Prof.Dr.
ORHAN OKAY’A DAİR
Şu
üç günlük hayatımda her kesimden, her görüşten, her cinsten, her milliyetten,
her dinden, her mezhepten, her renkten çok insan ve insanımsı tanıdım,
tanıştım, gördüm, dinledim.
Tanımakla
şereflendiğim şahsiyetleri isimleriyle anarak, bireylikten şahıslığa geçememiş
iğrenç yaratıkları ise –zaruret olmadıkça- adlarını anmaya tenezzül etmeden sadece
sıfatlarını tavsif ederek, bu sayfada ya da kaleme alacağım makale ve
kitaplarımda anlatmayı düşünmekteyim.
Yazayım
ki, hakiki altın ile sahtesi ayırt edilsin!..
Yazayım
ki leş ile taze et belli olsun!..
Yazayım
ki en büyük sermayeleri karanlık olan yarasalar açığa çıksın!..
Yazayım
ki şerefli ile şerefsiz, iyi ile kötü belli olsun!..
Yazayım
ki cahillik ilahlarıyla, tevazu âbidesi hakiki âlimler âşikâr olsun!..
Yazayım
ki hakikati arayan öğrencilerime birazcık da olsa yardımım dokunsun!..
Yazayım
ki Rabbımın huzuruna eriştiğimde elimde bunları yaptım diyecek bir şeylerim olsun!..
Muhtelif
vesilelerle görüştüğüm, birazcık da olsa tanıdığım, doğrudan öğrencisi
olmamakla birlikte her yönden kendisinden çok istifade ettiğim büyük
şahsiyetlerden, kelimenin tam anlamıyla insanlardan biri de Prof.Dr. Orhan
Okay’dır.
Orhan
Okay Hocamı her görüşümde heyecanlanırım. İstanbul Beyefendisi denilen türden
bir pîr-i fânî, edeb timsali ve tatlı diliyle çevresindekileri kuşatan bir
şahsiyettir.
Tam
şahsiyettir. Nurettin Topçu’nun talebesidir. Ondan feyz almıştır. Dahası Mehmet
Kaplan’ın öğrencisidir. Bu iki büyük hocanın adını andıktan sonra daha ne
yazabilirim onun hakkında bilmem ki..?!
Orhan
Okay, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan gibi Cumhuriyet döneminde iftihar
edeceğimiz örnekleri bulunan ve zihniyet tarihi ile edebiyat tarihini
birleştiren büyüklerimizden biridir. Hemen hemen her çalışmasında böyle bir bakış
açısını hemen farkeder, bu hocanını farklı bir dil ve tefekküre sahip olduğunu
anlarsınız.
Orhan
Okay, matbu metinlerin açık yazılanlarını anlayacak kadar Osmanlı dönemi
Türkçesi bilen, bununla iftihar eden, edebiyat tarihçisi sıfatıyla ortalıkta gerdan
kıvıran, falan veya filan şiir divanının uyduruk bir nüshasının bazı kelimelerini
fihrist haline getiren tenbellik tanrısı veya tanrıçalarından asla ve asla
değildir. Bundan dolayı onu herkesle birlikte edebiyat hocası ya da edebiyat
tarihçisi yahut edebiyat uzmanı olarak zikretmek doğru değildir.
Orhan
Okay’ın Beşir Fuad hakkındaki çalışmasında, eserin hazırlandığı dönemi göre, hangi
ciddiyette çalıştı ise sonraki araştırmalarında da aynı titizliği görürsünüz.
Bu yüzden başta Ahmet Midhat Efendi hakkındaki örnek araştırması olmak üzere
bütün kitap ve makaleleri dikkatli bir şekilde okunmaya değerdir.
Daha
Ne diyeyim?…
Şu
sahte/sanal alemden bari olsun kendisine olan borcumu birkaç cümleyle dile
getirmek istedim o kadar. Daha fazlası herkesi yorar.
Orhan
Okay Hocam’a saygı ve sevgilerimi sunuyor, minnetle ellerinden öpüyorum…
Harun
Anay/Temmuz 2013
---
yaz hocam yaz
YanıtlaSilÜzerimizde hakık olan herkesi hayırla anmak lazım.
Ama talib olup da hocalığının hakkını vermeyen hocasına "Sana hakkımı helal etmiyorum!" diyen talebeleri de yazmak lazım.
Ahhh abi.. Allah hepimize güç versin, neler var yazacak neler. Bahsettiğin talebeleri aslında daha çok yazmak lazım..
YanıtlaSil