanlığını din istismarıyla nasıl da kapatmaya çalışıyor, farkettiniz değil mi?

5-İlimden, irfandan ve düşünceden anlamadıklarının açık delili olarak şöyle demeyi de ihmal etmediler:

-‘BİZ FELSEFE KARŞITI DEĞİLİZ. ZATEN İSLAM DİNİ DE DÜŞÜNCEYE ÖNEM VERİR. İSLAM SÜREKLİ AKLIMIZI KULLANMAMIZI EMREDER’

Birinci cümle açık bir TAKİYYE’dir. Tartışmasız, hilafsız bir Takiyye’dir.
İkinci ve üçüncü cümleyi ise, bu alemde söylemeye ve onlara dayanarak nasihat etmeye en az ehliyetli kişiler Taliban Zihniyetlilerdir.
İslam dininin ilim ve düşünceye çok önem verdiği doğrudur, fakat Taliban Zihniyetlilerin dar kafaları ilim ve düşüncenin ne olduğunu kavrayamaz. Bütün tarih boyunca kendilerine benzer zihniyete sahip olup da kaç düşünür yetiştiğini araştırırsanız mesele ortaya çıkacaktır. Fakat güneşi önlerine koysanız, onun çıra olduğuna dair mantıki deliller getirmekten çekinmeyecek kadar zihinleri kirlenmiş yaratıklarla karşı karşıyayız. O bakımdan fazla umudum yok.

Tek tesellim, bu cümlede de felsefeye olan aşklarını dile getirmiş olmalarıdır. Yalan da olsa, böyle cümleleri onların ağzından dinlemek ve yazılarından okumak hoşuma gidiyor. Varsınlar bizi kandırdıklarını sansınlar, zevk alsınlar. Bizim de hoşumuza gidiyor, onların gözü dönmüş hallerini izlemek komedi filimlerinden daha çok güldürüyor bizi.

6-Taliban Zihniyetliler tarihin şahit olduğu en komik adamlar ve kadınlardan oluştuğu için bütün şehirlerin duvarlarına yazılabilecek kadar değerli olan şu cümleleri de kurdular:

-‘Biz felsefe karşıtı değiliz, asla değiliz. Biz müslüman olduğumuz için, FELSEFEYE DAYANAN İSLAM DEĞİL, İslam’a dayanan FELSEFE İSTİYORUZ’

Nasıl, nasıl????
Bir daha okur musunuz lütfen yukarıdaki cümleyi?
Bazı kişiler, Taliban Zihniyetlileri’n kafalarının içinde hiç beyin yok sanabilir, benim iddiam odur ki sadece bu cümle bir miktar beyin taşıdıklarının delili olabilir. Hiç beyni olmayan varlıklar, nasıl böyle herkesi şaşkına çevirebilecek cümleler kurabilirler ki?

Kıt beyinleri ve akıllarıyla şunu demek istiyorlar: BİZ FELSEFE AŞIĞIYIZ, fakat sizin BİLDİĞİNİZ ve ÖĞRETTİĞİNİZ FELSEFE İslam dışıdır. Üstelik, bildiğiniz felsefe ile dinimizi de yozlaştırıyorsunuz. Biz ise, ÖYLE BİR ŞEY YAPACAĞIZ Kİ felsefe DİNİN HİZMETİNDE OLACAK, ONU DESTEKLEYECEK, ONA DAYANACAK.
Nasıl yapacak böyle bir şeyi? Onu sadece Taliban Zihniyeti biliyor, bu bir SIR’dır.
Bu sır, devlet sırrından daha çok korunması gereken önemdedir.
İslam tarihinin ilk dönemlerinden beri mevcut olan bu zihniyete mensup olan bireyler, bu büyük ilahi sırrı NESİLDEN NESİLE AKTARMIŞLARDIR. Bizim gibi sıradan insanlara bu sır açık değildir, biz böyle bir sırra hiçbir zaman aşina olamayacağız.
Yukarıdaki gibi cümleler üzerinde düşündükçe, Taliban Zihniyetlilerin sanıldığından daha fazla beyin taşıdıklarına kani olmamak mümkün değil.
Her neyse, yukarıdaki savunularında da felsefe düşmanı olmadıklarını itiraf ediyorlar ya, esas kazancımız budur. Gerisi teferruat. Yalan da söyleseler, saçmalasalar da, iftira da atsalar, onları hoş karşılamalıyız. Söylediklerinin özeti şudur: Taliban Zihniyetliler felsefe düşmanı değildirler.

7-Taliban Zihniyetlilerin FELSEFEYE ÇILGINCA ÂŞIK OLDUKLARINA, ARTIK ONDAN BAŞKA BİR ŞEY DÜŞÜNEMEZ HALE GELDİKLERİNE ve YATIP KALKIP FELSEFE MIRILDANDIKLARINA dair son ve inkar edilemez bir delilim daha var.

Artık bir cümleyi sürekli tekrar ediyorlar, onu evlerinin bütün duvarlarına yazıyorlar, telefonları ‘alo’ kelimesi yerine onunla açıyorlar, yakınlarına ‘kardeşim, arkadaşım, canım’ vs. demek yerine onu hitap cümlesi olarak kullanıyorlar, bütün şarkılarının nakarat kısmı bu cümle ile bitiyor. DİKKAT BUYURUNUZ TARİHİ BİLGİ VERİYORUM, Taliban Zihniyetlilerin İHTİDA ETTİĞİNE DAİR EN BÜYÜK DELİLİM sürekli tekrar ettikleri şu cümledir:

-‘FELSEFEYİ NASIL SEVDİREBİLİRSİN?’

Hoş görünüz lütfen, Taliban Zihniyetli birey, edebden, adabdan ve ahlaktan yoksun bir insanımsı olduğu için böyle kaba bir soru soruyor. Senli benli konuşuyor, saygısızlık yapıyor, lütfen hepimiz onu bağışlayalım. Söylemek istediği şudur:

-‘LÜTFEN, FELSEFEYİ BİZE SEVDİRİNİZ!’

Zaten ben, duygusal bir adamım. Bu cümledeki sevgi kelimesini duyar duymaz elim ayağım titremeye başlıyor. Bu cümleyi her duyduğumda kan ter içinde kalıyorum. Hele bir de benim gibi ülkesinin düşünce hayatına katkıda bulunmak isteyen bir kişinin, böyle bir cümleyi duyunca heyecandan dili tutulmaması mümkün değil, çünkü hem sevgi kelimesi var cümlede hem de felsefe.
Yanıyorum, yanıyorum, yanıyorum..

Niyetleri ne olursa olsun, Taliban Zihniyetli birinin böyle bir cümle kurması çok önemli. Benim hayatım boyunca ulaşabileceğim en büyük başarıdır. Ne ettiğim, ne yaptığım önemli değil, bundan sonra övünerek anlatabileceğim bir ödüldür.

Eski felsefe düşmanımız, yeni FELSEFE MÜHTEDİSİ yalvarıyor, hem bana hem de bütün felsefecileri yalvarıyor, inliyor, acıdan kavruluyor:

‘NO’LUR? ELİNİZİ, AYAĞINIZI ÖPEYİM, ALLLAH LİLLAH AŞKINA bize felsefeyi sevdiriniz!’
‘Yalvarıyorum! BANA FELSEFEYİ SEVDİRİNİZ!’
‘Allahınız aşkına bana felsefeyi sevdiriniz!’
‘Sevdirmezseniz hakkımı helal etmem!’
‘Ben felsefesiz yapamam!’
‘Aile düzenim bozuldu, felsefeyi sevdiriniz lütfen!’
‘Dediğimi yapmazsanız, ezberlediğim üç beş ayet ve hadisi de unutacağım, felsefeyi sevdiriniz bana!’
‘Yemeden içmeden kesildim, felsefeyi sevdiriniz bana!’
‘Kulunuz, köleniz olayım, kurbanınız olayım, isterseniz kapınızda yatayım BANA FELSEFEYİ SEVİDİRİNİZ!
‘Abdest suyunuzu içeyim, bana felsefeyi sevdiriniz!’
‘Dinden bile çıkabilirim, yeterki felsefeyi sevdiriniz bana!’
‘Vatandaşlıktan bile çıkarım, no’lur felsefeyi sevdiriniz bana!’
‘Ehli Sünnet’i inkar edip Vahhabi olurum!’
‘Mezhepsiz olurum!’
‘Dinimi inkar ederim!’


Yalvarıyor, yalvarıyor, yalvarıyor..
Ağlıyorlar, ağlıyorlar, ağlıyorlar..
İnlemeleri semelara ulaşmış durumda..
Göz yaşları sel olmuş, bu yüzden denizler kabarmaya başlamış, doğal denge bozulacak,
Madem insanlığın, felsefenin, dinimizin ve ülkemizin geleceği söz konusu, ben de ‘PEKİ, PEKİ!’ diyorum.
Dayananam ben böyle yakarışlara.
Cevap vermezsem kahr olurum.
Yardım etmezsem ölürüm.
Bu aşka karşılık vermezsem, kendimi vatana ihanet etmiş hissederim.

Bu felsefe âşıklarına herkesin huzurunda cevap veriyorum:

‘Elbette sevdiririm size felsefeyi. Size sevdirmeyip de felsefeyi kime sevdireceğim? Yalnız madem bu kadar felsefe âşağı haline geldiniz, sizden bir tek ricam var: ÖNCE EDEPLİ OLACAKSINIZ, çünkü ilmin ve felsefenin aradağı ilk şart erdemli olmaktır, ARDINDAN CİDDİYETİ ŞİAR EDİNECEKSİNİZ. Bu iki hâl’den geçtikten sonra, kafanız geçmişte çok kirlendiği için EN AZ BİR YIL ÇİLEHANEMDE İNZİVAYA ÇEKİLECEKSİNİZ. Çile müddetince size, alıştığınız abdest suyu gibi şeyler içirmeyeceğim. Size, çilehanemde sadece SÜS BİBERİ yedireceğim. Çileniz bitince durumunuza bakarız. Anlaştık mı benim uyanık felsefe âşıklarım, dindarımsı tosuncuklarım, din istismarcısı insanımsılarım?’
Harun Anay/21.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
twitter.com/HarunAnay
----