TÜRKİYE’DE SİYASETİN NASIL YAPILDIĞINA DAİR MÜKEMMEL BİR ÖRNEK: Lütfen Ekmeleddin İhsanoğlu’na Yöneltilen Eleştirileri Yakından Takip Ediniz
Ülkemizde siyasetin nasıl yapıldığını çok iyi gösteren bir örneğe şahit oluyoruz son günlerde. Bazı büyük siyasetçilerimiz ve yöneticilerimiz, Mısır’daki askeri darbe aleyhinde faaliyette bulunmakta yeterli derecede aktif olmadığı için İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nu eleştirmekteler.
Bahsi geçen siyasetçilerimizin iddialarına göre, Ekmeleddin İhsanoğlu bu darbe aleyhinde tavır koymalı, aleyhte açıklamalar yapmalı, yöneticisi olduğu teşkilatın imkanlarını kullanarak darbeyi yapanlara baskı yapmalıydı. Bütün bunları yapamıyorsa istifa etmeliydi.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nu -teşehhüt miktarı da olsa- şahsen tanırım. Kendisine nisbet edilen ve pek çok kişinin bilimsel dediği çalışmalarının büyük bir kısmını incelediğimi söyleyebilirim. İdari faaliyetlerini ise uzaktan yıllardır takip etmekteyim. Ulusal ve uluslar arası ilişkileri hakkında da biraz bilgi sahibiyim diyebilirim. Bütün bu bilgi ve tecrübeleri göz önüne aldığımda, benim böyle bir kişinin zihniyeti ve ahlakıyla uyuşmamın mümkün olmadığını rahatlıkla ifade edebilirim. O ve onun gibiler hakkında bundan sonra akademik yayınlarım olacağı için burada ayrıntıya girmiyorum. Bundan dolayı lütfen samimiyetimden emin olunuz, onu savunmayı aklımın ucundan bile geçirmem, böyle bir fiili kendime yakıştıramam.
Bütün bunlara rağmen, Ekmeleddin İhsanoğlu’na yöneltilen eleştirilerin ülkemizde nasıl ve niçin siyaset yapıldığını gösteren enfes bir örnek olduğunu dile getirmek için bu konuda yazıyorum.
Ekmeleddin İhsanoğlu İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Genel Sekreteri’dir. Amerika’nın etkisiyle kurulmuş, baştan beri körfez ülkelerinin sermayesiyle hayatını devam ettiren ve merkezine Suudi Arabistan’ın evsahipliği yaptığı bu teşkilattan daha fazlası beklenemez. Esasen burada temel olan devletlerin siyasetleridir, devletlerin çoğunluğu veya tamamı herhangi bir konuda anlaşmadıkları takdirde de genel sekreterin yapacağı fazla bir şey yoktur. Ondan daha fazlasını beklemek abestir.
Diyelim ki, bütün bunlara rağmen, adı geçen zat feveran ederek Mısır’daki askeri darbeyi görülmemiş şekilde eleştirdi ve lanetledi. Tavrının bir işe yaramayacağını görünce de istifa etti.
NE OLACAK? Darbeciler geri mi adım atacaklar?
Böyle bir tavrın mevcut siyasi şartlarda, fazla bir işe yaramayacağı gün gibi aşikardır.
Bunları ülkemiz siyasetçileri ve yöneticileri bilmez mi? Bilirler. Bal gibi bilirler. Çok çok çok iyi bilirler. Sizden ve benden daha iyi bilirler.
Siyasetçi ve yönetcilerimiz başka şeylere de hepimizden çok daha fazla vakıftırlar. Mesela, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun onlarca yıldır Suudi Arabistan Devleti, Krallığı ve Yöneticileriyle ne kadar yakın ilişkiler içinde bulunduğunu pekala bilirler. Onun, meslek hayatının hiçbir döneminde Suudi Arabistan Krallığı’nın razı olmadığı bir şeyin içinde bulunmadığını da herhalde duymuşlardır.
Siyasetçi ve yönetcilerimiz; aynı zatın Amerika Birleşik Devletleri’yle yakın irtibatlarına da hepimizden çok daha fazla şahit olmuşlardır.
Bu kadar yakından tanıdıkları bir zatı büyük çabalar gösterip genel sekreter seçtiriyorlar. Sonra bu başarılarıyla övünüyorlar. Nihayet BİR SEBEPLE eleştirip harcamaya çalışıyorlar.
Niçin?, Niçin acaba?
Bu sorunun cevabı ülkemizde siyasetin nasıl ve niçin yapıldığına bizi ulaştırabilir. Mesela şunlar akla gelebilir:
1-Siyasetçimizin başka ülkelerle ilgili söyledikleri her söz ve aldıkları her karar, büyük ölçüde iç siyasete yöneliktir; iç siyasette kazanmak için bunlar yapılır;
2-Bundan dolayı ülkemiz siyasetçilerinin başka ülkelerle ilgili herhangi bir açıklamasını duyduğumuz zaman, ilk önce onların ülke içinde ne yapmak istediklerini sormamız ve düşünmemiz gerekir. Söz gelimi, Mısır’daki darbe aleyhinde bir açıklama duyduk diyelim, bu açıklamanın Mısır’a herhangi bir tesirinin olmayacağını siyasetçilerimiz önceden tahmin ederler. Amaçları ülke içinde, ne kadar çok başarılı, pehlivan, herkese nizam veren, mağdur, hak peşinde koşan ve değerlerden taviz vermeyen bir siyaset takip ettikleri intibaını vermektir. Böyle açıklamaları, bunun dışında fazla ciddiye almamalıyız;
3-İster ulusal, isterse uluslar arası düzeyde olsun, daha önce takip edilen siyaset veya uygulamalar hilafına bir gelişme olduğu ve müdahele etmekte aciz kalındığı zaman, siyasetçi ve yöneticilerimiz derhal BİR KURBAN SEÇERLER. Bu kurban iç siyasette çoğu zaman siyasi muhalefet, irtica odakları veya laikperestler, din düşmanları, dış güçler, lobiler, sermaye, cemaatlar, tarikatlar, askeri vesayet, teröristler, bürokrasi vs.dir. Dış siyasette ise, Avrupa, Amerika, İsrail, siyonizm, küresel sermaye, uluslar arası güçler veya kuruluşlar, ya da uluslar arası düzeyde faaliyette bulunan bir yöneticidir;
4-Başarısızlığı yüklemek için seçilen kurban, konum itibariyle güçlü biriyse veya kendilerine yakın bir adem oğlu veya kızı ise, onun da üzerine fazla gidilmez. Mühim olan vatandaşımızı geçici süreyle ikna etmektir. Vatandaşımız, nasıl olsa uzun vadede unutur gider. Dolayısıyla kurban seçtikleri kişiyle bir müddet sonra ilişkileri devam eder. Bu açıdan bakınca Ekmeleddin İhsanoğlu’na yönelik eleştiriler, maksadı hasıl etmiştir. Daha sonra onunla yeniden çalışabilirler. Hatta onu, herhangi bir partimizin üst kademesinde yönetici olarak bile görebiliriz. Mahzuru yoktur. Hedef gerçekleşmiştir, gerisi boş..
İşte ülkemizin yöneticileri ve siyasetçilerinin büyük bir kısmı, böyle düşünür ve böyle hareket ederler.
Bunun böyle olduğunun başka ülkeler de çoğu zaman farkındadırlar ve ona göre davranırlar. Bu yüzden de yöneticilerimizin açıklamalarını işin iç yüzünü bilenler fazla ciddiye almazlar. Hatta, bazı yabancı gazetelerde, ‘Türkler, söyler söyler bir şey yapmaz/yapamaz’ mealinde cümleler bile kaleme alınmaktadır.
Herkes, siyasetçilerimizi ve yöneticilerimizi tanıyor.
Biz tanıyor muyuz?
Biz, onların nasıl düşündüklerini ve niçin şöyle veya böyle hareket ettiklerini hakikaten biliyor muyuz?
Tehlikenin farkında mıyız?
Sen biliyor musun çocuk?
Daha ne kadar aldanmaya devam edeceksin?
Harun Anay/Ağustos 2013
----
Çocuk daha küçük Hocası. Eline verilen elma şekerini kemiriyor. Sevinciklikten aklı da başında değil. Şeker bitinceye kadar büyür o. Büyür de aklı ermeye başlayınca şekerli elma biter, elma şekerinin çubuğunu ısırınca aklı başına gelir. Ne diyelim. Bu da ona çubuk olsun.
YanıtlaSilAziz hocam memlekette işleri böyle yürütüyorlar, bizi de uyutmaya kalkıyorlar. Malumunuz böyle hileler çok bildik siyaset oyunlarıdır, fakat onlar ısrarla oynuyarlar, biz de ısrarla hakikat sanıyoruz. Allah yardımcımız olsun..
YanıtlaSil