SÂÂÂDECE BEEENNN SANA ÂŞIĞIM! NO’LUR GÜL YÜZÜNÜ KİMSEYE GÖSTERME HİLÂL’İM!..
Hilâl’im, canım benim! Dolunayım, bir tanem, nur tanem, kendine benzer yüzlüm, şekerparem, iki gözüm, Hilâl’im!
Sen benim sıcak günlerimde soğuk garpuzum, gış günlerimde bekmezimsin!
Herkes senden bahsediyor biliyor musun? Ama sadece konuşuyorlar. Ben ise sana âşığım. Onlara aldanma lütfen! Bu evrende seni seven sadece ve sadece bu aciz kulundur. No’lur bana inan!
Seni hiç görmediğimi biliyorsun. Dünya gözüyle hiç görmeden sevdim seni. Poturafını bile görmeden sana âşık oldum. Adın yetti beni delirtmeye. Hilâl deyince bir hoş oluyorum..
Dedeme sordum o da görmemiş seni. Sonra komşulardan soruşturdum nafile..Hiç kimse görmemiş seni. Ama herkes senden bahsediyor, her an senin adını tesbih ediyorlar: Hilâl, rü’yet-i hilal, kâmet-i hilâl, cülûs-ı hilâl, meşy-i hilâl, hilâlin doğuşu, hilâlin gurubu, hilâlin tutulması, Ramazan Hilâli, Vahhabi Hilali, İran Hilali, Türk Hilali, Pakistan Hilali..
Görüyorsun ya, ne kadar çok seni zikr ediyorlar..
Tanıdıklarımdan senin hakkında bilgi edinemeyince kaynaklara başvurdum. Son üç yüz yıldır yazılan bütün kitapları taradım, hiçbir müellif seni gördüğünü yazmamış.
Nihayet uzun araştırmalardan sonra, XVI. yüzyılın ortalarında vefat etmiş YONTULMAMIŞ ibn KÜTÜK HAZRETLERİ’nin, el-DANGALÂKİYYETÜ FADÎLETÜN ULVİYYETÜN (:Türkiye Türkçe’sine çevirisi: Dangalaklık Yüce Bir Erdemdir; Azeri Türkçe’sine tercümesi: Akıllı İnsanlar Hata Yapmaz) adlı meşhur kitabında senin hakkında biraz bilgi bulabildim. Rahmetli yazarın anlattıkları beni çıldırttı, kitabı okudukça kendimden geçtim, hayallere daldım, senden başka bir şey düşünemez oldum. O sırada evimin bahçesinde üstü açık bir yerde oturuyordum, kitaba bakarak seni hayalimde canlandırırken yumruk gibi dolu taneleri semadan nüzul etmiş üzerime. Çok sonra fark ettim bunu. Kendime geldiğimde her tarafım kan içindeydi..
Merhum bilginimizin kendisi de seni görmemiş. Ama eski alimlerden duyduklarını anlatıyor değerli kitabında. Onun rivayetine göre;
-Asırlardır bazı alim ve yöneticilerimiz seni göremedikleri için aniden ölmüşler. Doğru mu bu Hilâl?
-Senin yüzünden insanlar ikiye ayrılıp kimisi senin nurdan, kimisi ise ateşten yaratıldığını iddia etmişler. Hangisi doğru Hilâl’im?
-İstanbul Rasathanesi’ni dönemin sultanı senin rahat görülmeni engelleyebileceği gerekçesiyle yıktırmış. Doğru mu canım?
-Senin hakkında bilgiler içerebileceği gerekçesiyle Türkler çok az okur-yazar hale gelmişler, yazılanları da imha etmekte imişler. Aslı var mı bunların gözümün nuru?
-Stalin
senin yüzünden binlerce Türk’ün canına kıymış. Bu rivayet sahih mi?
-Hitler, senin adın aklına geldikçe rakı içermiş, öteki
zamanlarında da hacı yağı sürmeyi ihmal etmezmiş. Buna ne dersin ciğerim?
-Kuşlar sana yükselmek ve sana yakın olmak için gökyüzünde fazla kalmak isterlermiş. Hakikaten öyle mi dalağım?
-Kleopatra, sana rakip olmamak için kasten çirkinleşmiş. Ne dersin?
-Seni görmeyen insan Müslüman olamazmış; imanına güvenilmezmiş, görmemekte ısrar eden ise gavur olurmuş. Hakikaten öyle mi?
Yoksa, Abuziddin el-Yalaka Hazretleri’nin, Men lem Yera el-Hilâle fe Hüve Evküz (:Türkiye Türkçe’sine çeviri: Hilâl’i Görmeyen Öküzün Ta Kendisidir; Azeri Türkçe’sine tercümesi: Nizamî, Büyük Bir Şairdir) isimli meşhur telifkerdesinde buyurduğu gibi seni görmekle ilgili rivayetlerin çoğuna güvenilmez mi?
Bütün bunlar doğru mu Hilâl! Yoksa, üstadımız Yalaka merhumun dedikleri gibi anlatılanlara güvenmeyeyim mi?
Hilâl, Sevgilim! Bir hilâl uğruna nice güneşler batar derler; sen beni batırma! Eğer gül cemalini göstereceksen no’lur sadece bana göster!
Ne edersen et, ben seni yine de seviyorum, sana âşığım. Ben rü’yet-i Hilâle değil, adına aşığım..
Harun Anay/Ağustos 2013
----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.