30 Ağustos 2013 Cuma

ORHAN OKAY HOCAMA DAİR




Prof.Dr. ORHAN OKAY’A DAİR

Şu üç günlük hayatımda her kesimden, her görüşten, her cinsten, her milliyetten, her dinden, her mezhepten, her renkten çok insan ve insanımsı tanıdım, tanıştım, gördüm, dinledim.
Tanımakla şereflendiğim şahsiyetleri isimleriyle anarak, bireylikten şahıslığa geçememiş iğrenç yaratıkları ise –zaruret olmadıkça- adlarını anmaya tenezzül etmeden sadece sıfatlarını tavsif ederek, bu sayfada ya da kaleme alacağım makale ve kitaplarımda anlatmayı düşünmekteyim.
Yazayım ki, hakiki altın ile sahtesi ayırt edilsin!..
Yazayım ki leş ile taze et belli olsun!..
Yazayım ki en büyük sermayeleri karanlık olan yarasalar açığa çıksın!..
Yazayım ki şerefli ile şerefsiz, iyi ile kötü belli olsun!..
Yazayım ki cahillik ilahlarıyla, tevazu âbidesi hakiki âlimler âşikâr olsun!..
Yazayım ki hakikati arayan öğrencilerime birazcık da olsa yardımım dokunsun!..
Yazayım ki Rabbımın huzuruna eriştiğimde elimde bunları yaptım diyecek bir  şeylerim olsun!..
Muhtelif vesilelerle görüştüğüm, birazcık da olsa tanıdığım, doğrudan öğrencisi olmamakla birlikte her yönden kendisinden çok istifade ettiğim büyük şahsiyetlerden, kelimenin tam anlamıyla insanlardan biri de Prof.Dr. Orhan Okay’dır.
Orhan Okay Hocamı her görüşümde heyecanlanırım. İstanbul Beyefendisi denilen türden bir pîr-i fânî, edeb timsali ve tatlı diliyle çevresindekileri kuşatan bir şahsiyettir.
Tam şahsiyettir. Nurettin Topçu’nun talebesidir. Ondan feyz almıştır. Dahası Mehmet Kaplan’ın öğrencisidir. Bu iki büyük hocanın adını andıktan sonra daha ne yazabilirim onun hakkında bilmem ki..?!
Orhan Okay, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan gibi Cumhuriyet döneminde iftihar edeceğimiz örnekleri bulunan ve zihniyet tarihi ile edebiyat tarihini birleştiren büyüklerimizden biridir. Hemen hemen her çalışmasında böyle bir bakış açısını hemen farkeder, bu hocanını farklı bir dil ve tefekküre sahip olduğunu anlarsınız.
Orhan Okay, matbu metinlerin açık yazılanlarını anlayacak kadar Osmanlı dönemi Türkçesi bilen, bununla iftihar eden, edebiyat tarihçisi sıfatıyla ortalıkta gerdan kıvıran, falan veya filan şiir divanının uyduruk bir nüshasının bazı kelimelerini fihrist haline getiren tenbellik tanrısı veya tanrıçalarından asla ve asla değildir. Bundan dolayı onu herkesle birlikte edebiyat hocası ya da edebiyat tarihçisi yahut edebiyat uzmanı olarak zikretmek doğru değildir.
Orhan Okay’ın Beşir Fuad hakkındaki çalışmasında, eserin hazırlandığı dönemi göre, hangi ciddiyette çalıştı ise sonraki araştırmalarında da aynı titizliği görürsünüz. Bu yüzden başta Ahmet Midhat Efendi hakkındaki örnek araştırması olmak üzere bütün kitap ve makaleleri dikkatli bir şekilde okunmaya değerdir.
Daha Ne diyeyim?…
Şu sahte/sanal alemden bari olsun kendisine olan borcumu birkaç cümleyle dile getirmek istedim o kadar. Daha fazlası herkesi yorar.
Orhan Okay Hocam’a saygı ve sevgilerimi sunuyor, minnetle ellerinden öpüyorum…

Harun Anay/Temmuz 2013
---

2 yorum:

  1. yaz hocam yaz
    Üzerimizde hakık olan herkesi hayırla anmak lazım.
    Ama talib olup da hocalığının hakkını vermeyen hocasına "Sana hakkımı helal etmiyorum!" diyen talebeleri de yazmak lazım.

    YanıtlaSil
  2. Ahhh abi.. Allah hepimize güç versin, neler var yazacak neler. Bahsettiğin talebeleri aslında daha çok yazmak lazım..

    YanıtlaSil

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.