22 Ekim 2013 Salı

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (1-15)

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (1-15)
---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (1-2)

1-Hovardalık yaptığı için eve geç gelen dindarımsı tosuna hanımı, ‘Neredeydin?’ diye sorunca şöyle cevap verir:

-‘SUS! DİNSİZ, İMANSIZ GADIN! Allah, Bakara Suresi’nde Yahudilerin çok soru sordukları için helak olduklarını anlatıyor. Duymadın mı? Ocağımızı başımıza mı yıkacaksın?’

2-‘İlahiyat fakültelerinde felsefe tarihi dersini kaldırıyorsun, öteki felsefe dersleri ile kelam, sosyoloji ve sanat gibi derslerin kredilerini azaltıyorsun, niye hem bu alanların hem de uzmanlarının itibarlarıyla oynuyorsun? Bu yaptığın büyük tarihi tecrebemize, dünyada olup bitenlere, medeniyet davamıza, düşünce ve bilim hayatımıza büyük zararlar verecektir, ilahiyat hocalarını ve öğrencilerini dünyadan kopartacaktır, ayrıca eğitim-öğretimde program geliştirme tekniklerine de hiç riayet etmiyorsun, ayıp değil mi bu yaptığın?, Niçin durup dururken başımıza böyle belalar açıyorsun?, ilahiyat fakültelerinin yüzlerce sorunu var onları çözmek yerine niye böyle işlerle bizi meşgul ediyorsun?” diye dindarımsıya sorulunca şöyle cevap verir:

-“Bahsettiğin dersleri kaldırmadık. Sadece bazılarının yerlerini ve veriliş tarzlarını değiştirdik, biraz da saat sayılarını azalttık. Bu işleri yaparak kazandığımız ders saatları yerine de Kur’an-ı Kerim, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri koyduk. SEN MÜSLÜMAN MISIN? EĞER MÜSLÜMANSAN, MÜSLÜMAN İNSAN KUR’AN’IN ÖĞRETİLMESİNE KARŞI ÇIKAR MI?, İSLAM DEMEK fıkıh DEMEKTİR, SEN NASIL OLUR DA MÜSLÜMAN ÇOCUKLARININ ALLAH’IN KANUNLARINI ÖĞRENMELERİNE KARŞI ÇIKARSIN? Hadis demek Hz. Muhammed demektir, sen kim oluyorsun da hadis derslerinin daha fazla öğretilmesine itiraz ediyorsun? Hz. Muhammed döneminde felsefe ve sosyoloji mi vardı? Allah Kur’an-ı Kerim’de bize felsefe mi okuyun diyor? Kabirde bize İbn Sina’dan veya Farabi’den mi soracaklar? Bu görüşlerinde ısrar edersen KAFİR ve ZINDIK OLURSUN, ÇABUK TÖVBE ET!;

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (3-4)

 3-‘Yav, kusura bakma da, İslam Hukuku’nu başka hukuk sistemleriyle mukayese eden tuğla gibi bir kitap müsveddesi bastırdın. Senin meşhur olmana sebep olan bu kitap, BAŞTAN BAŞA İNTİHAL. Niye başkalarının bilgi ve düşüncelerini çalıp bizim insanımızı aldatıyorsun? Bu yaptığın doğru mu? Kim sana bu yetkiyi verdi? HİÇ Mİ SENDE UTANMA YOK? Acaba sen, arlanma denil...en şeyle hiç karşılaştın mı? Nasıl insan içine çıkıyorsun bu yaptıklarınla?’ diye dindarımsıya sorduğunuz zaman şöyle cevap verir: 

-‘Hikmet mü’minin yitiğidir. Bu bizim dinimizin gereğidir. Dolayısıyla nerede olursa olsun, kim tarafından yazılırsa yazılsın gördüğüm her bilgiyi alıp kullanırım. Bunu bana Allahu Azimüşşan emr etti. Bu bilgileri alırken kimseye de sormak mecmuriyetim yoktur, zira her bilginin sahibi Allah’tır. Allah’ın bize veridiği bilgiyi alırken kimseye hesap vermek mecburiyetimiz yoktur. BENİM BAŞKASINDAN ALDIĞIM BİLGİLER yeter ki mü’minlere YARARLI OLSUN. Ayrıca BEN O DEDİĞİN BİLGİLERİ BAŞKALARININ ESERLERİNDEN Allah rızası için alırken, BÜYÜK EMEKLER HARCADIM, GÜNLERCE ÇALIŞTIM, YAZDIM, TERCÜME ETTİM. İslam dini, alın terinizle geçinin diye emrediyor, bu emre uyduğum için bana emeğimin karşılğını verdi, binlerce insan tarafından büyük fakih olarak tanınıyorum.

 SEN KİMSİN? NASIL OLUR DA ALLAH’IN LÜTFUNUN HESABINI BENDEN SORARSIN? Senin hakkında bir tekfir fetvası verirsem toplum içine çıkamazsın, aklını başına topla, böyle işlere karışma!

4-‘Sınav sırasında kopya çektiğini yakaladım, seni disipline vermeyip bir daha yapmaman için seni uyardım. Daha sonra sanki hiç bir şey olmamış gibi sana iyi mualeme ettim. Dönem sonu sınavlarında da biraz sen çalıştın, biraz da ben müsamaha ile kağıdını okudum. Maksadım senin moralini bozmamak ve bu ülkeye hizmet etmen için sana yardımcı olmaktı. Nihayet benim dersimden geçtin. Sonra fakülteden mezun oldun. Sonra duydum ki benim hakkımda şöyle kötü adam, böyle kötü hoca, şunları anlamaz falan diye laflar ediyor muşsun. Bu yaptığın ayıp değil mi? Hiç mi sende sıkılma yok? Senin beni değerlendirmek için kapasiten yeterli midir? Hangi birikimin var böyle lafları etmeye?, Sorumluluk duygusu senin yanından hiç geçmedi mi?’ diye dindarımsıya sorduğunuz zaman şöyle cevap verir: 

-‘Bir kere sen hiç bir dini gruptan değilsin, böyle birinin İslam’a inanması söz konusu olamaz. Dolayısıyla kafir bir insanın hiç bir dediğini bir müslüman olarak dikkate alma mecburiyetim yoktur. Kopya dediğin konu ise benim imanımın gereğidir. Kafir bir insanı aldatmak, onun verdiği bilgileri öğrenmemeyi ben dinimin gereği sayıyorum. Ayrıca müslüman olmayan bir insan hakkında yalan söylemek, ona iftira atmak, onu toplumda küçük düşürmeye çalışmak, onunla mücadele ederken her türlü yalanı söylemeyi de bana dinim emrediyor. Ayrıca din büyüklerimiz bize, saçı dökük olan insanların asla mü’min olamayacaklarına dair ledünni bilgiler ulaştırdılar. Bu yüzden de senin mü’min olmadığını, iyi bir ilim adamı olmadığını, kötü bir hoca olduğunu, hiçbir sözüne güvenilemeyeceğini, yazdıklarının hiç bir ilmi kıymetinin olmadığını SENİ GÖRÜR GÖRMEZ ANLADIM.’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (5-6)

5-‘Sayın Profesör Doktor ABUZİDDİN BERBEROĞLU! Yüksek zatınızın FETHULLAH GÜLEN HOCA EFENDİ hakkında atıp tuttuğuna kaç defa şahit oldum, bazen onun hakkında çok ağır ifadeler de kullandığınızı hatırlıyorum. Aradan bir müddet geçtikten sonra, onun görüşleri hakkında çok övücü yazılar yazdınız, konuşmalar yaptınız. Bununla eş zamanlı olarak onu sevenlerin kurduğu bazı şirketlerle içli dışlı olmaya başladınız. Maşallah GÖZLERİN VELFECİR OKUYOR, SIRADA KİMİ ALDATMAK VAR? BÖYLE bir KIVIRMAYI DANSÖZLER BİLE YAPAMAZ. Yüksek zatınızın manevra kabiliyeti çok yüksek galiba? Bu kadar hızlı nasıl dönebiliyorsunuz? Yahut dönüyor görünüyorsunuz? Bunun mutlaka bir hikmeti vardır, bize lütfedip izah etseniz?’ diye dindarımsı soytarıya sorduğunuz zaman şöyle cevap verir:

-‘Dönmek, İslam’ın emridir. Sahabe-i kiram hep döndüler. Allah da bize Kur’an-ı Kerim’de dönmemizi emrediyor. Bu emirlere istinaden daha önce öyle düşünüyordum, daha sonra hakikati anladım. İslam, iyi dönenlerin dinidir. Hoca Efendi’nin büyük bir fakih, mütekellim, mutasavvıf, feylesof, iktisatçı, şair ve özellikle de gelmiş geçmiş en büyük fakihlerden biri olduğunu idrak etme şerefine nail oldum. Allah beni bu yoldan ayırmasın. Âmiiiinnnnnn Yâ Rabbe’l-âlemînnnnnnnnnnnn’;

6-‘Muhterem Abuziddin Berberoğlu Hazretleri, siz müslüman kadınlar hakkında da bazı şeyler yazdınız. Fakat bu yazılarda kadınları İKİNCİ SINIF YARATIK OLARAK gösteriyorsunuz; sonra hiç sizi ilgilendirmeyen konulara girip SEKSELOJİ UZMANI GİBİ AHKAM KESİYORSUNUZ, ayrıca bu saçmalıklarla büyük ün kazandınız, fakat SİZİN ETKİLİ OLDUĞUNUZ KURUMLARDA ve ŞİRKETLERDE KADINLARIN ADI GEÇMİYOR, buna ne buyurursunuz? Bir yandan kadınlara önem veren BÖYYYÜÜÜK ADAM NUMARALARI ÇEKİYORSUNUZ, sonra KADINLARI İNSAN ALTI BİR YARATIK OLARAK kabul ediyorsunuz?; Bu da mı Allah’ın emri?, bu da mı ALLAH’IN ‘DÖNÜNÜZ!’ şeklinde anladığınız emirlerinin bir parçası?’ diye dindarımsı tosuna sorduğunuzda şöyle cevap verir:

-‘Hâyırrrr... SÜMME HAYIR, SÜMME SEMME HÂŞÂ, BİN KERE HÂŞÂ Hâyırrrr.. O farklı bir konu, onun dönmekle alakası yok. BEN DOĞAM GEREĞİ KADINLARA ÖZEL İLGİ DUYMUŞUMDUR. Onların kalbini kazanmak benim dinimin emri. Kadınlarla ilgili yazıları yazdıktan sonra, hayatımda bir daha tadamayacağım manevi ve maddi zevkler tattım. Bazı kadınlar benimle görüşmek için can atıyor. Bu adam kadınlar hakkında böyle kitaplar yazıyorsa kendisi kim bilir ne bulunmaz adamdır diye beni görmek için can atıyorlar. Ben de onların gül hatırlarını kırmıyorum. Zaten bütün İslam büyükleri hep böyle yapmışlardır. Sana örnek aldığım büyüklerin hayatlarını anlatsam inanamazsın. Ayrıca, KADIN MESELESİ ÇOK ÖNEMLİ. Malum kadınlar erkekler için yaratılmış PEYGAMBER TAVUKLARIDIR. Ben bir fakih olarak onlarla ilgilenmezsem başkaları ilgilenecek. Eee... Müslüman kadınların başkalarına yönelmesi de doğru değil. Bundan dolayı yaptığım iş, DİNİ BİR VECİBEDİR. Sen de kalkmış hem müslümanım diyorsun hem de bütün müslümanlar adına bazı kadınlarla ilgilenen birini ayıplıyorsun. ASIL SEN BU DÜŞÜNCELERİNDEN ve SÖZLERİNDEN DOLAYI UTAN! Hz. Muhammed döneminde ŞİRKET Mİ VARDI? NERDEN ÇIKTI ŞİRKETLERDE KADININ ÇALIŞMASI HİKAYESİ? Biz böyle kitaplar yazdıysak KADINLAR ÇALIŞSIN MI DEDİK? KADINLARA ETKİLİ OLDUĞUMUZ ŞİRKETLERDE ÖNEMLİ İŞLER vereceğiz diye SÖZ MÜ VERDİK? Böyle saçmalıkları hiç bir İslam alimi kabul etmez. Haddini bil!’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (7-8)

7-‘Sayın muhterem hocam, yıllardır FIKIH, TEFSİR, HADİS, FELSEFE ve KUR’AN-I KERİM okutuyorsunuz. Binlerce öğrenciye bu alanların uzmanı olarak dersler okuttunuz, onları yönlendirdiniz. Herhangi bir bilgiyi öğretmek BİLİMSEL YÖNTEMLERE GÖRE OLMALI. Bir tek harfin veya kelimenin bile YAŞ GRUPLARINA GÖRE NASIL ÖĞRETİLECEĞİ hakkında gelişmiş ülkelerde araştırmalar yapılıyor. Halbu ki siz, MAŞALLAH BÜTÜN BU ALANLARDA yaşlarına ve kabiliyetlerine bakmaksızın gördüğünüz herkese UZMAN ÖĞRETİCİSİ SIFATIYLA DERS OKUTUYORSUNUZ. HERHANGİ BİR ALANIN ve HERHANGİ BİR DERSİN nasıl öğretilebileceğine dair bilgi edindiniz mi?, araştırma yaptınız mı, yapılmış araştırmaları okudunuz mu? Böyle bir mesele olduğunun farkında mısınız?’ diye sorulunca dindarımsı allâme şöyle cevap verir:

-‘Her müslüman dinini öğrenmesi ve öğretmesi farzdır. Bu yüzden bahsettiğin bilimleri öğretmek benim ana ödevlerim arasındadır. Ben bildiklerimi herkese öğretmekle yükümlüyüm. Öğretmezsem Allah bu ihmalimin hesabını benden sorar. Sahabe de dinlerini öğrettiler, büyük imamlarımız da dinlerini öğrettiler, böyle dersler verdiler. Onların hiç birisi bu dediğin bilgiye sahip değil idiler. Ebu Hanife Hazretleri, fıkhın nasıl öğretilebileceğine dair tahsil mi görde de fıkıh öğretti? İmam Şafii, böyle bir tahsil mi aldı? Bizim örneğimiz bu büyük zatlardır. SENİN GİBİ KAFASI KARIŞIK GAVUR veya YARI GAVUR KİŞİLERİN BU SÖZLERİNE KULAK ASMAK BÜYÜK küfür ve zındıklıktır. Allah milletimizin çocuklarını senin gibi sapkınların şerlerinden korusun.’;

8-‘Sayın Üstadım, siz ilahiyat fakültelerinin mütedeyyin insan yetiştiremediğini söylüyorsunuz. Bu konudaki deliliniz nedir?, Neye dayanarak böyle bir iddiada bulunuyorsunuz? Mütedeyyin insan ile ne kasdediyorsunuz?’ diye dindarımsı cahile sorulduğu zaman şöyle cevap verir:

-‘Mütedeyyin insanın ilk vasfı sahabe ve imamlarımız gibi olmaktır. Bu büyüklerimiz, yabancı kültürlerden ve kafirlerin bilimlerinden etkilenmemişlerdi. Halbu ki ilahiyat fakültelerindeki bütün öğrenciler okunması haram olan felsefe, kelam, sosyolji, psikoloji, sanat ve dinler tarihi gibi dersler okuyarak zehirleniyorlar. Ne bilirse bilsin, ne okursa okusun böyle bilgileri öğrenen kişi asla mütedeyyin olamaz. Mütedeyyin insan bunlardan uzak kalmalıdır. Mütedeyyin erkeğin en önemli vasfı sakal bırakmaktır, ilahiyat hoca ve öğrencilerinin ise çoğunun sakalı yoktur. Mütedeyyin kadınlar, erkeklerle aynı mekanda bulunmamalıdır, ilahiyat fakültelerindeki kızlar ise aynı mekanda erkeklerle birlikte ders işliyorlar. Bundan dolayı ilihiyat fakültelerindeki hoca ve öğrencilerin müslüman olup olmadıkları bile şüphelidir.’

----

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (9)

9-‘Muhterem! Siz, ilahiyat fakültelerinin mütedeyyin insan yetiştiremediğini, bunun sebebinin ise öğrencilerin FELSEFE, SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ, DİNLER TARİHİ ve SANAT gibi dersler olduğunu söylüyorsunuz. BU KONUDA HERHANGİ BİR ARAŞTIRMANIZ VAR MI? Hadi mütedeyyin insan yetişmediğini kabul etmiş olalım, bunun sorumlusunun felsefe ve onun gibi alanlar olduğuna dair DELİLİNİZ NEDİR? HANGİ BİLİMSEL VERİYE DAYANARAK BÖYLE BİR HÜKÜM VERİYORSUNUZ? Büyük bir camiayı bu şekilde TÖHMET ALTINDA BIRAKMAK AYIP DEĞİL Mİ? Hiç bir delile ve araştırmaya dayanmadan FELSEFEYİ mütedeyyin insan yetişmemesinin ana sorumlusu kabul etmek ne kadar doğru?’ diye dindarımsı İLİM DÜŞMANINA sorunca şöyle cevap verir: 

-‘Bir müslümanın feraseti olmalıdır. Müslüman Tanrı’nın kazandırdığı ferasetle aleyhine olacak gelişmeleri hemen idrak eder. Hiç bir müslümanın fıkıh, tefsir ve hadis okuyarak mütedeyyinliği zayıflamaz, aksine gittikçe güçlenir. Kim olursa olsun gavurların bilimini öğrenince de MÜTEDEYYİNLİĞİ AZALIR,. Okumaya devam ederse de DİNDEN ÇIKAR. Bunun için ayrıca DELİLE, ARAŞTIRMAYA, BİLGİYE veya BELGEYE İHTİYAÇ YOK. Bu soruların senin İSLAM’I HİÇ BİLMEDİĞİNİ ve ANLAMADIĞINI GÖSTERİYOR. Senin gibi insanlar yüzünden caaanım müslüman çocukları dinden soğuyor. Onun için adamlarımızı görevlendirip İLAHİYAT PROGRAMLARINI DEĞİŞTİRTTİK. İNŞALLAH BUNDAN SONRA ÇOK MÜTEDEYYİN MÜSLÜMANLAR YETİŞTİRECEĞİZ İlahiyat fakültelerinde. Boşuna çırpınmayın aksini yapacağız diye. Hem programın nasıl olacağını, hem de bunun hiç değişmeyeceğini rüyamda bana veliler söyledi.’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(10)

10-‘Sayın Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu, ‘İlahiyat fakülteleri DİN ÂLİMİ YETİŞTİRMİYOR’ buyuruyorsunuz. Bu hükmü defalarca dillendirdiniz. Böyle temel bir hükme dayanarak ve alim yetiştirmek gayesiyle, Allah ne verdiyse, yerli yersiz ezber dersleriyle dolu olan bir programı ilahiyat fakültelerine dayatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. BU TEMEL HÜKMÜNÜZÜN BİLİMSEL DEĞERİ NEDİR?, ELİNİZDE, ilahiyat fakültelerinin din alimi yetiştirmediğine dair herhangi bir bilimsel araştırma var mı?, din alimi ile neyi kasdediyorsunuz?, din anlayışınız nedir?, Yetişmek’ten maksadınız nedir?. Bu kadar genel ve temel bir hükmü ispat etmek için  herhangi bir çabanız oldu mu? Şayet bu hüküm yanlışsa, ilahiyat fakültelerinin manevi şahsiyetine, hocalarına ve öğrencilerine hakaret etmiyor musunuz?’ diye dindarımsı ulamaya sorulduğu zaman şöyle cevap verir:

-‘Din âlimi yetiştirmek her mü’minin vazifesidir. İlahiyat fakültelerinin bunu yapmadığını herkes biliyor. Mesela geçenlerde bir ilahiyat mezunu geldi, Yontulmamış ibn Kütük’ün divanındaki beşinci babı okumamış, Arapça’daki peltek se’yi çıkarırken dilin ucu bazı dişlere değmiyor. Böyle ilahiyat mezunu mu olur? Bu insanlar nasıl müslüman?. Başka bir gün bir ilahiyat hocasıyla karşılaştım; ne sakal vaaar, ne cüppe!. Üstelik topuklu ayakkabı giyiyor. Sahabe zamanında topuklu ayakkabı mı vardı? İlahiyatlardan mezun kızlar başka bir âlem. Bir kızla karşılaştım, ona Bilal-ı Hebeşi’nin kaç yaşında ilk defa ezan okuduğunu sordum, yüzü kızardı. Daha kolay bir soru diye, Hz. Ömer hayatı boyunca kaç ayakkabı eskitti diye sordum. Az kaldı bayılacaktı. Bu olur mu şimdi? En basit bilgileri bilmeyen insanlar nasıl ilahiyatçı olur? Böyle gençleri, bırakınız imam, müezzin ya da din hocası yapmayı, bir bakkalda tezgahtar bile yapmazlar. Şunu da söyleyeyim, senin BİLİMSEL ARAŞTIRMA DEDİĞİN ŞEYLERİN TAMAMI SAFSATADIR. İŞTE bunlar BİZİ DİNSİZ ETTİ. Kimin âlim kimin câhil olduğunu ancak Allahü Teala ve O’nun bildirdiği sevgili kullarının bilgisi dahilindedir. Bu kullar da silsile ile kendilerinden sonrakilere bu bilgileri aktarırlar. Dolayısıyla ilahiyat fakültelerinin din âlimi yetiştiremeyeceğini ben sağlam yollarla biliyorum, çünkü bütün hocalarım bana böyle dedi. Zaten kelam kitapları da mütevatir haberi en sağlam bilgi kabul ediyor. Sizin gibi insanların âlim olmadığını da ben mütevatir haberle öğrendim. Öteki sorularına cevap verme gereği bile duymuyorum. Din alimi yetiştirmeyen yerlerin manevi şahsiyeti de neymiş? Böyle yerlerde çalışan ve senin hoca dediklerine ben ayakkabımı bile cilalatmam. Öğrencilere böyle bilgileri söylemek, hakaret olmak şöyle dursun, bir ibadettir, iltifattır. BANA BAK! SENİN SORDUĞUN SORULARDAN GAVURLARIN İLİMLERİNİ tahsil ettiğini anlıyorum. Din’den ne anladığımı soruyorsun, aklını başına topla! Din’den başka bir şey anlaşılır mı bire Hınzır! Din aliminin kim olduğu sorulur mu, bire müsteşrik! Bir  müslüman böyle sorular sorar mı, bire FİLOZOF oğlu FİLOZOF! Tövbe et, bire kâfir!’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(11)

11-‘Sayın Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu Hazretleri, ilahiyatçıların Arapça’yı yeteri kadar bilmediklerini, öğrencilerine de öğretemediklerini, bundan dalayı da din alimi yetiştiremediklerini, Arapça derslerinin saat ve kredileri arttırılırsa bu eksikliğin giderileceğini iddia ediyorsunuz. BURADA beş tane HÜKÜM VAR, BUNLARIN HER BİRİNİ TEKER TEKER İSPAT ETMEKLE YÜKÜMLÜSÜNÜZ. Bu işler şakaya gelmez, ilim demek araştırma demektir, bilimsel araştırma olmadan böyle cümleler kurmak bilim dışılıktır, cahilliktir, akılsızlıktır, çağdışılıktır, hem kendimizin ve hem de insanlığın birikiminden istifade etmemektir, ayrıca söyleyenin erdemsizliğini gösterir, hakkında konuştuğunuz kurum ve kişilere hakeret ettiğiniz için de sizin iftiracı ve yalancı olduğunuzu ispat eder. Sizin gibi gocccaman bir âlim nasıl olur da böyle temelsiz cümleler kurar? Kendinizden ve söylediklerinizden utanmıyorsanız, sizi adam sananlardan utanın, yazıklar olsun size! Kepaze adam!’ diye dindarımsı bilim ve akıl düşmanına çıkışınca şöyle cevap verir:

-‘Sen kimsin de ilahiyat fakültelerini savunuyorsun? Senin babanın malı mı? Bahsettiğin hocaları ben besliyorum. Onların öğrencilerinin çoraplarını bile ben veriyorum. Sana yazıklar olsun! Atalarımız Arapça’yı yüzlerce yıldır nasıl öğretiyorsa ben de öyle öğretiyorum. İlahiyat hocalarının ise kafaları çok karışık, doğruluğu ispat edilmiş eski Arapça yöntemlerle değil ne olduğu belli olmayan bid’at yollarla Arapça öğretmeye kalkıyorlar. Bu büyük günahlar arasında sayılabilecek bir suçtur. Bunun farkına vardığım için, ilahiyat fakültelerinin ALTINI OYMAYI DİNİ BİR VAZİFE KABUL EDİYORUM. Bu fakülteler ya benim dediğim gibi olacak, ya da kapanacak. Arapça’yı ben namazında niyazında olan dedemden öğrendim. Sen ise müsteşriklerden öğrendin. İlim, fem-i muhsin ile alınmalı, senin Arapça öğrendiğin adamın ağzı da şarap kokuyordur. Sorduğun sorular zaten senin ne mal olduğunu gösteriyor. İspat da neymiş? Dil öğretmek için kafirlerin yaptığı gibi yapmaya mecbur muyuz? Ayrıca biz, Arapça’yı kimsenin bilmediği bir yöntemle öğretiyoruz. Doğrudan kadınlar ve erkekler arasında ilişki kurdurarak Arapça öğretiyoruz. İnsanları birbiriyle tanıştırıyoruz. Biraz daha iyi bilen ötekine dilini kullanarak Arapça öğretiyor. Ne demiş atalarımız: ‘DİL, DİLE DEĞMEYİNCE DİL ÖĞRENİLMEZ’. Anladın mı şimdi kafir! Bana yaptığın hakaretleri ise senin toyluğuna yorumluyorum, inşallah sen de hidayete ereceksin. Arada sırada gel buraya, akşamları yemek de çıkar bizde, çok kişi gelir, onlardan da ilim öğren, belki sana da hidayet nasip olur.’; 

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(12)

12-‘Sayın çağdaş İslam filozofumuz Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu, yüksek zatınız daha çok gençken, felsefe hakkında okuduğunuz eserler beşi-onu bile geçmemişken BÜTÜN BATI DÜŞÜNCESİNİ HARMANLAYIP bazı fikri gelişmelerin ARKAPLANINI yazdınız. Kendi adınıza bastırdığınız bu kitabı vaktiyle ben de okumuş ve sizi çok takdir etmiştim. Benim gibi onlarca kişinin sırf bu kitaptan dolayı sizi takdir ettiğine şahit oldum. Aradan yıllar geçince anladım ki, bu ARKAPLAN KİTABI TAMAMEN HIRSIZLIKLA YAZILMIŞ. Eksiksiz bir İNTİHAL YAPMIŞSINIZ. Bu hırsızlık mahsulü kitabınızı da ekleyerek akademik ünvanlar aldınız. İşin en tuhaf yanı ise, bu kitabınızı bir FİLOZOF OLARAK ‘DÜŞÜNSEL’ ve ‘ENTELEKTÜEL’ arayışlarınızın yer aldığı bir çalışma olarak sunuyorsuzun. İNTİHAL yapmak size, kimden miras kaldı? İntihal sizin dininizin, imanınızın, şerefinizin bir gereği mi? İnsan içine nasıl çıkıyorsunuz? Hadi gençken böyle bir halt işlediniz diyelim, NASIL UTANMADAN, SIKILMADAN ve ARLANMADAN olgunluk ve yaşlılık döneminizde bile hâlâ böyle bir HIRSIZLIĞI, kendi düşünsel çabalarınızın mahsülü sayıyorsunuz? Bu millet enayi mi? İlahiyat öğrencilerine, hocalarına ve meslektaşlarınıza GERİ ZEKALI MUAMELESİ YAPTIĞINIZDAN DOLAYI HİÇ Mİ YÜZÜNÜZ KIZAR MIYOR? İnsan içine nasıl çıkıyor sunuz? Temiz duygularla karşınıza çıkan öğrencilerin yüzlerine nasıl bakıyorsunuz? Sizde AR YOK MU? Sizde NAMUS yok mu? Sizde, ŞEREF yok mu? Siz de HAK duygusu hiç mi gelişmedİ?’ diye dindarımsı büyük filozofumza sorulunca şöyle cevap verir.’

-‘Bak kardeşim! Mesele şudur: TO BE OR NOT TO BE, yani OLMAK YA DA OLMAMAK. Bu söylediklerin ve sorularının hiç bir anlamı yok. Değersiz şeyler. Herkes birbirinden istifade ediyor, herkes birbirinin görüşlerini alıyor. BEN ALMIŞIM ÇOK MU? Üstelik KAFİRLERDEN almışım. Kafirlerden hırsızlık yapmak, samimi bir müslümanın ödevidir. Benim en güvendiğim ve veli nimetim hocam da aynı yollarla BÜYÜK FAKİH OLDU. Şimdi bir sözünü kimse iki etmiyor. Üstelik hanları ve hamamları var. Herkesin aynı şekilde başarılı olmasını dilerim. İbn Sina da Aristo’dan istifade etti, Farabi de Eflatun’dan istifade etti. Ne var bu söylediklerinde? Sen utan! Bahsettiğin eserim, basılalı yıllar oldu. Bu eser hakkında hiç kimse senin söylediğin gibi bir lafı etmedi. HERKES BUDALA DA SEN Mİ AKILLISIN? SEN Mİ SADECE YABANCI DİL BİLİYORSUN? SENDEN BİN KAT DAHA İYİ İNGİLİZCE BİLEN İNSANLAR BİLE BENİM KİTABIMI hep takdir ettiler. Senin gibi felsefe ve din düşmanlarının yüzünden memleket bu hallere düştü. Senin gibiler olmasaydı şimdiye kadar çok büyük filozoflar yetiştirmiştik. Ne demiş Vitgenştayn: ‘Hırsızlık yapmayanın anasını..’ (yani, Men lem yesrik..)’. Haydiger (ki bu kelime Türkçe HAYDİ-GER kelimelerinden gelir, bir ihtimal de Arapça ‘heyyâ nesrik’ ifadesinden gelir): ‘İnsanlık tarihi hırsızlıklar tarihidir’. Kaldı ki benim yaptığım asla hırsızlık sayılamaz. İnançlanırmıza hizmettir. Yazıklar olsun sana! Böyle de iftira atılır mı? Hocama söyleyeceğim, senin hakkında bir fetva versin de cehennemi bu dünyada gör!’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(13)

13-‘Sayın Çağdaş İslam filozofu, sizi yaklaşık yirmi yıldır tanıyorum. Bir kez olsun el yazması eserlere ilgi duyduğunuza, böyle bir eserin sayfasını karıştırdığınıza, bu gibi eserlerin kıymetini bildiğinize ve takdir ettiğinize, hatta böyle eserlerin yüzünü gördüğünüze şahit olmadım. En basit matbu Osmanlı Türkçesi metinlerin bile BİR SAYFASINI OKUYACAK KADARBİRİKİMİNİZ YOK. Bütün bu çapsızlığınıza rağmen, şimdi EL YAZMASI ESERLER UZMANI TAFRASI ATIYORSUNUZ, BU İŞLERİN SİYASETİNİ BELİRLEME İDDİASINDASINIZ. El yazması eserler nasıl olur da sizin gibi birine emanet edilir? Sizin kaliteniz bu türden eserleri değerlendirmeye yeter mi? Böyle yalanlar söyleyip sahtekarlıklar yaparken hiç mi utanmıyorsunuz? Bu milletin asırlardır biriktirdiği el yazmaları kiiiim, siz kimsiniz? Aslında sizin gibi birinin bir tek el yazmasına bile elini sürmesi kültüre ihanettir; memleketine, dinine ve milletine saygı duyan, zerre kadar kendi şerefine hürmet gösteren bir birey böyle işlere kalkışır mı? Sen nasıl oluyor da gençlerimize bu kadar rezilce kötü örnek oluyorsun? Kameraların önünde seni bir devlet büyüğü rezil rüsva etti, yine de hiç yüzün kızarmadı, bu nasıl iştir?’ diye dindarımsı büyük İslam filozofuna sorduğunuz zaman şöyle cevap verir: 

-‘Her İslam felsefecisi daha yüksek lisans talebesiyken el yazmalarının uzmanı olur. Ben yıllardır bu işlerin içindeyim. Böyle eserleri okumak için illa da sana göstermem mi gerekiyor? Evimde, Fatih Sultan Mehmet Kütüphanesi’ndeki kadar el yazması eser var, hatta evimde el yazması kitapları koyacak yer bile kalmadı. Ben bu işlerden anlamayıp da kim anlayacak? Param var, pulum var, çevrem var, üstelik konuşmasını da bilirim. El yazması eserlerin uzmanı olmak için daha ne lazım olacak? Ayrıca bana iftira atıyorsun, beni kimse rezil edemez, beni rezil edecek adam daha anasından doğmamıştır. Kameraların önünde rezil olan ben değildim, benim DUBLORÜM’dü. Ben öyle devlet büyüğü denilen adamlarla muhatap olacak kişi değilim, onları ciddiye bile almam. Zaten dublörüm de ciddiye almadığı için cevap vermedi o adama. Araplar böyle yazıları okuyor da ne oluyor? Osmanlı döneminde bu yazıları çok kişi okuyordu düşünür mü oldular? Ben bu ülkenin yetiştirdiği en böyük İslam filozofuyum. Benim görüşlerim ve eserlerim bütün dünya üniversitelerinde okutuluyor. Üstelik adam tavlamayı ve aldatmayı da çok iyi bilirim. Mesela daha düne kadar bana söven bir büyük İslam filozofu ile mantıkçıyı şimdi köle gibi çalıştırıyorum. Onlar artık ben tuvalete gitme desem gitmiyorlar. Böyle büyük adamlar beni takdir ederken, sen kim oluyorsun da bana böyle sorular soruyorsun? Sus! Otur oturduğun yerde! Yoksa seni işten attırırım, sana iftira ederim, seni şikayet ederim, parayla satın aldığım köpeklerimi üzerine salarım, hakkında dedikodu yaparım, öğrencilerini üzerine kışkırtırım, muhbirlerimi yanına gönderirim, öğrencilerini çalarım, kendime benzer kişilerle bir olup seni seni rezil ederim, senin hiç bir şeyden anlamayan bir cahil olduğunu yayarım, devlet büyüklerine seni şikayet ederim, üzerine adam gönderirim. Görüyorsun ya, çok gücüm var. Aklın varsa, bir daha böyle konuları açma! AMA İSTERSEN BERABER ÇALIŞABİLİRİZ, SANA AYDA BEŞ BİN TL MAAŞ VEREYİM, BİR DAHA BÖYLE LAFLAR ETME, anlaştık mı?

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(14)

14-‘Muhterem Kardeşim, hatırlayacaksınız bundan bir müddet önce bir üst düzey siyasetçimiz bir televizyon programına katıldı. Bu sırada, Müslüman Kardeşler liderlerinden Muhammed Baltacı’nın şehit kızı Esma’ya yazdığı mektup okununca kendisini tutamayıp ağladı. Siyasetçimiz, ne hissettiğini ve niçin duygulandığını şöyle açıkladı: ‘1-Yıllar önce içinde bulunduğum hareket içinde yoğun çalıştığım için eve geç geliyordum. Çocuklarımı da az görebiliyordum. Bir gün kızım kapıya biraz da bize vakit ayır mealinde bir not bırakmış. Onu hatırlayıp duygulandım. 2-Baltacı’nın Esma’ya hitap ettiği mektup etkileyiciydi, özellikle ahirete olan kesin inancı da beni duygulandırdı.’ Siyasetçimizin duygulanıp ağlamasını ve bu açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?’ diye dindarımsı DİN İSTİSMARCISINA sorulunca şöyle cevap verir:

-‘VALLAHİ şimdi, siyasetçimiz MÜSLÜMAN ADAMDIR. MÜSLÜMAN ADAM HASSAS OLUR. KALBİ YUMŞAKTIR. BÖYLE OLAYLAR KARŞISINDA MÜSLÜMAN İNSANIN ŞEFKATİ KABARIR. Bundan dolayı müslümanın AĞLAMASI, DİNİNİN GEREĞİDİR. Ağlamayan kişiler kendilerini sorgulasınlar. Ağlamayan insanlar İMAN TAZELESİNLER. Ağlamayan insanın müslümanlığından şüphe ederim. Ağlamayan kişi, ya MÜNAFIKTIR, ya DİNSİZDİR, ya da DİN DÜŞMANI BİR LAİKPERESTTİR. Ayrıca son zamanlarda kendisine müslümanım diyen ve böyle durumlarda ağlamayan veya AĞLAYANLARI ELEŞTİREN kişiler de çoğaldı. Bu sonuncular KESİNLİKLE DİN DÜŞMANIDIRLAR, EHLİ SÜNNET DÜŞMANIDIRLAR. Her ehli sünnet alimi böyle anlarda ağlamıştır. Ağlamamak dine aykırıdır. Ağlamamak, Kur’an-ı Azimüşşan’a, Sünnet-i seniyyeye ve hadislere aykırıdır. Peygamberimizin emirlerini çiğnemek demektir. Bunu yapan ise kafir olur. BU YÜZDEN, BÖYLE BİR PRORAMI İZLEYİP DE AĞLAMAYANLARIN TAMAMI KAFİRDİR, ZINDIKTIR, DİNSİZDİR, EHLİ SÜNNET DÜŞMANIDIR. Böyle kişiler ahirette mutlaka cehenneme gideceklerdir. Allah bizi ağlamayanlardan korusun, ağlamayanlardan O’na sığınırım.’

---

ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(15)
15-‘Sayın, Pek Muhterem Efendi Hazretleri, İlahiyat fakültelerinde okutulan felsefe derslerine ve akli ilimlere darbe vurmaya çalışan bir program kabul edildi. Yüksek zatınızın ve adamlarınızın yardımlarıyla bir müddet önce bu programı destekleyen bir VİDEO internette yayımlandı. Bu kısa videoda HER CÜMLEDE YALAN SÖYLEDİNİZ, HER CÜMLEDE İFTİRA ATTINIZ, HER CÜMLEDE HAKARET ETTİNİZ. Bunun üzerine size hitaben bazı sorular sorup yine internette yayımladım. O zamandan beri sizden ‘tık çıkmıyor’. BUNUN SEBEBİ NEDİR? SİZ MÜSLÜMANSANIZ, MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA İFTİRA ATAR MI? Bırakınız müslümanı, NAMUSLU ve HAYSİYETLİ BİR İNSAN, BAŞKASINA İFTİRA ATAR MI? YALAN SÖYLER Mİ? KARA PROPAGANDA YAPAR MI? Videoda söylediklerinizin aksini ispat edersem, ne yapacaksınız diye sordum cevap vermiyorsunuz. Şimdi ahlak duygusu olan, dine inanan, ayet ve hadis bilen bir insan perde arkasından söver mi? Perde arkasından sövünce Allah sizi görmüyor mu? Hadi benim sizin ve adamlarınızın kimliklerini bilmediğimi var sayalım, ALLAH’A İNANAN BİR İNSAN BÖYLE BİR UTANMAZLIK, ŞEREFSİZLİK, NAMUSSUZLUK, ALÇAKLIK, ADİLİK, ERDEMSİZLİK YAPAR MI? Dine inanmasa bile, hiç bir dine inanmayan bir ATEİST’in bile böyle bir ALÇAKLIK yapması YAKIŞIR MI? Pek çok ateistin, Hristiyanın, Yahudinin, Budistin, Hindu’nun ve hata müşriğin SİZDEN DAHA ÇOK AHLAK İLKELERİNE UYDUĞUNU CÜMLE ALEM BİLİYOR. O zaman niçin bizim dinimizi şahsi çıkarlarınız için kullanıyorsunuz? Niçin dini değerlerimizi KİRLETİYORSUNUZ? BU YAPTIKLARINIZLA ALLAH’IN HUZURUNA NASIL VARACAKSINIZ?’ diye dindarımsı, din istismarcısı, erdemsize sorulunca şöyle cevap verir: 

-‘Biz İslam’ın da ahlakın da ne olduğunu senden daha iyi biliriz. Ne söyleyeceğimizi sana mı soracağız? Sen bir felsefecisin. Felsefeci demek Aristo vey Kant’ı Hz. Muhammed’den ÜSTÜN TUTAN ADAM DEMEKTİR. Böyle bir insan DİNSİZDİR, ZINDIKTIR, KAFİRDİR. Böyle olunca, senin gibi kişilere her şeyi yapmak ve her şeyi söylemek bizim dinimizin gereğidir. Senin gibi insanların susması lazım ki bizim dinimiz yükselsin. Senin gibi insanlar olmasaydı şimdiye kadar İslam birliği sağlanmıştı. Siz olmasaydınız, Suriye kan gölüne dönmezdi. Siz olmasaydınız, Osmanlı yıkılmazdı. Siz olmasaydınız, müslümanlar yeryüzünün en üstün medeniyetini kurarlardı. Bak şehirlerimize! Ne görüyorsun? Sokaklarda cıbıldak gızlar var değil mi? Kim bunun sebebi? İlahiyat fakültelerindeki felsefe hocaları, hele senin gibi Batı felsefesi okutan kişiler olmasıydı bu cıbıldak gızlar sokakları işgal eder miydi? Ayrıca siz ilahiyat fakültelerinde kız ve erkek öğrencilere aynı kampüs içinde ders veriyorsunuz. BU DİNSİZLİĞİN TA KENDİSİDİR. SİZ, YAHUDİLERDEN DE BETERSİNİZ. Siz SİYONİZMİN UŞAĞISINIZ. SİZİN GİBİLERLE mücadele ederken, bizim gibi hakiki müslümanlar her HİLEYE, her YALANA, her SİLAHA, her İFTİRAYA baş vurmalıdır. İslam dini ancak böyle muzaffer olacaktır. Madem istedin sorduğun soruların cevabını açıkça vereyim: SİZ GAVURSUNUZ, GAVURLARA BİZ HER ŞEYİ YAPAR ve SÖYLERİZ. Bizim dinimiz ve ahlakımız bunu emrediyor. O kadar..’
Harun Anay/22.10.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
----

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.