ÖRNEKLERLE
DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (1-15)
---
ÖRNEKLERLE
DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (1-2)
1-Hovardalık
yaptığı için eve geç gelen dindarımsı tosuna hanımı, ‘Neredeydin?’ diye sorunca
şöyle cevap verir:
-‘SUS!
DİNSİZ, İMANSIZ GADIN! Allah, Bakara Suresi’nde Yahudilerin çok soru sordukları
için helak olduklarını anlatıyor. Duymadın mı? Ocağımızı başımıza mı
yıkacaksın?’
2-‘İlahiyat
fakültelerinde felsefe tarihi dersini kaldırıyorsun, öteki felsefe dersleri ile
kelam, sosyoloji ve sanat gibi derslerin kredilerini azaltıyorsun, niye hem bu
alanların hem de uzmanlarının itibarlarıyla oynuyorsun? Bu yaptığın büyük
tarihi tecrebemize, dünyada olup bitenlere, medeniyet davamıza, düşünce ve
bilim hayatımıza büyük zararlar verecektir, ilahiyat hocalarını ve
öğrencilerini dünyadan kopartacaktır, ayrıca eğitim-öğretimde program
geliştirme tekniklerine de hiç riayet etmiyorsun, ayıp değil mi bu yaptığın?,
Niçin durup dururken başımıza böyle belalar açıyorsun?, ilahiyat fakültelerinin
yüzlerce sorunu var onları çözmek yerine niye böyle işlerle bizi meşgul
ediyorsun?” diye dindarımsıya sorulunca şöyle cevap verir:
-“Bahsettiğin
dersleri kaldırmadık. Sadece bazılarının yerlerini ve veriliş tarzlarını
değiştirdik, biraz da saat sayılarını azalttık. Bu işleri yaparak kazandığımız
ders saatları yerine de Kur’an-ı Kerim, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri koyduk.
SEN MÜSLÜMAN MISIN? EĞER MÜSLÜMANSAN, MÜSLÜMAN İNSAN KUR’AN’IN ÖĞRETİLMESİNE
KARŞI ÇIKAR MI?, İSLAM DEMEK fıkıh DEMEKTİR, SEN NASIL OLUR DA MÜSLÜMAN
ÇOCUKLARININ ALLAH’IN KANUNLARINI ÖĞRENMELERİNE KARŞI ÇIKARSIN? Hadis demek Hz.
Muhammed demektir, sen kim oluyorsun da hadis derslerinin daha fazla
öğretilmesine itiraz ediyorsun? Hz. Muhammed döneminde felsefe ve sosyoloji mi
vardı? Allah Kur’an-ı Kerim’de bize felsefe mi okuyun diyor? Kabirde bize İbn
Sina’dan veya Farabi’den mi soracaklar? Bu görüşlerinde ısrar edersen KAFİR ve
ZINDIK OLURSUN, ÇABUK TÖVBE ET!;
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (3-4)
3-‘Yav, kusura bakma da, İslam Hukuku’nu başka
hukuk sistemleriyle mukayese eden tuğla gibi bir kitap müsveddesi bastırdın.
Senin meşhur olmana sebep olan bu kitap, BAŞTAN BAŞA İNTİHAL. Niye başkalarının
bilgi ve düşüncelerini çalıp bizim insanımızı aldatıyorsun? Bu yaptığın doğru
mu? Kim sana bu yetkiyi verdi? HİÇ Mİ SENDE UTANMA YOK? Acaba sen, arlanma
denil...en şeyle hiç karşılaştın mı? Nasıl insan içine çıkıyorsun bu
yaptıklarınla?’ diye dindarımsıya sorduğunuz zaman şöyle cevap verir:
-‘Hikmet mü’minin yitiğidir. Bu bizim dinimizin
gereğidir. Dolayısıyla nerede olursa olsun, kim tarafından yazılırsa yazılsın
gördüğüm her bilgiyi alıp kullanırım. Bunu bana Allahu Azimüşşan emr etti. Bu
bilgileri alırken kimseye de sormak mecmuriyetim yoktur, zira her bilginin
sahibi Allah’tır. Allah’ın bize veridiği bilgiyi alırken kimseye hesap vermek
mecburiyetimiz yoktur. BENİM BAŞKASINDAN ALDIĞIM BİLGİLER yeter ki mü’minlere
YARARLI OLSUN. Ayrıca BEN O DEDİĞİN BİLGİLERİ BAŞKALARININ ESERLERİNDEN Allah
rızası için alırken, BÜYÜK EMEKLER HARCADIM, GÜNLERCE ÇALIŞTIM, YAZDIM, TERCÜME
ETTİM. İslam dini, alın terinizle geçinin diye emrediyor, bu emre uyduğum için
bana emeğimin karşılğını verdi, binlerce insan tarafından büyük fakih olarak
tanınıyorum.
SEN KİMSİN? NASIL OLUR DA ALLAH’IN LÜTFUNUN
HESABINI BENDEN SORARSIN? Senin hakkında bir tekfir fetvası verirsem toplum
içine çıkamazsın, aklını başına topla, böyle işlere karışma!
4-‘Sınav sırasında kopya çektiğini yakaladım, seni
disipline vermeyip bir daha yapmaman için seni uyardım. Daha sonra sanki hiç
bir şey olmamış gibi sana iyi mualeme ettim. Dönem sonu sınavlarında da biraz
sen çalıştın, biraz da ben müsamaha ile kağıdını okudum. Maksadım senin
moralini bozmamak ve bu ülkeye hizmet etmen için sana yardımcı olmaktı. Nihayet
benim dersimden geçtin. Sonra fakülteden mezun oldun. Sonra duydum ki benim
hakkımda şöyle kötü adam, böyle kötü hoca, şunları anlamaz falan diye laflar
ediyor muşsun. Bu yaptığın ayıp değil mi? Hiç mi sende sıkılma yok? Senin beni
değerlendirmek için kapasiten yeterli midir? Hangi birikimin var böyle lafları
etmeye?, Sorumluluk duygusu senin yanından hiç geçmedi mi?’ diye dindarımsıya
sorduğunuz zaman şöyle cevap verir:
-‘Bir kere sen hiç bir dini gruptan değilsin, böyle
birinin İslam’a inanması söz konusu olamaz. Dolayısıyla kafir bir insanın hiç
bir dediğini bir müslüman olarak dikkate alma mecburiyetim yoktur. Kopya
dediğin konu ise benim imanımın gereğidir. Kafir bir insanı aldatmak, onun
verdiği bilgileri öğrenmemeyi ben dinimin gereği sayıyorum. Ayrıca müslüman
olmayan bir insan hakkında yalan söylemek, ona iftira atmak, onu toplumda küçük
düşürmeye çalışmak, onunla mücadele ederken her türlü yalanı söylemeyi de bana
dinim emrediyor. Ayrıca din büyüklerimiz bize, saçı dökük olan insanların asla
mü’min olamayacaklarına dair ledünni bilgiler ulaştırdılar. Bu yüzden de senin
mü’min olmadığını, iyi bir ilim adamı olmadığını, kötü bir hoca olduğunu,
hiçbir sözüne güvenilemeyeceğini, yazdıklarının hiç bir ilmi kıymetinin
olmadığını SENİ GÖRÜR GÖRMEZ ANLADIM.’
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (5-6)
5-‘Sayın Profesör Doktor ABUZİDDİN
BERBEROĞLU! Yüksek zatınızın FETHULLAH GÜLEN HOCA EFENDİ hakkında atıp
tuttuğuna kaç defa şahit oldum, bazen onun hakkında çok ağır ifadeler de
kullandığınızı hatırlıyorum. Aradan bir müddet geçtikten sonra, onun görüşleri
hakkında çok övücü yazılar yazdınız, konuşmalar yaptınız. Bununla eş zamanlı
olarak onu sevenlerin kurduğu bazı şirketlerle içli dışlı olmaya başladınız.
Maşallah GÖZLERİN VELFECİR OKUYOR, SIRADA KİMİ ALDATMAK VAR? BÖYLE bir
KIVIRMAYI DANSÖZLER BİLE YAPAMAZ. Yüksek zatınızın manevra kabiliyeti çok
yüksek galiba? Bu kadar hızlı nasıl dönebiliyorsunuz? Yahut dönüyor
görünüyorsunuz? Bunun mutlaka bir hikmeti vardır, bize lütfedip izah etseniz?’
diye dindarımsı soytarıya sorduğunuz zaman şöyle cevap verir:
-‘Dönmek, İslam’ın emridir. Sahabe-i
kiram hep döndüler. Allah da bize Kur’an-ı Kerim’de dönmemizi emrediyor. Bu
emirlere istinaden daha önce öyle düşünüyordum, daha sonra hakikati anladım.
İslam, iyi dönenlerin dinidir. Hoca Efendi’nin büyük bir fakih, mütekellim,
mutasavvıf, feylesof, iktisatçı, şair ve özellikle de gelmiş geçmiş en büyük
fakihlerden biri olduğunu idrak etme şerefine nail oldum. Allah beni bu yoldan
ayırmasın. Âmiiiinnnnnn Yâ Rabbe’l-âlemînnnnnnnnnnnn’;
6-‘Muhterem Abuziddin Berberoğlu
Hazretleri, siz müslüman kadınlar hakkında da bazı şeyler yazdınız. Fakat bu
yazılarda kadınları İKİNCİ SINIF YARATIK OLARAK gösteriyorsunuz; sonra hiç sizi
ilgilendirmeyen konulara girip SEKSELOJİ UZMANI GİBİ AHKAM KESİYORSUNUZ, ayrıca
bu saçmalıklarla büyük ün kazandınız, fakat SİZİN ETKİLİ OLDUĞUNUZ KURUMLARDA
ve ŞİRKETLERDE KADINLARIN ADI GEÇMİYOR, buna ne buyurursunuz? Bir yandan
kadınlara önem veren BÖYYYÜÜÜK ADAM NUMARALARI ÇEKİYORSUNUZ, sonra KADINLARI
İNSAN ALTI BİR YARATIK OLARAK kabul ediyorsunuz?; Bu da mı Allah’ın emri?, bu
da mı ALLAH’IN ‘DÖNÜNÜZ!’ şeklinde anladığınız emirlerinin bir parçası?’ diye
dindarımsı tosuna sorduğunuzda şöyle cevap verir:
-‘Hâyırrrr... SÜMME HAYIR, SÜMME
SEMME HÂŞÂ, BİN KERE HÂŞÂ Hâyırrrr.. O farklı bir konu, onun dönmekle alakası
yok. BEN DOĞAM GEREĞİ KADINLARA ÖZEL İLGİ DUYMUŞUMDUR. Onların kalbini kazanmak
benim dinimin emri. Kadınlarla ilgili yazıları yazdıktan sonra, hayatımda bir
daha tadamayacağım manevi ve maddi zevkler tattım. Bazı kadınlar benimle
görüşmek için can atıyor. Bu adam kadınlar hakkında böyle kitaplar yazıyorsa
kendisi kim bilir ne bulunmaz adamdır diye beni görmek için can atıyorlar. Ben
de onların gül hatırlarını kırmıyorum. Zaten bütün İslam büyükleri hep böyle
yapmışlardır. Sana örnek aldığım büyüklerin hayatlarını anlatsam inanamazsın.
Ayrıca, KADIN MESELESİ ÇOK ÖNEMLİ. Malum kadınlar erkekler için yaratılmış
PEYGAMBER TAVUKLARIDIR. Ben bir fakih olarak onlarla ilgilenmezsem başkaları
ilgilenecek. Eee... Müslüman kadınların başkalarına yönelmesi de doğru değil.
Bundan dolayı yaptığım iş, DİNİ BİR VECİBEDİR. Sen de kalkmış hem müslümanım
diyorsun hem de bütün müslümanlar adına bazı kadınlarla ilgilenen birini
ayıplıyorsun. ASIL SEN BU DÜŞÜNCELERİNDEN ve SÖZLERİNDEN DOLAYI UTAN! Hz.
Muhammed döneminde ŞİRKET Mİ VARDI? NERDEN ÇIKTI ŞİRKETLERDE KADININ ÇALIŞMASI
HİKAYESİ? Biz böyle kitaplar yazdıysak KADINLAR ÇALIŞSIN MI DEDİK? KADINLARA
ETKİLİ OLDUĞUMUZ ŞİRKETLERDE ÖNEMLİ İŞLER vereceğiz diye SÖZ MÜ VERDİK? Böyle
saçmalıkları hiç bir İslam alimi kabul etmez. Haddini bil!’
---
ÖRNEKLERLE
DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (7-8)
7-‘Sayın
muhterem hocam, yıllardır FIKIH, TEFSİR, HADİS, FELSEFE ve KUR’AN-I KERİM
okutuyorsunuz. Binlerce öğrenciye bu alanların uzmanı olarak dersler okuttunuz,
onları yönlendirdiniz. Herhangi bir bilgiyi öğretmek BİLİMSEL YÖNTEMLERE GÖRE
OLMALI. Bir tek harfin veya kelimenin bile YAŞ GRUPLARINA GÖRE NASIL
ÖĞRETİLECEĞİ hakkında gelişmiş ülkelerde araştırmalar yapılıyor. Halbu ki siz,
MAŞALLAH BÜTÜN BU ALANLARDA yaşlarına ve kabiliyetlerine bakmaksızın gördüğünüz
herkese UZMAN ÖĞRETİCİSİ SIFATIYLA DERS OKUTUYORSUNUZ. HERHANGİ BİR ALANIN ve
HERHANGİ BİR DERSİN nasıl öğretilebileceğine dair bilgi edindiniz mi?,
araştırma yaptınız mı, yapılmış araştırmaları okudunuz mu? Böyle bir mesele
olduğunun farkında mısınız?’ diye sorulunca dindarımsı allâme şöyle cevap
verir:
-‘Her
müslüman dinini öğrenmesi ve öğretmesi farzdır. Bu yüzden bahsettiğin bilimleri
öğretmek benim ana ödevlerim arasındadır. Ben bildiklerimi herkese öğretmekle
yükümlüyüm. Öğretmezsem Allah bu ihmalimin hesabını benden sorar. Sahabe de
dinlerini öğrettiler, büyük imamlarımız da dinlerini öğrettiler, böyle dersler
verdiler. Onların hiç birisi bu dediğin bilgiye sahip değil idiler. Ebu Hanife
Hazretleri, fıkhın nasıl öğretilebileceğine dair tahsil mi görde de fıkıh
öğretti? İmam Şafii, böyle bir tahsil mi aldı? Bizim örneğimiz bu büyük
zatlardır. SENİN GİBİ KAFASI KARIŞIK GAVUR veya YARI GAVUR KİŞİLERİN BU SÖZLERİNE
KULAK ASMAK BÜYÜK küfür ve zındıklıktır. Allah milletimizin çocuklarını senin
gibi sapkınların şerlerinden korusun.’;
8-‘Sayın
Üstadım, siz ilahiyat fakültelerinin mütedeyyin insan yetiştiremediğini
söylüyorsunuz. Bu konudaki deliliniz nedir?, Neye dayanarak böyle bir iddiada
bulunuyorsunuz? Mütedeyyin insan ile ne kasdediyorsunuz?’ diye dindarımsı
cahile sorulduğu zaman şöyle cevap verir:
-‘Mütedeyyin
insanın ilk vasfı sahabe ve imamlarımız gibi olmaktır. Bu büyüklerimiz, yabancı
kültürlerden ve kafirlerin bilimlerinden etkilenmemişlerdi. Halbu ki ilahiyat
fakültelerindeki bütün öğrenciler okunması haram olan felsefe, kelam, sosyolji,
psikoloji, sanat ve dinler tarihi gibi dersler okuyarak zehirleniyorlar. Ne
bilirse bilsin, ne okursa okusun böyle bilgileri öğrenen kişi asla mütedeyyin
olamaz. Mütedeyyin insan bunlardan uzak kalmalıdır. Mütedeyyin erkeğin en
önemli vasfı sakal bırakmaktır, ilahiyat hoca ve öğrencilerinin ise çoğunun
sakalı yoktur. Mütedeyyin kadınlar, erkeklerle aynı mekanda bulunmamalıdır,
ilahiyat fakültelerindeki kızlar ise aynı mekanda erkeklerle birlikte ders
işliyorlar. Bundan dolayı ilihiyat fakültelerindeki hoca ve öğrencilerin
müslüman olup olmadıkları bile şüphelidir.’
----
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ (9)
9-‘Muhterem! Siz, ilahiyat
fakültelerinin mütedeyyin insan yetiştiremediğini, bunun sebebinin ise
öğrencilerin FELSEFE, SOSYOLOJİ, PSİKOLOJİ, DİNLER TARİHİ ve SANAT gibi dersler
olduğunu söylüyorsunuz. BU KONUDA HERHANGİ BİR ARAŞTIRMANIZ VAR MI? Hadi
mütedeyyin insan yetişmediğini kabul etmiş olalım, bunun sorumlusunun felsefe
ve onun gibi alanlar olduğuna dair DELİLİNİZ NEDİR? HANGİ BİLİMSEL VERİYE
DAYANARAK BÖYLE BİR HÜKÜM VERİYORSUNUZ? Büyük bir camiayı bu şekilde TÖHMET
ALTINDA BIRAKMAK AYIP DEĞİL Mİ? Hiç bir delile ve araştırmaya dayanmadan
FELSEFEYİ mütedeyyin insan yetişmemesinin ana sorumlusu kabul etmek ne kadar
doğru?’ diye dindarımsı İLİM DÜŞMANINA sorunca şöyle cevap verir:
-‘Bir müslümanın feraseti olmalıdır.
Müslüman Tanrı’nın kazandırdığı ferasetle aleyhine olacak gelişmeleri hemen
idrak eder. Hiç bir müslümanın fıkıh, tefsir ve hadis okuyarak mütedeyyinliği
zayıflamaz, aksine gittikçe güçlenir. Kim olursa olsun gavurların bilimini
öğrenince de MÜTEDEYYİNLİĞİ AZALIR,. Okumaya devam ederse de DİNDEN ÇIKAR.
Bunun için ayrıca DELİLE, ARAŞTIRMAYA, BİLGİYE veya BELGEYE İHTİYAÇ YOK. Bu
soruların senin İSLAM’I HİÇ BİLMEDİĞİNİ ve ANLAMADIĞINI GÖSTERİYOR. Senin gibi
insanlar yüzünden caaanım müslüman çocukları dinden soğuyor. Onun için
adamlarımızı görevlendirip İLAHİYAT PROGRAMLARINI DEĞİŞTİRTTİK. İNŞALLAH BUNDAN
SONRA ÇOK MÜTEDEYYİN MÜSLÜMANLAR YETİŞTİRECEĞİZ İlahiyat fakültelerinde. Boşuna
çırpınmayın aksini yapacağız diye. Hem programın nasıl olacağını, hem de bunun
hiç değişmeyeceğini rüyamda bana veliler söyledi.’
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(10)
10-‘Sayın Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu, ‘İlahiyat
fakülteleri DİN ÂLİMİ YETİŞTİRMİYOR’ buyuruyorsunuz. Bu hükmü defalarca
dillendirdiniz. Böyle temel bir hükme dayanarak ve alim yetiştirmek gayesiyle,
Allah ne verdiyse, yerli yersiz ezber dersleriyle dolu olan bir programı
ilahiyat fakültelerine dayatmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. BU TEMEL
HÜKMÜNÜZÜN BİLİMSEL DEĞERİ NEDİR?, ELİNİZDE, ilahiyat fakültelerinin din alimi
yetiştirmediğine dair herhangi bir bilimsel araştırma var mı?, din alimi ile
neyi kasdediyorsunuz?, din anlayışınız nedir?, Yetişmek’ten maksadınız nedir?.
Bu kadar genel ve temel bir hükmü ispat etmek için herhangi bir
çabanız oldu mu? Şayet bu hüküm yanlışsa, ilahiyat fakültelerinin manevi
şahsiyetine, hocalarına ve öğrencilerine hakaret etmiyor musunuz?’ diye
dindarımsı ulamaya sorulduğu zaman şöyle cevap verir:
-‘Din âlimi yetiştirmek her mü’minin vazifesidir.
İlahiyat fakültelerinin bunu yapmadığını herkes biliyor. Mesela geçenlerde bir
ilahiyat mezunu geldi, Yontulmamış ibn Kütük’ün divanındaki beşinci babı
okumamış, Arapça’daki peltek se’yi çıkarırken dilin ucu bazı dişlere değmiyor.
Böyle ilahiyat mezunu mu olur? Bu insanlar nasıl müslüman?. Başka bir gün bir
ilahiyat hocasıyla karşılaştım; ne sakal vaaar, ne cüppe!. Üstelik topuklu
ayakkabı giyiyor. Sahabe zamanında topuklu ayakkabı mı vardı? İlahiyatlardan
mezun kızlar başka bir âlem. Bir kızla karşılaştım, ona Bilal-ı Hebeşi’nin kaç
yaşında ilk defa ezan okuduğunu sordum, yüzü kızardı. Daha kolay bir soru diye,
Hz. Ömer hayatı boyunca kaç ayakkabı eskitti diye sordum. Az kaldı bayılacaktı.
Bu olur mu şimdi? En basit bilgileri bilmeyen insanlar nasıl ilahiyatçı olur?
Böyle gençleri, bırakınız imam, müezzin ya da din hocası yapmayı, bir bakkalda
tezgahtar bile yapmazlar. Şunu da söyleyeyim, senin BİLİMSEL ARAŞTIRMA DEDİĞİN
ŞEYLERİN TAMAMI SAFSATADIR. İŞTE bunlar BİZİ DİNSİZ ETTİ. Kimin âlim kimin câhil
olduğunu ancak Allahü Teala ve O’nun bildirdiği sevgili kullarının bilgisi
dahilindedir. Bu kullar da silsile ile kendilerinden sonrakilere bu bilgileri
aktarırlar. Dolayısıyla ilahiyat fakültelerinin din âlimi yetiştiremeyeceğini
ben sağlam yollarla biliyorum, çünkü bütün hocalarım bana böyle dedi.
Zaten kelam kitapları da mütevatir haberi en sağlam bilgi kabul ediyor. Sizin
gibi insanların âlim olmadığını da ben mütevatir haberle öğrendim. Öteki
sorularına cevap verme gereği bile duymuyorum. Din alimi yetiştirmeyen yerlerin
manevi şahsiyeti de neymiş? Böyle yerlerde çalışan ve senin hoca dediklerine
ben ayakkabımı bile cilalatmam. Öğrencilere böyle bilgileri söylemek, hakaret
olmak şöyle dursun, bir ibadettir, iltifattır. BANA BAK! SENİN SORDUĞUN SORULARDAN
GAVURLARIN İLİMLERİNİ tahsil ettiğini anlıyorum. Din’den ne anladığımı
soruyorsun, aklını başına topla! Din’den başka bir şey anlaşılır mı bire
Hınzır! Din aliminin kim olduğu sorulur mu, bire müsteşrik! Bir müslüman
böyle sorular sorar mı, bire FİLOZOF oğlu FİLOZOF! Tövbe et, bire kâfir!’
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(11)
11-‘Sayın Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu Hazretleri,
ilahiyatçıların Arapça’yı yeteri kadar bilmediklerini, öğrencilerine de
öğretemediklerini, bundan dalayı da din alimi yetiştiremediklerini, Arapça
derslerinin saat ve kredileri arttırılırsa bu eksikliğin giderileceğini iddia
ediyorsunuz. BURADA beş tane HÜKÜM VAR, BUNLARIN HER BİRİNİ TEKER TEKER İSPAT
ETMEKLE YÜKÜMLÜSÜNÜZ. Bu işler şakaya gelmez, ilim demek araştırma demektir,
bilimsel araştırma olmadan böyle cümleler kurmak bilim dışılıktır, cahilliktir,
akılsızlıktır, çağdışılıktır, hem kendimizin ve hem de insanlığın birikiminden
istifade etmemektir, ayrıca söyleyenin erdemsizliğini gösterir, hakkında
konuştuğunuz kurum ve kişilere hakeret ettiğiniz için de sizin iftiracı ve
yalancı olduğunuzu ispat eder. Sizin gibi gocccaman bir âlim nasıl olur da
böyle temelsiz cümleler kurar? Kendinizden ve söylediklerinizden
utanmıyorsanız, sizi adam sananlardan utanın, yazıklar olsun size! Kepaze
adam!’ diye dindarımsı bilim ve akıl düşmanına çıkışınca şöyle cevap verir:
-‘Sen kimsin de ilahiyat fakültelerini savunuyorsun?
Senin babanın malı mı? Bahsettiğin hocaları ben besliyorum. Onların
öğrencilerinin çoraplarını bile ben veriyorum. Sana yazıklar olsun! Atalarımız
Arapça’yı yüzlerce yıldır nasıl öğretiyorsa ben de öyle öğretiyorum. İlahiyat
hocalarının ise kafaları çok karışık, doğruluğu ispat edilmiş eski Arapça
yöntemlerle değil ne olduğu belli olmayan bid’at yollarla Arapça öğretmeye
kalkıyorlar. Bu büyük günahlar arasında sayılabilecek bir suçtur. Bunun farkına
vardığım için, ilahiyat fakültelerinin ALTINI OYMAYI DİNİ BİR VAZİFE KABUL
EDİYORUM. Bu fakülteler ya benim dediğim gibi olacak, ya da kapanacak.
Arapça’yı ben namazında niyazında olan dedemden öğrendim. Sen ise
müsteşriklerden öğrendin. İlim, fem-i muhsin ile alınmalı, senin Arapça
öğrendiğin adamın ağzı da şarap kokuyordur. Sorduğun sorular zaten senin ne mal
olduğunu gösteriyor. İspat da neymiş? Dil öğretmek için kafirlerin yaptığı gibi
yapmaya mecbur muyuz? Ayrıca biz, Arapça’yı kimsenin bilmediği bir yöntemle
öğretiyoruz. Doğrudan kadınlar ve erkekler arasında ilişki kurdurarak Arapça
öğretiyoruz. İnsanları birbiriyle tanıştırıyoruz. Biraz daha iyi bilen ötekine
dilini kullanarak Arapça öğretiyor. Ne demiş atalarımız: ‘DİL, DİLE DEĞMEYİNCE
DİL ÖĞRENİLMEZ’. Anladın mı şimdi kafir! Bana yaptığın hakaretleri ise senin
toyluğuna yorumluyorum, inşallah sen de hidayete ereceksin. Arada sırada gel
buraya, akşamları yemek de çıkar bizde, çok kişi gelir, onlardan da ilim öğren,
belki sana da hidayet nasip olur.’;
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(12)
12-‘Sayın çağdaş İslam filozofumuz
Prof.Dr. Abuziddin Berberoğlu, yüksek zatınız daha çok gençken, felsefe
hakkında okuduğunuz eserler beşi-onu bile geçmemişken BÜTÜN BATI DÜŞÜNCESİNİ
HARMANLAYIP bazı fikri gelişmelerin ARKAPLANINI yazdınız. Kendi adınıza
bastırdığınız bu kitabı vaktiyle ben de okumuş ve sizi çok takdir etmiştim.
Benim gibi onlarca kişinin sırf bu kitaptan dolayı sizi takdir ettiğine şahit oldum. Aradan
yıllar geçince anladım ki, bu ARKAPLAN KİTABI TAMAMEN HIRSIZLIKLA YAZILMIŞ.
Eksiksiz bir İNTİHAL YAPMIŞSINIZ. Bu hırsızlık mahsulü kitabınızı da ekleyerek
akademik ünvanlar aldınız. İşin en tuhaf yanı ise, bu kitabınızı bir FİLOZOF
OLARAK ‘DÜŞÜNSEL’ ve ‘ENTELEKTÜEL’ arayışlarınızın yer aldığı bir çalışma
olarak sunuyorsuzun. İNTİHAL yapmak size, kimden miras kaldı? İntihal sizin
dininizin, imanınızın, şerefinizin bir gereği mi? İnsan içine nasıl
çıkıyorsunuz? Hadi gençken böyle bir halt işlediniz diyelim, NASIL UTANMADAN,
SIKILMADAN ve ARLANMADAN olgunluk ve yaşlılık döneminizde bile hâlâ böyle bir
HIRSIZLIĞI, kendi düşünsel çabalarınızın mahsülü sayıyorsunuz? Bu millet enayi
mi? İlahiyat öğrencilerine, hocalarına ve meslektaşlarınıza GERİ ZEKALI
MUAMELESİ YAPTIĞINIZDAN DOLAYI HİÇ Mİ YÜZÜNÜZ KIZAR MIYOR? İnsan içine nasıl
çıkıyor sunuz? Temiz duygularla karşınıza çıkan öğrencilerin yüzlerine nasıl
bakıyorsunuz? Sizde AR YOK MU? Sizde NAMUS yok mu? Sizde, ŞEREF yok mu? Siz de
HAK duygusu hiç mi gelişmedİ?’ diye dindarımsı büyük filozofumza sorulunca
şöyle cevap verir.’
-‘Bak kardeşim! Mesele şudur: TO BE OR NOT TO BE, yani OLMAK
YA DA OLMAMAK. Bu söylediklerin ve sorularının hiç bir anlamı yok. Değersiz
şeyler. Herkes birbirinden istifade ediyor, herkes birbirinin görüşlerini
alıyor. BEN ALMIŞIM ÇOK MU? Üstelik KAFİRLERDEN almışım. Kafirlerden hırsızlık
yapmak, samimi bir müslümanın ödevidir. Benim en güvendiğim ve veli nimetim
hocam da aynı yollarla BÜYÜK FAKİH OLDU. Şimdi bir sözünü kimse iki etmiyor.
Üstelik hanları ve hamamları var. Herkesin aynı şekilde başarılı olmasını
dilerim. İbn Sina da Aristo’dan istifade etti, Farabi de Eflatun’dan istifade
etti. Ne var bu söylediklerinde? Sen utan! Bahsettiğin eserim, basılalı yıllar
oldu. Bu eser hakkında hiç kimse senin söylediğin gibi bir lafı etmedi. HERKES
BUDALA DA SEN Mİ AKILLISIN? SEN Mİ SADECE YABANCI DİL BİLİYORSUN? SENDEN BİN
KAT DAHA İYİ İNGİLİZCE BİLEN İNSANLAR BİLE BENİM KİTABIMI hep takdir ettiler.
Senin gibi felsefe ve din düşmanlarının yüzünden memleket bu hallere düştü.
Senin gibiler olmasaydı şimdiye kadar çok büyük filozoflar yetiştirmiştik. Ne
demiş Vitgenştayn: ‘Hırsızlık yapmayanın anasını..’ (yani, Men lem yesrik..)’.
Haydiger (ki bu kelime Türkçe HAYDİ-GER kelimelerinden gelir, bir ihtimal de
Arapça ‘heyyâ nesrik’ ifadesinden gelir): ‘İnsanlık tarihi hırsızlıklar
tarihidir’. Kaldı ki benim yaptığım asla hırsızlık sayılamaz. İnançlanırmıza
hizmettir. Yazıklar olsun sana! Böyle de iftira atılır mı? Hocama söyleyeceğim,
senin hakkında bir fetva versin de cehennemi bu dünyada gör!’
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(13)
13-‘Sayın Çağdaş İslam filozofu,
sizi yaklaşık yirmi yıldır tanıyorum. Bir kez olsun el yazması eserlere ilgi
duyduğunuza, böyle bir eserin sayfasını karıştırdığınıza, bu gibi eserlerin
kıymetini bildiğinize ve takdir ettiğinize, hatta böyle eserlerin yüzünü
gördüğünüze şahit olmadım. En basit matbu Osmanlı Türkçesi metinlerin bile BİR
SAYFASINI OKUYACAK KADARBİRİKİMİNİZ YOK. Bütün bu çapsızlığınıza rağmen, şimdi EL
YAZMASI ESERLER UZMANI TAFRASI ATIYORSUNUZ, BU İŞLERİN SİYASETİNİ BELİRLEME
İDDİASINDASINIZ. El yazması eserler nasıl olur da sizin gibi birine emanet
edilir? Sizin kaliteniz bu türden eserleri değerlendirmeye yeter mi? Böyle
yalanlar söyleyip sahtekarlıklar yaparken hiç mi utanmıyorsunuz? Bu milletin
asırlardır biriktirdiği el yazmaları kiiiim, siz kimsiniz? Aslında sizin gibi
birinin bir tek el yazmasına bile elini sürmesi kültüre ihanettir; memleketine,
dinine ve milletine saygı duyan, zerre kadar kendi şerefine hürmet gösteren bir
birey böyle işlere kalkışır mı? Sen nasıl oluyor da gençlerimize bu kadar
rezilce kötü örnek oluyorsun? Kameraların önünde seni bir devlet büyüğü rezil
rüsva etti, yine de hiç yüzün kızarmadı, bu nasıl iştir?’ diye dindarımsı büyük
İslam filozofuna sorduğunuz zaman şöyle cevap verir:
-‘Her İslam felsefecisi daha yüksek lisans talebesiyken el
yazmalarının uzmanı olur. Ben yıllardır bu işlerin içindeyim. Böyle eserleri
okumak için illa da sana göstermem mi gerekiyor? Evimde, Fatih Sultan Mehmet
Kütüphanesi’ndeki kadar el yazması eser var, hatta evimde el yazması kitapları
koyacak yer bile kalmadı. Ben bu işlerden anlamayıp da kim anlayacak? Param
var, pulum var, çevrem var, üstelik konuşmasını da bilirim. El yazması
eserlerin uzmanı olmak için daha ne lazım olacak? Ayrıca bana iftira atıyorsun,
beni kimse rezil edemez, beni rezil edecek adam daha anasından doğmamıştır.
Kameraların önünde rezil olan ben değildim, benim DUBLORÜM’dü. Ben öyle devlet
büyüğü denilen adamlarla muhatap olacak kişi değilim, onları ciddiye bile
almam. Zaten dublörüm de ciddiye almadığı için cevap vermedi o adama. Araplar
böyle yazıları okuyor da ne oluyor? Osmanlı döneminde bu yazıları çok kişi
okuyordu düşünür mü oldular? Ben bu ülkenin yetiştirdiği en böyük İslam
filozofuyum. Benim görüşlerim ve eserlerim bütün dünya üniversitelerinde
okutuluyor. Üstelik adam tavlamayı ve aldatmayı da çok iyi bilirim. Mesela daha
düne kadar bana söven bir büyük İslam filozofu ile mantıkçıyı şimdi köle gibi
çalıştırıyorum. Onlar artık ben tuvalete gitme desem gitmiyorlar. Böyle büyük
adamlar beni takdir ederken, sen kim oluyorsun da bana böyle sorular
soruyorsun? Sus! Otur oturduğun yerde! Yoksa seni işten attırırım, sana iftira
ederim, seni şikayet ederim, parayla satın aldığım köpeklerimi üzerine salarım,
hakkında dedikodu yaparım, öğrencilerini üzerine kışkırtırım, muhbirlerimi
yanına gönderirim, öğrencilerini çalarım, kendime benzer kişilerle bir olup seni
seni rezil ederim, senin hiç bir şeyden anlamayan bir cahil olduğunu yayarım,
devlet büyüklerine seni şikayet ederim, üzerine adam gönderirim. Görüyorsun ya,
çok gücüm var. Aklın varsa, bir daha böyle konuları açma! AMA İSTERSEN BERABER
ÇALIŞABİLİRİZ, SANA AYDA BEŞ BİN TL MAAŞ VEREYİM, BİR DAHA BÖYLE LAFLAR ETME,
anlaştık mı?
---
ÖRNEKLERLE DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(14)
14-‘Muhterem
Kardeşim, hatırlayacaksınız bundan bir müddet önce bir üst düzey siyasetçimiz
bir televizyon programına katıldı. Bu sırada, Müslüman Kardeşler liderlerinden
Muhammed Baltacı’nın şehit kızı Esma’ya yazdığı mektup okununca kendisini
tutamayıp ağladı. Siyasetçimiz, ne hissettiğini ve niçin duygulandığını şöyle
açıkladı: ‘1-Yıllar önce içinde bulunduğum hareket içinde yoğun çalıştığım için
eve geç geliyordum. Çocuklarımı da az görebiliyordum. Bir gün kızım kapıya
biraz da bize vakit ayır mealinde bir not bırakmış. Onu hatırlayıp duygulandım.
2-Baltacı’nın Esma’ya hitap ettiği mektup etkileyiciydi, özellikle ahirete olan
kesin inancı da beni duygulandırdı.’ Siyasetçimizin duygulanıp ağlamasını ve bu
açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?’ diye dindarımsı DİN İSTİSMARCISINA
sorulunca şöyle cevap verir:
-‘VALLAHİ
şimdi, siyasetçimiz MÜSLÜMAN ADAMDIR. MÜSLÜMAN ADAM HASSAS OLUR. KALBİ
YUMŞAKTIR. BÖYLE OLAYLAR KARŞISINDA MÜSLÜMAN İNSANIN ŞEFKATİ KABARIR. Bundan
dolayı müslümanın AĞLAMASI, DİNİNİN GEREĞİDİR. Ağlamayan kişiler kendilerini
sorgulasınlar. Ağlamayan insanlar İMAN TAZELESİNLER. Ağlamayan insanın
müslümanlığından şüphe ederim. Ağlamayan kişi, ya MÜNAFIKTIR, ya DİNSİZDİR, ya
da DİN DÜŞMANI BİR LAİKPERESTTİR. Ayrıca son zamanlarda kendisine müslümanım
diyen ve böyle durumlarda ağlamayan veya AĞLAYANLARI ELEŞTİREN kişiler de
çoğaldı. Bu sonuncular KESİNLİKLE DİN DÜŞMANIDIRLAR, EHLİ SÜNNET DÜŞMANIDIRLAR.
Her ehli sünnet alimi böyle anlarda ağlamıştır. Ağlamamak dine aykırıdır.
Ağlamamak, Kur’an-ı Azimüşşan’a, Sünnet-i seniyyeye ve hadislere aykırıdır.
Peygamberimizin emirlerini çiğnemek demektir. Bunu yapan ise kafir olur. BU
YÜZDEN, BÖYLE BİR PRORAMI İZLEYİP DE AĞLAMAYANLARIN TAMAMI KAFİRDİR, ZINDIKTIR,
DİNSİZDİR, EHLİ SÜNNET DÜŞMANIDIR. Böyle kişiler ahirette mutlaka cehenneme
gideceklerdir. Allah bizi ağlamayanlardan korusun, ağlamayanlardan O’na
sığınırım.’
---
ÖRNEKLERLE
DİNDARIMSI ZİHNİYETİ-(15)
15-‘Sayın, Pek Muhterem Efendi Hazretleri, İlahiyat fakültelerinde okutulan
felsefe derslerine ve akli ilimlere darbe vurmaya çalışan bir program kabul
edildi. Yüksek zatınızın ve adamlarınızın yardımlarıyla bir müddet önce bu
programı destekleyen bir VİDEO internette yayımlandı. Bu kısa videoda HER
CÜMLEDE YALAN SÖYLEDİNİZ, HER CÜMLEDE İFTİRA ATTINIZ, HER CÜMLEDE HAKARET
ETTİNİZ. Bunun üzerine size hitaben bazı sorular sorup yine internette
yayımladım. O zamandan beri sizden ‘tık çıkmıyor’. BUNUN SEBEBİ NEDİR? SİZ
MÜSLÜMANSANIZ, MÜSLÜMAN MÜSLÜMANA İFTİRA ATAR MI? Bırakınız müslümanı, NAMUSLU
ve HAYSİYETLİ BİR İNSAN, BAŞKASINA İFTİRA ATAR MI? YALAN SÖYLER Mİ? KARA
PROPAGANDA YAPAR MI? Videoda söylediklerinizin aksini ispat edersem, ne
yapacaksınız diye sordum cevap vermiyorsunuz. Şimdi ahlak duygusu olan, dine
inanan, ayet ve hadis bilen bir insan perde arkasından söver mi? Perde
arkasından sövünce Allah sizi görmüyor mu? Hadi benim sizin ve adamlarınızın
kimliklerini bilmediğimi var sayalım, ALLAH’A İNANAN BİR İNSAN BÖYLE BİR
UTANMAZLIK, ŞEREFSİZLİK, NAMUSSUZLUK, ALÇAKLIK, ADİLİK, ERDEMSİZLİK YAPAR MI?
Dine inanmasa bile, hiç bir dine inanmayan bir ATEİST’in bile böyle bir
ALÇAKLIK yapması YAKIŞIR MI? Pek çok ateistin, Hristiyanın, Yahudinin,
Budistin, Hindu’nun ve hata müşriğin SİZDEN DAHA ÇOK AHLAK İLKELERİNE UYDUĞUNU
CÜMLE ALEM BİLİYOR. O zaman niçin bizim dinimizi şahsi çıkarlarınız için
kullanıyorsunuz? Niçin dini değerlerimizi KİRLETİYORSUNUZ? BU YAPTIKLARINIZLA
ALLAH’IN HUZURUNA NASIL VARACAKSINIZ?’ diye dindarımsı, din istismarcısı,
erdemsize sorulunca şöyle cevap verir:
-‘Biz
İslam’ın da ahlakın da ne olduğunu senden daha iyi biliriz. Ne söyleyeceğimizi
sana mı soracağız? Sen bir felsefecisin. Felsefeci demek Aristo vey Kant’ı Hz.
Muhammed’den ÜSTÜN TUTAN ADAM DEMEKTİR. Böyle bir insan DİNSİZDİR, ZINDIKTIR,
KAFİRDİR. Böyle olunca, senin gibi kişilere her şeyi yapmak ve her şeyi
söylemek bizim dinimizin gereğidir. Senin gibi insanların susması lazım ki
bizim dinimiz yükselsin. Senin gibi insanlar olmasaydı şimdiye kadar İslam
birliği sağlanmıştı. Siz olmasaydınız, Suriye kan gölüne dönmezdi. Siz
olmasaydınız, Osmanlı yıkılmazdı. Siz olmasaydınız, müslümanlar yeryüzünün en
üstün medeniyetini kurarlardı. Bak şehirlerimize! Ne görüyorsun? Sokaklarda cıbıldak
gızlar var değil mi? Kim bunun sebebi? İlahiyat fakültelerindeki felsefe
hocaları, hele senin gibi Batı felsefesi okutan kişiler olmasıydı bu cıbıldak
gızlar sokakları işgal eder miydi? Ayrıca siz ilahiyat fakültelerinde kız ve
erkek öğrencilere aynı kampüs içinde ders veriyorsunuz. BU DİNSİZLİĞİN TA
KENDİSİDİR. SİZ, YAHUDİLERDEN DE BETERSİNİZ. Siz SİYONİZMİN UŞAĞISINIZ. SİZİN
GİBİLERLE mücadele ederken, bizim gibi hakiki müslümanlar her HİLEYE, her
YALANA, her SİLAHA, her İFTİRAYA baş vurmalıdır. İslam dini ancak böyle
muzaffer olacaktır. Madem istedin sorduğun soruların cevabını açıkça vereyim:
SİZ GAVURSUNUZ, GAVURLARA BİZ HER ŞEYİ YAPAR ve SÖYLERİZ. Bizim dinimiz ve
ahlakımız bunu emrediyor. O kadar..’
Harun Anay/22.10.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.