23 Ekim 2013 Çarşamba

ÖĞRENCİLERE NOTLAR-(1-25)

ÖĞRENCİLERE NOTLAR-(1-25)

---
Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (1-2)

1-Eğitim-öğretimin ana amacı öğrencinin kabiliyetlerini tespit etmek ve geliştirmek olmalıdır. Şayet, mensup olduğunuz öğretim kurumunun böyle amaçları yoksa, kendiniz bu yönde gayret etmelisiniz;
2-Her eğitim-öğretim faaliyeti, öğrencinin düşünme melekelerini geliştirmesine katkıda bulunmalıdır. Şayet aldığınız veya dinlediğiniz dersler bunu sağlamıyorsa biliniz ki onların fazla değeri yoktur. Öğrendiğiniz için de sevinmeyin, öğrenemediğiniz için de üzülmeyin!;
Harun Anay/Ağustos 2013.
---

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (3-4)

3-Bütün okumalarınızı, etkinliklerinizi, değerlendirmelerinizi, toplumsal ilişkilerinizi, zevklerinizi, eğlencelerinizi ve bilgilenmelerinizi DÜŞÜNME MELEKELERİNİZİ GELİŞTİRMEYE yardımcı olup olmadıklarına göre belirleyiniz;
4-Unutmayınız ki, bizim kesintisiz sürmesi gereken başlıca iki amacımız olmalıdır: DOĞRU DÜŞÜNMEYE ÇALIŞMAK ve bununla doğrudan irtibatlı olmak üzere AHLAKEN OLGUNLAŞMAK;
Bu iki amaca, bir okul veya fakülteyi bitirmek, birkaç kitabı hatmetmek ve bazı dersleri dinlemekle ulaşılamayacağını siz de takdir edersiniz. O halde her ders, her kitap veya resmi öğrenim dönemini, sizi daha çok bilgilenmeye ve daha da fazla erdemli kılmaya götürecek bir basamak olarak düşünmelisiniz;
Böyle düşünmeniz halinde düşünmekten, öğrenmekten, araştırmaktan, konuşmaktan, tahsil görmekten, okumaktan, yazmaktan, bilgilenmekten, denemekten, yanılmaktan, pişmanlık duymaktan, maddi sıkıntılardan, ailevi ve toplumsal sorunlardan, yeni şeyler denemekten ve görgünüzü arttırmaktan -uzun süreli olarak- asla yorgunluk hissetmeyeceğinizi, YAŞAMAKTAN BÜYÜK ZEVK ALACAĞINIZI ve her zaman GELECEKTEN UMUTLU OLACAĞINIZI rahatlıkla ifade edebilirim. (Örnek istiyorsanız bu cümleleri yazanın hayatına bakabilirsiniz).
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (5-6)

5-Her zaman, her yerde ve her dönemde; kabiliyetlerinizi, birikiminizi, maddi imkanlarınızı, cinsiyetinizi, ülkenin ve dünyanın şartlarını göz önüne alarak, kendinize ULAŞILABİLECEK HEDEFLER KOYUNUZ. Bu hedefleri zaman zaman gözden geçirip bir hedefe büyük ölçüde ulaştıktan sonra yeni bir hedef belirleyiniz;
Ülkemizin siyasetçilerinin büyük bir kısmının doğru ve ulaşılabilir hedefler göstermek yerine milletimizi UYDURMA ve GERÇEKLEŞMEYECEK HEDEFLERLE OYALADIKLARINI aklınızın bir köşesinde tutunuz. Aynı şekilde, birçok orta öğretim öğretmeninin, din eğitim ve öğretimi veren kişilerin ve üniversite öğretim üyelerinin, özellikle de ilahiyat fakültelerinde görev alan hocaların, öğrencilerine ulaşılamayacak hedefler göstererek onlara büyük kötülük yaptıklarını lütfen unutmayınız;
Sahte hedefler peşinde koşmak, insana her bakımdan zarar verir; hayata küstürür, öz güveni sarsar, umutsuz hale getirir, sevgiden mahrum bırakır, dinden soğutur ve idealsiz hale getirir;

6-Öğrenciliğiniz döneminde ve bütün hayat boyunca, en çok zihninizi meşgul edecek meselelerden biri de her konuda YÖNTEM arayışı içinde olmaktır. Asırlardır belki de en büyük sorunlarımızdan biri YÖNTEMSİZLİK’tir. Düşündüğüz ve yaptığınız her şey için küçük veya büyük yöntemler düşünmelisiniz. Yöntemsiz yapılan işler çoğu zaman insanın bütün emeklerin boşa gitmesine sebep olur;
Söz gelimi;
-Okumayı seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle OKUYACAKSINIZ?
-Yazmayı seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle YAZACAKSINIZ?
-Konuşmayı seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle KONUŞACAKSINIZ?
-Gezmeyi seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle GEZECEKSİNİZ?
-Fikir tartışmasını seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle TARTIŞACAKSINIZ?
-Ders çalışacaksınız diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle DERS ÇALIŞACAKSINIZ?
-Çocuk sahibi oldunuz veya olmak istiyorsunuz. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle ÇOCUĞUNUZU EĞİTECEK veya YETİŞTİRECEKSİNİZ?
-Öğretmeyi seviyorsunuz diyelim. Peki, HANGİ YÖNTEMLE veya yöntemlerle ÖĞRETECEKSİNİZ?
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (7-8)

7-Düşünme melekelerinizi geliştirebilmek için size en çok yardımcı olacak araçların şunlar olduğunu söyleyebilirim: 1-OKUMAK, 2-YAZMAK, 3-Belirli bir konu çerçevesinde KONUŞMA YAPMAK veya bir mecliste GÖRÜŞLERİNİZİ ANLATMAK; 4-Belirli bir konu çerçevesinde BİLGİLİ KİŞİLERLE TARTIŞMA YAPMAK;
8-Bu maddelerin her birisiyle ilgili melekelerinizi geliştirebilmek için vakit ayırmalı, neler yapabileceğiniz hususunda düşünmeli ve başkalarıyla istişare etmelisiniz. Orta öğretim kurumlarımızda ve üniversitelerimizin çoğunda bu konulara kayıtsızlık ve düşmanlık olduğunu bilip ona göre kendinizi yetiştirmek için çareler arayınız. Çok beğendiğiniz ya da sizin veya başkalarının el üstünde tuttuğu eğitim-öğretim kurumlarının ve hocaların size ne kadar katkı yaptıklarını da bu maddelerle ilişkilerine göre değerlendirebilirsiniz;
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (9-10)

9-Ülkemiz insanının asırlardır en önemli sorunlarından biri genel nüfusa kıyasladığımızda, YAZAN İNSAN sayısının çok sınırlı olmasıdır. Yazan insan olabilmek için, -teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin- KALEM ve KAĞITLA SÜREKLİ DOSTLUK ETMEK ve onlarsız yaşamamak gerekir;

10-Kalem kağıtla dost olmak kolay değildir. Yavaş yavaş bunu alışkanlık haline getirmelisiniz. Bunu kazanabilmek için katıldığınız ders ve konferanslarda MUTLAKA NOT TUTMALISINIZ;
Malesef son yıllarda öğrencilerimiz arasında kalemi ve kağıdı terk edip sadece dinlemeyi tercih etmek ve sınav dönemlerinde başka öğrencilerin notlarından istifade etmek ya da cep telefonlarına basit notlar almak yaygınlaştı;
Ders veya konferans sırasında not almak; dersin hocasına veya konferansçıya saygının gereğidir, hem dersi/konferansı verenin hem de dinleyenin konu üzerinde yoğunlaşmasına sebep olur; yazı yazma alışkanlığı kazandırır; yazmayı bir zevk haline getirtir; duyulan bir şeyi hafızaya alıp onu olduğu gibi ya da özetleyerek kendi cümlelerinizle yazmak görüşlerinizi yazmanın da başlangıcı sayılabilir. Bir anlamda hattatların meşki gibidir. BU KONUDA HAT ve TEZHİB SANATINDA ÖĞRENCİLİK YAPANLARI KENDİNİZE ÖRNEK ALMANIZ YARARLI OLABİLİR;
Hülasa öğrenci demek bir anlamda, yanında kalem kağıt taşıyan ve sürekli not alan kişi demektir. Eğer içinden geçtiğiniz eğitim-öğretim süreci sizi kalem kağıt taşımaya ve not almaya alıştır(a)madıysa, böyle bir alışkanlık kazanmak için bundan sonra en kısa zamanda adım atmalısınız;
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (11-12)

11-Bal arısı gibi olup her yerden bilgiler ve güzellikler toplamalısınız. Fakat, toplamak yetmez, sizin bal yapmanız gerekir. Sadece toplayıcı seviyesinde kalmak, düşünme melekelerimizi geliştirmez;

12-Derslerine katıldığınız hocalardan ya da konferanslarını dinlediğiniz kişilerden bazıları, sizin TOPLAYICI SEVİYESİNDE kalıp kendinize mahsus bal yapmanızı engelleyebilir. Bundan dolayı, öğretmen, hoca, ilim adamı, akademisyen, gazeteci, yazar, üstat, şeyh, efendi, abi, abla, hayırsever ve mütedeyyin adı altında karşınıza çıkan kişilerle ilişkilerinizde SÜREKLİ TETİKTE olmalısınız. Söz gelimi karşınızdaki kişi, çok şefkatli veya yardımsever ama düşünme melekelerinizin düşmanı olabilir, ya da gece gündüz zikir çeken biri ama bilim ve düşünce katili olabilir. Veya ülkemizin en büyük ilim adamı, düşünürü ve fakihi olarak sunulabilir, ama bütün çalışmaları hırsızlık mahsulü olabilir..;
Öğrenim ve öğretim hayatım boyunca öyle öğretmenlerle, hocalarla ya da herkes tarafından sevilen ve takdir edilen düşünür, fakih ve üstat lakaplı kişilerle karşılaştım ki, doktor raporuyla öğrenci karşısına çıkmaları yasaklansa yeridir. Verdikleri büyük zarara rağmen, binlerce insan tarafından el üstünde tutulan böyle ruh hastalarının sizlere zarar vermelerine gönlüm asla, asla, asla razı olmaz;
Büyük bir kısmı iyi niyetli, bazıları ise kötü niyetli olan bazı hocalar, abiler ve ablalar yüzünden, on binlerce öğrencimizin tahsil hayatlarının berbat geçtiğini, kendilerini yetiştiremediklerini, en basit doğruları ve yanlışları bile ayırt edemeyecek kadar aptallaştıklarını, okumaz ve yazmaz bireyler olarak topluma katıldıklarını, hayata küstüklerini, gelecekten umutlarını kestiklerini, böylece de hem kendilerine hem de topluma yararlı olamadıklarını ifade edebilirim;
Bütün bunları görüp acı çeken bir arkadaşınız olarak, bu konuda en üst düzeyde hassasiyet taşımanızı tavsiye ederim;
LÜTFEN DİKKATLİ OLUNUZ!
Hayat sizin hayatınızdır. Hayatınızı hiç kimseye bütünüyle teslim etmeyiniz!
KİMSEYE AKLINIZI ÖDÜNÇ VERMEYİNİZ!
KİMSENİN AKLINI EMANET ALMAYINIZ!
HİÇ KİMSENİN KÖLESİ OLMAYINIZ!
HİÇ KİMSENİN SİZİ KÖLELEŞTİRMESİNE İZİN VERMEYİNİZ!
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (13)

13-Sevgili öğrencilerimin kendilerini geliştirmeleri gereken alanlardan biri de GÖRGÜ KURALLARI’dır;
a-Malesef çoğumuz, görü kurallarına gereken önemi vermemekteyiz. Ailemizde, tahsilimiz sırasında ve toplumsal ilişkilerimizde kazandığımız görgü kurallarıyla yetiniriz. Fakat bütün bunların yeterli olmadığını aile bireyleriyle ilişkilerinizde bile tecrübe etmeniz mümkündür;
b-Öğretmenlik hayatımda teşekkür etmesini bilmeyen, ya da bilse bile nasıl teşekkür edeceğini bilmeyen o kadar çok kişi gördüm ki şaşırırsınız. Hediye vermenin veya kabul etmenin bir adabı vardır, öyle kişiler gördüm ki verdiği hediye ile adeta muhatabına tokat atıyordu. Arkadaşlarla konuşmanın, kendinizden büyük birisiyle selamlaşıp sohbet etmenin ya da kendinizden yaşça küçük birini bir şeye teşvik etmenin kuralları vardır. Bu genel kuralları bilmezseniz, övmek isterken sövebilirsiniz. Birini bir şey yapmaya teşvik edeceğim derken onun hayatını karartabilirsiniz. Bu gibi sebeplerle GÖRGÜ KURALLARI HAYATİ DERECEDE ÖNEMLİDİR;
c-Öte yandan son iki yüzyıldır etkisi altına girdiğimiz Batı kültürüyle, asırlardır geliştirdiğimiz ama bir müddet sonra yetersiz kalmaya başlayan geleneksel kültürümüzün çatışması görgü kuralları alanında da görülür. Hatta bu çatışmanın özellikle bu alanda zirveye çıktığı bile söylenebilir. Bundan dolayı son yüz yıldır ülkemizde yazılan görgü kuralları hakkındaki kitapların büyük bir kısmı Batı dillerinden doğrudan çeviri veya uyarlamadır. Bu açıdan bakıldığında bizim modernleşmemiz/batılılaşmamız büyük ölçüde GÖRGÜ KURALLARINA DAYANAN BİR MODERNLEŞMEDİR. Böyle olduğu için geleğimiz içinde asırlardır geliştirilen görgü kurallarının iyi tarafları da özellikle tahrip edilmiştir;
d-Bu durum, insanlarımız arasında -pek çok konuda olduğu gibi- GÖRGÜ KURALLARI ALANINDA DA BÜYÜK ÇATIŞMALARA SEBEP OLMAKTADIR;
e-Bu sebeplerle görgü kuralları üzerinde hassasiyetle durmalısınız. İnsan ilişkilerimizdeki başarı veya başarısızlıklarımızın pek çoğunun görgü kurallarına riayet etmek ya da etmemekten kaynaklandığını unutmayınız;
f-Görgü kurallarıyla ilgili kendinizi geliştirebilmek için en kısa zamanda konuyla ilgili kitaplar okumalısınız. Birden fazla kitap okumak da yetmez, hayatınız boyunca bu alanda bilgiler edinmeye, okumaya ve çevrenizdeki insanlarda gördüğünüz güzel kuralları öğrenip uygulamaya çalışmalısınız;
g-Görgü kurallarıyla ilgili kitaplar okuyup çevreyi gözlemlemek de kafi değildir. Zira görgü kurallarının bazıları -özü aynı kalsa bile- yaşadığımız zaman diliminde bile sürekli değişmektedir. Bu durumda konuyla ilgili kitaplardan görgü kurallarının esasını yakalamak için istifade ettikten sonra KENDİNİZ bu temel üzerine İLAVELERDE BULUNARAK icat zekanızı MUTLAKA GÖSTERMELİSİNİZ. Yeni görgü ifadeleri ve davranış kuralları geliştirip çevrenizdeki insanlara da örnek olabilirsiniz;
h-Bu maddeleri okuduktan sonra kendinizi ve çevrenizdeki insanları görgü kurallarıyla ilgili olarak bir kez daha gözden geçirip incelemenizi tavsiye ederim. Ne kadar çok hata yapıldığını ve o hataların ne çok soruna yol açtığını hemen fark edeceksiniz;
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (14-15)

14-Düşünme melekelerinizi geliştirirken de görgü kurallarıyla ilgili olarak da SÜREKLİ BİR ŞEKİLDE ÇEVRENİZDEKİ KİŞİLER ve OLAYLAR hakkında doğru GÖZLEMLER yapmalısınız. Unutmayınız insan bilgilerinin en önemli kaynaklarından biri TECRÜBE’dir. Doğru ve yararlı tecrübeye sahip olabilmek için ise YÖNTEMLİ ve DİKKATLİ GÖZLEMLER ile DENEMELERE ihtiyacımız vardır. Kabiliyetleriniz de ancak bu süreçlerden sonra ortaya çıkabilir;
15-Bu yüzden kendinizi hiçbir zaman DÜŞÜNMEYİ eksiksiz BİLEN, BİLGİ BAKIMINDAN tam KEMALE ERMİŞ, AHLAKEN tam OLGUNLAŞMIŞ ve GÖRGÜ KURALLARINI tam BİLEN BİRİ olarak kabul etmemelisiniz. Bütün hayatı boyunca sürekli kendisini geliştirmeye çabalayan bir insan, NEFS MUHASEBESİ YAPMAYI DA ÖĞRENMELİDİR. Kendisiyle yüzleş(e)meyen, iyi gözlem yapamayan, kendisini her yönüyle tam olgunlaşmış gören, başkalarının iyi niyetli eleştirilerine bütün pencerelerini kapatan, başkalarının tecrübelerinden istifa etmeyen veya edemeyen insanlar çok dogmatik, çok zalim, çok gaddar ve çok insafsız insanlardır. Böyle kişiler, ahlak ilkelerini sürekli çiğnemelerine rağmen; din, millet, ülke yararı, şahsiyet, kabile ve ideoloji gibi kavramları kullanarak içinde bulundukları durumu meşrulaştırmaktan çekinmezler. Kısaca: ÜMİTSİZ VAK’A gibidirler;
Harun Anay/Ağustos 2013.
---

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (16-17)

16-Kendinizi ve kabiliyetlerinizi ASLA KÜÇÜMSEMEYİNİZ; her zaman büyük işler yapabileceğinize inanınız. Unutmayınız, herbirimizin nelere, ne kadar kabiliyeti olduğunu bilmiyoruz. Her insan ayrı bir muammadır. Kabiliyetlerin ortaya çıkabilmesi için ise uzun TECRÜBELERE ve DENEMELERE ihtiyaç vardır. Bu süreçlerden geçmeden ŞUNU YAPAMAM, BUNU BECEREMEM gibi sözler söylemek doğru değildir;
17-İnsanın kendisini küçük görmesi ne kadar kötüyse BÜYÜK GÖRMESİ de o derece, -hatta daha- fazla kötüdür. Hele kabiliyetleri tam ortaya çıkmadan ve başkaları içindeki konumu belli olmadan insanın kendisi hakkında yüceltici kanaatlere sahip olması çok tehlikelidir. Böyle bir duygu ve düşünce insanı felaketlere götürebilir. Kabiliyetleriniz ortaya çıktıktan, başkaları arasında bu konularda önde olduğunuz anlaşıldıktan sonra da yine KENDİNİZİ BÜYÜK GÖRMEMELİSİNİZ; böyle bir tavır bu defa AHLAKEN DOĞRU DEĞİLDİR. Bundan dolayı bilge ve ahlaklı bir insan olmanın ön şartlarından birinin insanın kendisini ve kabiliyetlerini doğru bir şekilde bilmesi ve değerlendirmesi olduğu söylenebilir. İnsanın kendisini sürekli olarak küçük görmesi de, büyük görmesi de hastalıktır. Hele bir insanın belirli konulardaki kabiliyet ve başarılarının başkalarından daha iyi veya ilerde olduğunu farkettikten sonra, kendisini büyük görmesi, böbürlenmesi ve kibirlenmesi, onun kabiliyet ve başarı itibariyle YÜKSEKLERDE ahlaken ise ALÇAKLARDA olduğunun delilidir;
Harun Anay/Ağustos 2013.
----

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (18-19)

18-Bilge, düşünür, bilgin ve ahlaklı kişilerle mutlaka tanışmaya ve onlardan istifade etmeye çalışmalısınız. Siz de takdir edersiniz ki, böyle kişileri tanımak ve onlardan istifade etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu hedefe ulaşabilmek için ilk önce fakültenizdeki hocaları tanımaya çalışmak iyi bir başlangıç olabilir. Daha sonra daireyi genişleterek, bulunduğunuz şehri, ülkemizi ve hatta dünyanın muhtelif ülkelerini bu amaçla göz önüne alıp istifade edebileceğiniz kişilerle irtibata geçebilirsiniz.

Lütfen, lütfen şunları unutmayınız: Her üniversite hocası, her kitap ve makale yazarı, her itibar gören ve alkış alan, her gazete yazarı, her televizyon ve radyo konuşmacısı anılan vasıflara sahip değildir. Tarihin her döneminde iyi ile kötü biribirine karışmıştır veya -bilerek veya bilmeyerek- karıştırılmıştır. Allah’ın hitap ettiği ve sorumluluk yüklediği bir birey olarak aklınızın yettiği kadar iyi ve en iyi kişileri tanıyıp onlardan istifade etmek, onlara saygı göstermek ve onları takdir etmekle yükümlüsünüz.

Sorumluluk sahibi bir kişi, hayatını sıradan insanların eline teslim etmez.

19-Vasıflı insanlarla tanışıp onlardan istifade edebilmek için ilk önce fakülte hocalarınızı tanımaya başlayacağınıza göre, hocalarınızın hayatını belirli bir düzeyde inceleme ve yazdıklarını okuma gibi çabaların yanı sıra onlarla yüzyüze de görüşmelisiniz. Bu amaca yönelik görüşmelerden sonra hangi hocanın istifadeye en layık, hangisinin daha az layık veya hiç layık olmadığına karar vermelisiniz.

Hocalarla görüşmeyi ciddiye almalısınız. Öğrencinin yaptığı bazı hatalar onun hedefine ulaşmasına mani olabilir. Bunun için herhangi bir hocayla görüşmeye karar verdiğiniz zaman aşağıdaki hususları göz önünde bulundurmanızı tavsiye ederim (Elbette siz de yenilerini ilave edebilirsiniz):

-Hocayla ilk görüşmenizde mutlaka kendinizi tanıtınız; ikinci ve üçüncü görüşmelerde de hoca sormadan -hatırlatmak için- yine kendinizi tanıtmak yararlı olabilir;

-Çok âcil durumlar hariç, hocalardan mutlaka randevu alarak görüşünüz. Bazı hocaların yetişme şartları farklı olduğu için randevuyi gereksiz görebilirler, siz yine de randevu alarak ziyaret etmeye çalışınız;

-Bir kişiden randevu talep etmenin de kuralları vardır. Görüşeceğiniz kişinin hiç müsait olmadığı bir anda talebenizi dile getirirseniz, olumsuz durumlarla karşılaşabilirsiniz. Onun için randevu talep ederken, görüşeceğiniz kişinin o an böyle bir talep için konuşmaya müsait olup olmadığına dikkat ediniz;

-Görüşmeye giderken yeterli zaman ayırınız. Farz edelim ki, hoca size yarım saat görüşme vakti ayırdı. Siz bir-ya da bir buçuk saat vakit ayırmalısınız. Görüşme herhangi bir sebeple uzarsa, ‘Başka bir yere yetişmem lazım, müsadenizle kalkayım’ türünden bir cümle sarf etmeniz yakışık almaz;

-Görüşeceğiniz vakte riayet ediniz; tam saatinde kararlaştırılan vakitte ve yerde olunuz; size ne kadar zaman ayrıldı ise ona da riayet ediniz; görüşeceğiniz kişi daha fazla konuşmak isterse -sıkıcı ve özel bir durum olmadığı müddetçe- memnuniyetle kabul etmelisiniz;

-Görüşmeye giderken giyiminize özen göstermeniz yararlı olur;

-Görüşmenin her aşamasında genel görgü kurallarına riayet etmelisiniz; görüşmenin başında ve sonunda sizi kabul ettiği için teşekkürlerinizi sunmayı unutmayınız;

-Şayet görüşme bir odada yapılıyorsa, hoca ev sahibi makamında olduğu için size şeker, kolonya veya çay gibi bazı ikramlarda bulunmak isteyebilir. Sizin açınızdan çok özel bir sebebi yoksa, bunları kabul etmelisiniz. Diyelim ki şeker ikram etti, siz ise şekeri hiç sevmiyorsunuz, ‘BENİM ŞEKERLE ARAM YOK, SAĞOLUN’ diyeceğinize nezaketle şekeri aldıktan sonra teşekkür edebilirsiniz. Daha sonra şekeri yeyip yemediğinizi kimse kontrol etmiyor, başkasına da verebilirsiniz. BU KONUDA ÖYLE KABALIKLARLA KARŞILAŞTIM Kİ anlatamam, DESTAN OLUR..

-Görüşme sırasında hoca izin vermediği müddetçe odasındaki kitap, kalem ve kağıt gibi eşyalara el sürmemelisiniz. Ancak izin isteyerek böyle şeyleri inceleyebilirsiniz. ODAMA GELEN BİRİNİN, sanki kendi malıylımş gibi kitapları oradan alıp oraya koyduğunu, bir sürü şeyi karıştırdığını, en sonunda da ‘KUSURA BAKMAYIN, KİTAPLARINIZI DA KARIŞTIRDIM AMA..’ dediğini ve kendisi çıktıktan sonra -can sıkıntısı hariç- dağıttığı eşyaları düzeltmenin yarım saatimi aldığını söylesem inanır mısınız? İnanın lütfen, neler yaşıyor insan hayatta neler??

-Çok önem verdiğiniz bir konuda görüşmeye gidiyorsanız, yanınızda kayıt cihazı da bulundurabilirsiniz. Hocadan izin almak şartıyla konuşmaları kayda alabilirsiniz. Böyle bir durum olursa, yaptığınız kaydı CD’ye alarak veya USB ile hocaya da vermeyi unutmayınız;

-Görüşmeye giderken hiç unutmamanız gereken şeylerin başında yanınızda kalem kağıt taşımaktır. Görüşme başlayınca da not almalısınız, not alacak bir şey olmasa bile kalem ve kağıdınız elinizde olmalıdır. Bu konudaki hatıra ve gözlemlerimi anlatsam uzun bir yazı dizisi olur. Randevuleştiğiniz bir kişinin sanki yanınıza kalem kağıt istemeye gelmiş gibi bir tavırla hareket etmesi ne kadar garip değil mi? Yanında kalem kağıt olmayan bir insan, görüşmeye de hazırlıksız gelmiş demektir. Böyle biriyle ne konuşulabilir ki? Ancak genel konular, hal hatır sorma vs. olabilir..

-Görüşme sırasında, hocayla aranızda ne kadar samimiyet olursa olsun, belirli bir mesafeyi ve edebi muhafaza etmelisiniz;

-Görüşme sırasında, karşınızdaki insanın size daha çok yardımcı olabilmesi için kendisine destek olmalısınız. Söz gelimi bir konuyu tartışıyorsunuz, hoca sizin tam arkanızdaki bir sözlüğe bakma gereği hissetti. Şu sözlüğe bakayım diyerek yerinden kalktı. Sizin hemen, ‘Hocam ben sözlüğü alabilirim, lütfen söyleyiniz, nerede?’ şeklinde bir soruyla teklifte bulunmanız hoş bir yaklaşımdır. Buna karşılık size yardımcı olmak için hoca odasında oradan oraya koştururken sizin patron gibi yerinizde gerilerek onu seyretmeniz hiç de uygun olmaz;

-Görüşme sırasında ve sonrasında karşınızdaki insanın vaktini alacak işler yapmayınız. Söz gelimi bir sandalyede oturuyorsanız, kalktığınızda sandalyeyi düzeltiniz; birlikte çay içti iseniz, bardakları yıkayabilirsiniz; herhangi bir sebeple oturduğunuz yerde sırf siz geldiğiniz için bir düzenleme yapıldıysa onları eski yerine koyabilirsiniz;

-Görüşmek istediğiniz konuya önceden hazırlanınız. Hiçbir bilgi sahibi olmadan ve en basit şeyleri bile bilmeden ciddi bir görüşme yapılamaz. Ancak başlangıç seviyesinde olmak üzere, kaynak tavsiyesi ve herhangi bir bilginin nerelerde bulunabileceği gibi konular hazırlıksız bir şekilde görüşülebilir;

-Görüşmeye giderken mümkünse, randevu istediğiniz hocanın görüşmek istediğiniz konuda matbu çalışmaları olup olmadığını inceleyiniz, şayet böyle bir durum söz konusu ise yayınlarını okuyunuz; en azından bilgi sahibi olarak görüşmeye gidiniz. Unutmayınız bilgi sahibi olmayan insanların önemli sorular sorabilmesi çok nadirdir.

-Görüşmenin başındaki hoşgeldiniz, nasılsınız ve kendinizi tanıtma faslından sonra, görüşeceğiniz konuyu ve zihninizdeki soruları/sorunları hocaya arz etmelisiniz. Fakat, bu kısmı da FAZLA UZATMAMALISINIZ, unutmayınız siz öğrenmeye gittiniz öğretmeye değil. Ya da görüşme sırasında bir konuyu hocayla tartışmanız, bir görüşün başka şekilde de düşünülebileceğini ifade etmeniz gerekebilir. Böyle bir durumda da inatla, bilgiç tavırlarla ve heybetli bir şekilde CEDELLEŞMEMELİSİNİZ. Görüşlerinden istifade etmeye gittiğiniz insanı bir şeylere ikna etmeye gittiyseniz ve siz konunun en doğrusunu biliyorsanız, ne diye hocayı rahatsız ediyorsunuz?

-Görüşmenin sonunda, hocaya teşekkür etmenin yanı sıra, -şayet ihtiyaç duyuyorsanız- biraz daha çalıştıktan sonra kendisini tekrar ziyaret etmek istediğinizi, kabul ederse memnun olacağınızı belirtmeyi unutmayınız;

-Görüşmenin sonunda, -yalan söylemeden- nezaket kurallarına riayet ederek istifade ettiğiniz konuları, yeni öğrendiğiniz bilgileri ya da zihninizde oluşan soruları zikredip bunlar için ona özellikle teşekkür edebilirsiniz;

-Diyelim ki mezun oldunuz, bir yerde çalışıyorsunuz, yıllar sonra bir vesileyle hocanız ile görüşmek istiyorsunuz, o da sizi kabul etti. Bu durumda görüşmenin başında veya sonunda kartvizitinizi hocaya sunmak uygun olabilir. Böyle biri ziyaretime geldiğinde, ‘İsterseniz adresimi ve telefonumu yazabilirsiniz hocam’ dediğini hatırlıyorum. Benim yerimde olsaydınız ne derdiniz, ne yapardınız?

Görgü kuralları doğuştan öğrenilmiyor, değil mi?

Allah herkese sabırlar, akıl ve zeka ihsan etsin!

Zor zenaattır insan ilişkileri.

Sizi seviyorum, biliyorsunuz değil mi?
Harun Anay/08.09.2013.

---

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (20-21)

20-Okuduğunuz fakülte içinde veya dışında vasıflı insanların kimler olduğuna mümkün olduğu kadar KENDİNİZ KARAR VERMELİSİNİZ. Herhangi bir kişi hakkında başkalarının serdettikleri olumlu veya olumsuz kanaatleri mutlaka dikkate alınız, fakat onların o kişi hakkında oluşturdukları imajın her zaman doğru olmayabileceğini lütfen unutmayınız. Malesef, insanlar her zaman SIRF HAKİKAT aşkına başkaları hakkında görüş ve kanaat dile getirmiyorlar. Tarih, nice vasıflı insanın çeşitli sebeplerle iftiraya uğradığına, dışlandığına ve yaşarken ölü hale getirildiğine dair binlerce örnekle doludur. Bundan dolayı, kendinize örnek almayı düşündüğünüz ve size düşünmeyi öğretecek vasıflı insan veya insanları ararken, herhangi bir kişinin kulaktan dolma bilgilerine itimat etmek büyük hatadır. Özellikle, aynı gruptan, cemaatten, cemiyetten, ideolojiden, ırktan, cinsten veya cinsiyetten olan kişilerin nasıl biribirlerini yönlendirdiklerini göz önüne alarak, bu konuda karar verirken mümkün olduğu kadar dikkatli olmaya ve kendi başınıza karar vermeye çalışmalısınız.

21-Örnek alacağınız ve düşünmeyi öğrenmek maksadıyla kendisine bağlılık duyacağınız vasıflı insanı ararken aşağıdaki hususlar göz önüne almanız yararlı olabilir:

-Örnek alacağınız kişinin; hayatı, eserleri, arkadaş çevresi, iş hayatı ve görüşleri hakkında yeteri kadar bilgi edininiz;

-Bu bilgileri değerlendirirken, söz konusu kişinin MALUMAT TOPLAYICISI mı, yoksa DÜŞÜNÜR ve BİLGİN mi olduğunu anlamaya çalışınız;

-Sizin esas peşinde koşacağınız kişi, DÜŞÜNÜR ve BİLGİN vasfına sahip kişiler olmalıdır;

-MALUMAT TOPLAYICISI kişilere de her zaman çok ihtiyacınız olacaktır; onlar işlerinizi kolaylaştırır, zaman kazandırır, kaynak sağlar, hiç kimsenin farkında olmadığı bilgilere sahiptirler, hatta bir ülkenin kültürel birikiminin büyük bir kısmını da böyle kişiler sağlarlar. Malumat toplayıcılarını, bir binanın yapılışında görev alan işçilere, malzeme taşıyıcılara, ustalara, usta başılarına ve müteahitlere benzetebiliriz. Bina yapımında görev alan bu insanların hepsi son derece önemli görevler ifa etmektedirler, bundan dolayı kendilerine sonsuz teşekkür borcumuz vardır. Fakat onlar çoğu zaman çizilmiş bir planı uygulamakla görevlidirler. Halbu ki bizim hedefimiz PLAN YAPMAK, yani DÜŞÜNÜR ve BİLGİN OLMAKTIR. Bu yüzden, MALUMAT TOPLAYICISI OLMAK, asla ve asla ulaşılması gereken NİHAİ HEDEFİMİZ OLMAMALIDIR;

-DÜŞÜNÜR ve bilgin OLMAYI HEDEF EDİNMEK ile, sadece büyük FİLOZOF, BİLGİN ve BİLGE OLMAYI KASDETMİYORUM. Elbette böyle hedefleriniz olmalıdır. Fakat çoğumuz bu hedeflere ulaşamayabiliriz. Bu durumda, düşünür olmayı daha geniş bir çerçevede kabul edip HERKESİN, HER ALANDA ve HER KONUDA belirli bir düzeyde DÜŞÜNÜR OLMASINI hedef edinmemiz gerekir. Herkes sınırlı seviyede düşünür olabilir. Söz gelimi; düşünmesini bilen bir öğretmen, sanatçı, edebiyatçı, din görevlisi, gazeteci, mühendis, mimar, bürokrat, siyasetçi, tabip, teknisyen, meslek sahibi, bakkal, tüccar, fabrikatör ve müdür kendi mesleğinde YENİ DÜŞÜNCELER GELİŞTİRİP UYGULAYABİLİR. Bu şekilde geniş düşündüğünüzde, tanıdığınız pek çok meslek mensubunun, öğretmenin veya hocanın, DÜŞÜNÜR ve BİLGİN VASFININ ÇOK UZAĞINDA OLDUKLARINI ve ezberleyip tekrar ettikleri malumatın dışında kendilerine ait çok az şeye/veya hiçbir şeye sahib olmadıklarını GÖRECEKSİNİZ. Buna rağmen ülkemizde pek çok malumat toplayısı, KENDİSİNİ DÜŞÜNÜR SANMAKTADIR. Hatta başkaları da onları düşünür kabul edip yüceltmektedirler. Bu durum ise, SİZİN GİBİ GENÇ İNSANLARIN YETİŞMESİ İÇİN ÇOK BÜYÜK BİR SORUN ve TEHLİKE TEŞKİL ETMEKTEDİR;

-Kendinize örnek alacağınız kişinin mesleğine ve ilme saygı duyup duymadığını gözlemleyiniz. Söz gelimi; mesleğine ve ilme saygı duyan insan, öğrencilerinin dinlerini, mezheplerini, dini ve siyasi düşüncelerini, ırklarını veya cinsiyetlerini gözeterek ayırım yapmaz; öğrencilerini küçümsemez; öğrencilerine umutsuzluk aşılamaz; öğrencilerinin kabiliyetlerini hafife almaz ve öğrencilerine saygısızlık etmez;

-Kendinize örnek alacağınız kişinin, doğru sözlü olup olmadığını inceleyiniz. Öğrencisine veya başkalarına yalan söyleyen, yalanlarından hiç pişman olmayan ve böyle davranmakta ısrar eden insanlardan mümkün olduğu kadar uzak durunuz;

-Kendinize örnek alacağınız insanın, peşinde koştuğu DÜŞÜNSEL ve BİLİMSEL SORULAR olup olmadığına dikkat ediniz. Ülkemizde zihninde çözmeye çalıştığı bir tek soru veya sorun olmayan binlerce malumat toplayısı olduğunu unutmayınız. Zihninde soru olmayan insanlar, bazı konularda son derece başarılı görünebilirler, söz gelimi malumatlarını çok anlaşılır bir şekilde anlatabilirler, iyi öğretmen olabilirler, bunlar sizi aldatmasın. Bu kişilerin böyle yönlerinden elbette istifade ediniz ve onlara bu açıdan saygı duyunuz, fakat onları hayatınızı ve düşüncelerinizi yönlendirecek bir kişi kabul etmeniz büyük hata olur;

-Kendinize örnek alacağınız kişinin, YÖNTEM BİLGİSİ’ne dikkat ediniz. Bilim ve düşüncede yöntem/yöntemlerle ilerlenir. Yöntemsizliği yöntem haline getirmiş yüzlerce kişi orta öğretimde ve üniversitelerimizde ders vermektedir. Bu kişiler, kendilerindeki yöntemsizilği öğrencilerine de aşılamaktadır. Bundan dolayı, hangi hocanın yöntem bilgisi olduğuna ve bildiklerini ne kadar uyguladığına çok dikkat etmelisiniz. Yöntem bilgisi dersi verenlerin bazılarının, bildiklerini içselleştiremediklerine şahit olabilirsiniz. Bundan dolayı, yöntem meselesi sadece nazari bilgi demek de değildir. Ayrıca yöntem sürekli geliştirilmelidir. Kendinize örnek alacağınız kişinin, mevcut yöntemler üzerinde düşünüp yeni yöntem arayışları içinde olup olmadığına da dikkat etmek gerekir.

-Kendinize örnek alacağınız kişinin, sizinle nasıl ilişkide bulunduğuna da çok dikkat etmelisiniz. Aldığınız dersler veya görüşmeleriniz sırasında size ve görüşlerinize saygı duyup duymadığına dikkat ediniz. Sizin şahsiyetinize saygı duymayan insanlar, görüşlerinize hiç saygı gösteremezler. Bazı öğrencilerimin, kendilerine sürekli hakaret eden, herkesi küçümseyen ve hiç kimseye saygı duymayan insanların çevresinde daire oluşturduklarını görünce ne diyeceğimi bilemiyorum. Acaba diyorum, bazı insanlar hakaret edilmekten zevk mi alıyorlar? Öğrencilerimin büyük bir kısmının böyle bir psikolojiye sahip olmadıklarını düşünerek, onlara her zaman kendi şahsiyetlerini korumalarını ve hiç kimseye kendilerini ezdirmemelerini tavsiye ettim, etmeye de devam edeceğim.

-Kendinize örnek alacağınız kişinin; bilgiç, ükela, her konudan anlayan, her konuda ders ve konferans veren, her rastladığına şu konuyu araştır ya da falan konuyu yüksek lisans/doktora tezi seçmelisin gibi tavsiyelerde bulunan kişilerden biri olup olmadığına dikkat ediniz. Sosyal bilimler ve ilahiyat alanında; kendisi Osmanlı dönemi Türkçesi bilmeden Türk edebiyatı ve düşüncesiyle ilgili yüksek lisans/doktara tez konuları veren, tarih bilmeden tarih üstatlığı yapan, felsefe bilmeden kendisini Farabi’den daha üstün gören, hukuk bilmeden fakihlik taslayan, mantık bilmeden mantık hocası olan, bilimin ne olduğunu bilmeden akademik ünvanlar alan, Batı düşüncesi hakkında ciddi bir birikime sahip olmadan bütün Batı düşüncesi hakkında ahkam kesen, okuduğu üç beş kitapla İslam düşüncesi uzmanı payesine ulaşan kişilerin sayısının tahmininizin çok üzerinde olduğunu unutmayınız.

-Örnek alacağınız kişinin, bilgi ve ahlak bakımından kendisini sürekli yetiştirmeye çalışıp çalışmadığına dikkat ediniz. Şayet hayatının belirli bir döneminden sonra bu iki alandaki gayreti durmuşsa, ondan sınırlı düzeyde istifade edilebilir, fakat hakiki bir örnek olamaz;

-Örnek alacağınız kişinin, sloganlarla düşünüp düşünmediğine dikkat ediniz. Sloganlarla bilim ve düşüncede bir yere varılamaz. Sloganların çoğu zaman içi boştur; düşünce ve bilim bakımından hiçbir kıymeti de haiz değildir. Sloganlar farklı kalıplar altında karşınıza çıkabilir; bazen onları özlü sözler (:aforizmalar) şeklinde, bazen bir atasözü, bazen de bir deyim olarak olarak görebilirsiniz.

-Örnek alacağınız kişinin; hiçbir ihtiyaç yokken ve gereksiz yere sırf bilgiçlik olsun diye yabancı dilden kelimeler kullanarak tafra satmaya çalışıp çalışmadığına dikkat ediniz. Böyle kişiler, çoğunlukla sahte düşünür ve bilim adamıdırlar;

-Örnek alacağınız kişinin; kendisinden önce yaşayan veya çağdaşı olan bilim ve düşün insanlarıyla ilişkilerine dikkat ediniz. Başkalarının kadrini kıymetini bilmeyen, onların fikri haklarına saygı göstermeyen, daha önce binbir emekle keşfedilmiş hakikatları kendisine mal eden, insanlık tarihinin kendisiyle başladığını sanan veya öyle hareket eden, konuşan ve yazan kişiler çoğunlukla sahtekardırlar. Onlara asla güvenilemez, onlar asla genç insanlara hakiki örnek olamazlar, olmamalıdır;

-Örnek alacağınız kişinin; konuşma ve yazılarında bilimsel kavramları kullanışına dikkat ediniz. Kavramları yerli yerinde ve bilerek kullanan, onların tarif ve anlamlarını içselleştirmiş kişileri örnek almaya çalışınız. Buna karşılık kavramları özensiz kullanan kişiler, asla iyi bilim ve düşün insanı değildirler. Lütfen unutmayınız, bilim ve düşünce kavramlarla öğrenilir, geliştirilir ve öğretilir; bu kadar büyük önemi haiz olmasına rağmen, üzerinde düşünmeden kavramları kelimelerin arasına serpiştiren bir insan nasıl iyi bir örnek olabilir ki?

-Örnek alacağınız kişinin; kendi düşünce ve bilim geleneğimize açık olmanın yanı tarihte ve günümüzde görülen başka düşünce ve bilim geleneklerine açık olup olmadığına özellikle dikkat ediniz. Her türlü iyiliği bizde, ya da tersine başkalarında gören insanlar özgün düşünce üretemezler. Mensup olduğumuz büyük düşünce ve bilim tarihimizden beslenmenin yanı sıra insanlığın devasa birikiminden de istifade etmemiz şarttır; 

-Kendinize örnek alacağınız kişinin; hatalarından pişman olup olmadığına ve zarar verdiği kişilerden özür dileyip dilemediğine dikkat ediniz. Hatalarından pişman olmayan insanlar çoğunlukla zalim ve gaddar olurlar. Size büyük zararlar vermeleri muhtemeldir. Özür dilemesini bilmeyen insanlardan da aynı şekilde kaçınmak gerekir. Söz gelimi, herhangi bir sebeple haksız bir şekilde sizi üzen bir hoca, hatasını anladığında özür dilemiyorsa, o kişiden uzak durmalısınız. Buna karşılık, böyle bir özelliğe sahip olduğunu farkettiğiniz insanların hatalarını da hoş görmesini bilmelisiniz. Sizden samimiyetle özür dileyen bir insanın muhtemelen kötü niyeti yoktur.

-Hepsine sahip olmasa da buraya kadar sıralanan özelliklerin büyük bir kısmı kendisinde bulunan kişiyi bulduğunuzda, onun muhtemelen iyi bir hoca olduğu ve size örnek olabileceği sonucuna varabilirsiniz. Böyle bir hocayı bulduğunuzda onun kadrini kıymetini herkesten çok daha fazla bilmelisiniz. Böyle bir insanın yanında yetişmek için; elinizden geleni yapmalısınız. Ona işlerinde destek olunuz, çalışmalarına katkı ve destekte bulunmaya çalışınız, hatta ona özel işlerinde bile yardım ediniz. Onun işlerini kolaylaştırınız. Gerekirse ve izin verirse; kaynak taraması, araştırma, tashih, kitap özeti çıkarma, misafir ağırlama ve toplantı düzenleme gibi işlerinde ona karşılıksız yardım ediniz. Bu aşamaların herbirinin size çok şey öğrettiğini zaman geçince anlayacaksınız. Fakat bunları yaparken, örnek olarak seçtiğiniz insanın sizin yetişmenizi değil TAMAMEN KENDİ ÇIKARLARINI düşünüp düşünmediğine ve sizin iyi niyetinizi istismar edip etmediğine de dikkat ediniz.

Her öğrenciye tavsiye edeceğim genel ilkeler böyle durumlarda da söz konusudur: Hiç kimsenin sizin ŞAHSİYETİNİZİ RENCİDE ETMEYE HAKKI YOKTUR. Hiç kimsenin SİZİ ESİR ALMAYA HAKKI YOKTUR. Hiç kimsenin AKLINIZI DUMURA UĞRATMAYA HAKKI YOKTUR. Hiç kimsenin DÜŞÜNME MELEKELERİNİZİ FELC ETMEYE HAKKI YOKTUR. Hiç kimsenin HAYATINIZI ZİNDAN ETMEYE HAKKI YOKTUR.

Böyle bir arayış içinde olmanızı ve hedefinize ulaşmanızı dilerim.

Sevgili öğrencilerim, sizler her iyiliğe ve her güzelliğe layıksınız.

Lütfen, kendinizi biraz daha ciddiye alınız!
Harun Anay/13.09.2013.

---

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (22-23)

22-Düşüncenin ve ilmin başı MERAK DUYGUSU’dur. Bundan dolayı bütün eğitim-öğretim sistemimizin ve sizlerin ana amacı, amaçların amacı merak duygunuzu geliştirmek olmalıdır. Bu duygumuzu geliştiremezsek; yeni bilgiler ve düşünceler üretemeyeceğimiz gibi daha önce geliştirilenleri bile öğrenip anlayamayız. Bu açıdan bakıldığında, sadece bilge, düşünür ve bilim insanlarının değil malumat toplayıcılarının bile yaptıkları işleri yönlendiren hakiki etkenin merak duygusu olduğu söylenebilir. Fakat, üzülerek belirteyim ki, ülkemizde faaliyet gösteren eğitim-öğretim kurumlarının ve bu kurumlarda görev yapan hocaların büyük bir kısmının öğrencilerimizin merak duygularını geliştirme amaçları yoktur, ya da varsa bile çok azdır. O halde sizlerin öğrenim dönemiz boyunca; aldığınız dersleri, okuduğunuz kitapları, hocalarınızı, tanıdığınız yazarları ve örnek almak istediğiniz kişileri merak duygunuzu geliştirip geliştirmediklerine göre değerlendirmelisiniz. Şayet onlar, merak duygunuzu geliştirme yerine köreltiyorlarsa, ya da merak duygunuzu kamçılamıyorlarsa, veya bir şeyi öğrenince başka bir şeye doğru sizi yönlendirmiyorlarsa, -eğer yapabilirseniz- rahatlıklıkla onları göz ardı edebilirsiniz; en azından onların, peşinde koşmanız gereken kişiler ve bilgiler olmadığı kanaatine hiç düşünmeden varabilirsiniz.

23-Merak duygunuzu geliştirebilmek için pek çok yöntem kullanmalısınız. Sadece bir tavsiye, bir kitap veya ders herkese kafi gelmeyebilir. Bu duygunun öğrencide ileri düzeyde oluşabilmesi için size önerebileceğim basit çözümlere de sahip değilim. Bu eksikliğimden dolayı lütfen beni bağışlayınız. İnsanın doğumundan itibaren bu duygunun gelişimi için çaba sarfetmek gerekir. Anne-babaların, öteki aile bireylerinin, akrabaların, okul öncesi eğitim verenlerin, ilk ve orta öğretimde görev yapan öğretmenlerin, medyanın ve insan üzerinde etkili olan daha neler ve kimler varsa, onların hepsinin çocuklarımızda ve gençlerimizide bu duygunun gelişmesi için çaba sarfetmeleri halinde istenilen sonuca ulaşılabilir. Anılan kurum ve kişilerin çocuklarımızda ve gençlerimizde merak duygusu oluşturmak hususunda büyük eksikleri olduğunu yakından biliyorum. Sayıları yetersiz de olsa; büyük bilim insanları, tarihçiler, iktisatçılar, hukukçular, ilahiyatçılar, siyaset bilimcileri, toplumbilimciler, mühendisler, kimyacılar, fizikçiler, biyologlar ve felsefeciler (vb.) yetiştirmemize rağmen, MERAKLI İNSAN YETİŞTİRMEKTE malesef ÇOK BÜYÜK SORUNLARIMIZIN OLDUĞUNU ifade edebilirim.

Bu durumda, ne yapmalıyız?

Şimdiye kadar merak duygumuz tam gelişmedi ise veya içinden geçtiğimiz veya geçmekte olduğumuz öğrenim sürecinde sorumluluk taşıyanlar bizde böyle bir duygunun gelişmesi hususunda yeterli gayreti göstermediler ise, hayata küsmemeliyiz.

Merak duygusunu geliştirmenin önemini anladığımız andan itibaren ‘SANKİ YENİ DOĞMUŞUZ DA HER İHTİYACIMIZI KENDİMİZ KARŞILAYACAKMIŞIZ GİBİ’ çareler aramalıyız. Herkes, kendisinde bu duygunun nasıl geliştirilebileceğiyle ilgili düşünmeli ve uygulamalar yapmalıdır.

Böyle bir arayışa girecekseniz, aşağıdaki maddeler az da olsa size yardımcı olabilir:

-Merak duygusu gelişmiş olan insanları tanıyarak onlardan istifade edebilir, onlarla bu konuda sohbetler edebilir, onları gözlemleyebilir ve kendinize örnek alabilirsiniz;

-Şayet düşünmeyi öğrenmek için kendinize örnek bir şahsiyet seçtiyseniz, onunla bu konularda konuşabilirsiniz, onun öğütlerine göre hareket edebilirsiniz;
-İlim ve düşün insanlarının, sanatçıların ve iz bırakmış siyasetçilerin hayatları hakkında kitaplar okumak size yardımcı olabilir;

-Büyük keşiflerde ve icatlarda bulunan kişilerin hayatlarını ve çalışmalarını incelemek size yardımcı olabilir;

-Merak duygusuyla meşhur olan kişilerin hayat hikayeleri ve anılarını okumak size yardımcı olabilir;

-Sinema, tiyatro, roman ve hikaye gibi sanat unsurlarından yararlanabilirsiniz;

-Her konuda olduğu gibi merak duygusunun gelişmesi de belirli bir düzeyde usta-çırak ilişkisine bağlıdır. Bu yüzden merak duygusu gelişmiş birinin nezaretinde pratik yapmak size yardım edebilir;

-Eğer İslam’a inanıyorsanız, Kur’an-ı Kerim’i dikkatli bir şekilde okumak size çok yardımcı olabilir; özellikle insanı düşünmeye ve incelemeye teşvik eden ayetler, sizin sınırsız bir merak duygusuna sahip olmanıza yol açabilir;

-İslam tarihinin ilk dört-beş asrını incelemek bu konuda size yardımcı olabilir. Büyük bir bilgi ve düşünce birikimine sahip olmayan ilk dönem müslümanlarının, Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in oluşturduğu MERAKLI İNSAN sayesinde çok kısa sürede ne kadar yüksek bir medeniyet seviyesine ulaştıklarını okumak ve anlamak, GELİŞMENİN ANA KAYNAĞININ MERAK DUYGUSU OLDUĞU hususunda sizi ikna edip harekete geçirebilir;

-İslam tarihinin ilk döneminde Hz. Muhammed’in sözlerini (:hadisler) toplamaya çalışan insanların MERAK DUYGULARININ NE KADAR İLERİ DERECEDE OLDUĞUNU öğrenmek iyi bir örnek olabilir;

-İslam ve Türk tarihinden; Ebu Reyhan el-Birûnî, Fatih Sultan Mehmet, Katip Çelebi, Evliya Çelebi, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Reşat Ekrem Koçu ve Hilmi Ziya Ülken gibi bilim, düşün ve siyaset insanlarının hayatlarını ve yaptıklarını incelemek yararlı olabilir;

-Bütün medeniyetleri örnek almak mümkün olmakla birlikte, özellikle Avrupa medeniyetinin 14. yüzyıldan sonra yetiştirdiği merak duygusu gelişmiş kaşiflerinin, mucitlerinin, bilim insanlarının, düşünürlerinin, filozoflarının ve sanatçılarının hayatlarını incelemek, yaptıklarını öğrenmek ve onlardan dersler çıkarmak yardımcı olabilir;

Çok dedi kodu yapmak ya da insanların özel hayatlarını araştırmak yerine, merak duygumuzu bilim ve düşüncede kullanabilsek, ne kadar iyi olur değil mi?

Sevgili öğrencim, gözümün nuru, gönlümün ışığı, hayat umudum!

Kağıt mendil satın almak için harcadığımız vaktin yarısı kadarını merak duygumuzu geliştirmeye ayırmıyoruz.

Niçin dersiniz?

İtiraf edeyim, merak duygumun yeterli olup olmadığını düşününce bazen kendimden utanıyorum.

YA SEN?

YA SİZ?

YA KIZ ÖĞRENCİLERİM?

YA ERKEK ÖĞRENCİLERİM?

Harun Anay/20.09.2013.

---

Yeni Öğretim Yılı Başlarken ÖĞRENCİLERİME özel NOTLAR (24-25)

24-Şunu unutmamalıyız ki, insan çok büyük kabiliyetlerle yaratılmış bir varlıktır. Bundan dolayı her insana olduğu gibi KENDİNİZE ve KABİLİYETLERİNİZE DE SAYGI DUYMALISINIZ. Kendisine saygısını yitirmiş bir birey, kabiliyetlerini muhtemelen zor geliştirecektir. Her insan atalarından bazı şeyleri miras (:genler) alarak bu dünyaya geliyor. Bu mirasın ne olduğu ve insan hayatında ne kadar etkili olduğuna dair genel bilgilerimiz bile şu an için sınırlı. Tek tek bireylerin neleri doğuştan getirdiğine dair bilgilerimiz ise çok az.

O halde, bu farklılıkları ve devraldığımız mirası unutmadan, kendimizi herkesle eşit kabul edip her birimiz kabiliyetlerimizi geliştirmeye çabalamalıyız. Bu ise, insanın kendisine saygısı ve güven duymasıyla mümkün olabilir. Kendisine güvenini yitiren bir insanın, hangi işe girişirse girişsin başarısız olması yüksek ihtimaldir. İnsanın kendisine güvenini sürekli canlı tutabilmesi ise ULAŞILABİLİR HEDEFLER SEÇMESİNE BAĞLIDIR. Küçük küçük onlarca hedefi aşan bir insan bu basamakları tırmanırken kendisine güvenini de sürekli arttıracak ve daha büyük hedeflere doğru yönelebilecektir.

25-Bu görüşleri kabul edince, her insanın BİRİCİK OLDUĞUNU da kabul etmemiz gerekir. Her insan, hem beden ve hem de ruhi yönüyle YEGÂNEDİR. Belki de Allah, şimdiye kadar hiç kimseye vermediği ve bundan sonra da vermeyeceği kabiliyetlerle sizi donatmıştır. Böyle bir ihtimal herkes için söz konusudur. Öyleyse, her insanın BİRİCİK olduğunu düşünerek, kendimizin DEĞERİNİ BİLMELİYİZ. Kendimizin değerini bilmek demek, kendimize saygı ve güvenin yanı sıra, kabiliyetlerimizin DOĞMASI İÇİN ZEMİN HAZIRLAMAK, onları geliştirmeye çalışmak ve keşfettiğimiz kabiliyetlerimizi EN İYİ ŞEKİLDE KULLANMAK DEMEKTİR. Bunları yapmazsak, hem kendimize hem de bütün insanlara yazık etmiş oluruz. Özellikle İslam dinine inanan insanların, bu konuda çok daha büyük titizlikle emek harcaması gerekir. Zira, NÂDİR veya HİÇ BULUNMAYACAK KABİLİYETLERLE DONATILAN insanın bu özelliklerini geliştirmemesi büyük bir sorumluluk altına girmesi demektir. Böyle olunca, kabiliyetlerimizi geliştirmek sadece kişisel açıdan değil, dini yükümlülük açısından da gereklidir. Başka bir deyişle, İslam’a inanan her insanın kabiliyetlerini geliştirmesi, TEMEL BİR DİNİ ÖDEVDİR. Geliştirmemesi ise, bu temel ödevin yerine getirilmemesi anlamına gelir. Bundan dolayı da Allah o kişiden bu ihmalinin hesabını soracaktır.

Sevgili öğrencim,

Tekrara düşme pahasına, size şunu bir kez daha hatırlatayım: SEN BU ÂLEMDE TEK’SİN, BİRİCİKSİN.

Bunu iyi kavrayıp kabiliyetlerini geliştirmeye çalışman halinde hem kendini, hem aileni, hem de sevgili milletimizi mutlu edeceksin.

İslam’a inanıyorsan, kabiliyetlerini geliştirmekle temel dini ödevlerinden birini de yerine getirmiş olacaksın.

Böyle bir çaba içinde olmanı diliyorum.

Lütfen unutma, senin bu hedefe ulaşmak için göstereceğin gayretler, arkadaşlarına da örnek olacaktır.

ÖRNEK BİR İNSAN OLMAK İSTEMEZ MİSİN?

‘KİM İSTEMEZ Kİ?’ dediğini duyar gibiyim.

O HALDE NE DURUYORSUN BE KARDEŞİM?

Yarını bekleme!

Hemen işe koyul!

Harun Anay/20.09.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
---



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.