30 Ağustos 2013 Cuma

NEVZAT KAYA ve SÜLEYMANİYE KÜTÜPHANESİ'NE HİZMETLERİ




İŞTE SİZE HAKİKİ HİZMET ERİ: NEVZAT KAYA

Gökte uçan kuşların kendisinin gayretleriyle kanat çırptıklarını böbürlenerek anlatan çok hizmet erbabı tanıdım… Allah Allaaaahhh… Neler yapmışlar da bizim hiç haberimiz olmamış?.. Onları dinleyince insan kendisinden utanıyor, neden bunların ben farkında olmadım diye hayıflanıyor?!
Nevzat Kaya Bey, bu türden insanlardan değildir. O sadece hizmet eder, hep hizmet eder, sürekli hizmet eder, hem de çok az kişinin başarabileceği kadar büyük bir  tevazu, mahviyetkarlık ve güleryüzyülükle..
Nevzat Kaya Bey’i 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde doktora derslerine başladığım yıllarda tanıdım. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde okurken başlayan el yazmalarına merakım sürdüğü için zaman zaman Süleymaniye Kütüphanesi’ne gider, kendimce bir şeyler araştırırdım. Bilmediğim bir şey olunca görevlilerden yardım rica ederdim, onlar da beni kütüphanenin müdür yardımcısı olan ve çoğunlukla oradan oraya koşuşturan, aceleci ve güler yüzlü bir adama gönderirlerdi. Bu adam, kelimenin tam anlamıyla adam, insan, hizmet eri Nevzat Kaya Bey idi. Her zaman yardımsever, her zaman güler yüzlü, her zaman nazik, her zaman beyefendi, her zaman insan. İnsan, tam insan. Eksiği var, fazlası yok, sadece insan, müslüman ve mü’min bir adam.
Sonraki yıllarda ülkemizde ve dünyada el yazması eserlerin değerini daha fazla anlayıp bu konudaki bilgilerim artınca Nevzat Bey’in aynı zamanda bir âlim olduğunu da fark ettim. Tarih bilgisinin yanı sıra el yazmaları ve el yazması kütüphaneler hakkında fikirler üreten bir bilgin.
Bir insan, kendi çalıştığı yeri ve elinin altındaki kitapları çocuğu gibi korur mu? Korur. İşte örneği var: Nevzat Kaya.
Süleymaniye Kütüphanesi ile ona bağlı kütüphaneleri ve bu kütüphaneler içindeki paha piçilemez kitapları, tarihimizi, medeniyetimizi, kısaca bizi yıllarca koruyanlardan biri oldu.
Nevzat Bey’in emekliliği dolayısıyla onu uğurlamak için el yazmaları hakkında bir toplantı yapılmıştı. Konuşmacılardan biri de ben idim. Söze şöyle başladım: Size bir fıkra anlatacağım. Bir resim öğretmeni öğrencilerine bir resim yapıp getirmelerini, onun üzerinden not vereceğini söylemiş. Her öğrenci yaprak, çiçek, kuş vs. resmi yapıp getirmiş. İçlerinden biri, resim kağıdını simsiyah boyamış, sadece sağ üst köşeye tırnak gibi kırmızı bir çizgi çizmiş. Resim, bu kadar. Öğretmen resmi anlayamadığı için öğrenciyi çağırıp ona resimde ne anlatmak istediğini sormuş. Öğrenci şöyle cevaplamış: ‘Yaptığım resimde ZİFİRİ KARANLIKTA BİR ZENCİ SİGARA İÇİYOR ÖĞRETMENİM’
Evet…
Nevzat Kaya Bey, toplumumuzun zencilerinden biridir. Kendileri hiç görünmezler, sadece hizmet ederler, ışık saçarlar, fenerleri küçük de olsa ışık saçmaya devam ederler. Bu türden zencilerimiz çok şükür az değildir, zaten onlar sayesinde ayakta durmaktayız. Onların varlığı bizim için şereftir.
Nevzat Bey’in kadrini ve kıymetini, ülkemizdeki el yazmaları sorununun ne kadar büyük olduğunu ve bu sorunu teşhisin bile çooookkk uzağında olduğumuzu düşündükçe daha iyi anlıyorum. Üç satır talik yazı okuyamayan insanların tenkitli metin neşrettiği bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki..
Nevzat Abi, tevazu sahibi olduğu için bu yazımın ona duyurulmasını istemem doğrusu. Bana tutar bir şeyler söyler mahcup olurum. Sadece aramızda kalsın lütfen..

Harun Anay/Ağustos 2013
----

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.