6 Eylül 2013 Cuma

ÂFERİN BELGELERİ




ÂFERİN BELGELERİ
Bildiğim kadarıyla bugün ilk ve orta öğretimde okuyan öğrencilerimiz arasından başarılı olanlara teşekkür ve takdir belgeleri veriliyor. Aileler, çocuklarının bu türden belgeler almalarından dolayı sevinirler, iftihar ederler. İşin önemini bilen bazı aileler ve çocuklar da bu belgeleri hayatları boyunca güzel bir hatıra olarak saklarlar, bilmeyenler ise yırtar atar..
Osmanlı Devleti'nin son dönemi ve Cumhuriyet'in başlarındaki eğitim-öğretim sistemimizde de böyle belgeler vardı, biliyor musunuz?

Var idi; fakat işin uzmanı olanlar, koleksiyonerler ve sahaflar hariç bunları hatırlayan ve bilen çok az kişi kaldı artık.

Osmanlının son döneminde böyle uygulamalar olduğunu gösteren bazı belgeler az da olsa hala sahaflarda bulunabiliyor. İsteyenler onların peşine düşebilirler. En azından hatıra olarak birkaç tanesini satın alıp kitaplığında bulundurabilirler.

Böyle belgelere elimi değince çok heyecanlanır, içim burkulur, karışık duygulara kapılmaktan kendimi alamam. Düşününüz bir öğrenciye, bundan yüz yıl önce verilen belgeyi elinizde tutuyorsunuz. Belgeyi büyük bir sevinçle alan öğrenci kim bilir ne kadar sevinmiştir, değil mi? Ya da o belgeyi alabilmek için küçücük kalpler ne çok çarpmıştır, değil mi? O belgeye kavuşamayanlar neler hissetmiştir sizce? Belgeye bakarken veya incelerken gözümün önüne böyle manzaralar gelir, duygulanırım. Tuttuğum belgede hüzün var, sevinç var, gözyaşı var, her şey var. Aradan şu kadar zaman geçmiş belge benim elimde duruyor, ona dokunuyorum.

Veee..

EN ACISI DA BİR MÜDDET SONRA BEN DE KENDİSİNE BELGE VERİLEN ÇOCUKLAR GİBİ BU DÜNYADAN GİDECEĞİM ve belki de benim evraklarımı da birileri yüz sene sonra elinde tutucak.. Acı, çok acı..

Halen okullarımızda, taltif etmek için öğrencilere dağıtılan teşekkür ve takdir belgelerinin benzerlerine, Osmanlının son döneminde -her biri farklı başarıları ifade etmek üzere-, ‘Âferin Varakası’, ‘Tahsîn Varakası’ ve ‘İmtiyâz Varakası’ gibi isimler verilirdi. Bunlar çoğunlukla matbu bir form halinde olur, öğrenci adı ve niçin verildiği gibi hususlar boşluklara okul müdürü tarafından doldurulur veya doldurtturulur, alt kısmı okul müdürü ya da dersin öğretmeni tarafından imzalanırdı/mühürlenirdi.

Okulun durumuna göre bu türden belgelerin lüks kağıtlara basılmış olanlarını da gördüm, sıradan bir kağıda basılı olanlarını da. Hatta özel olarak süslenenlerine de rastladım.

Osmanlının son dönemindeki, özellikle kurumsal alandaki ıslahat teşebbüslerinin ve uygulamalarının İslam dünyasının öteki bölgelerine de tesiri olduğunu biliyoruz. Bugün de pek çok Arap ülkesinde ve İran’da; darulfünun, meşrutiyet ve maarif bakanlığı gibi Osmanlı eğitim sisteminin türettiği kavramlar kullanılmaktadır.

Eğitim sistemimizin icat ettiği bazı tekniklerin, yine aynı ülkeleri etkilemesi kuvvetle muhtemeldir. Öğrencilerin başarılarını gösteren belgelerin ilk defa uygulanmaya konuluşu, düzenlenişi ve belge çeşitler gibi hususlar üzerinde yoğunlaşan ve anılan ülkelerin eğitim sistemini konu edinecek araştırmalar bu konuda yeni ufuklar açabilir. Birileri bu konuları inceleseler de bilgilerimiz artsa ne kadar iyi olur!..

Ülkemizde, EĞİTİM ÖĞRETİM TARİHİMİZ AÇISINDAN SON DERECE ÖNEMLİ olan böyle belgelerin toplandığı ve KORUNDUĞU HERHANGİ BİR KURUMUN OLMADIĞINI tahmin edersiniz. Binlerce yıllık tarihi olan ülkemizin EĞİTİM ve ÖĞRETİM MÜZESİ yok.

Dedim ya, ülkemizin kültür, eğitim-öğretim, üniversite, kütüphane, el yazması kitaplar ve arşiv siyasetini belirleyenlerin bazıları BİRİNCİ SINIF VASIFSIZ İNSANLAR. Vasıfsız oldukları için de böyyyüükk zat statüsünde sayılmalıdırlar.

BÖYYYYÜÜÜÜÜK ZATLAR BÖYYYÜÜÜK İŞLERLE MEŞGUL OLUR, bahsettiğim hususlar küçük işler. ZATEN YAPILAN TALANLARDAN, söylenen yalanlardan, ilahiyat fakültelerinde felsefe derslerini kaldırma çabalarından da belli BÖYYÜÜK İŞLERLE MEŞGUL OLDUKLARI.

Böyyük bir zatın meşgul olduğu iş, en azından kendisini cehenneme sokacak kadar önemli ve böyyük olmalı, değil mi? Benim ilgilendiğim konular ise onları böyle kutsal bir hedefe ulaştıramaz.

Sadece bu gibi belgeleri toplayan bir kurumumuz eksik olsa, kendimizi teselli edecek bir şeyler bulabiliriz. İşin en fenası bu konulara ilgi de yok. Ve bilmesi gerekenler de bazen bilmiyor ve ilgi göstermiyor. Söz gelimi Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde insanı utandıracak kadar kötü yazılmış maddelere yer verilirken ve hatta ‘Aksırma’ gibi hepimizi güldürecek pek çok madde başlığı varken, ‘Âferin’ maddesi yok, biliyor musunuz? Ben ne diyeyim bu insanlara?..

Böyle durumlarda meramımı ifade edecek kelime ve cümle bulamıyorum. Çok aciz hissediyorum kendimi. Çaresizim, bizim Gülnar (Mersin’in İlçesi)’da bu gibi yerlerde kullanılan bir deyime/atasözüne müracaat etmeye mecburum:

‘EN İYİSİ DELİ BEKİR, O DA ZENCİRDE BAĞLI YATIR!’

Harun Anay/06 Eylül 2013.

NOT: Bu makaleden sonra Osmanlı Türkçesiyle hazırlanmış ‘âferin belgeleri’ ile yine ‘âferin’ başlığını taşıyan ve İran’da basılmış form halindeki bir belgeyi facebook sayfama yükleyeceğim.
----

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.