İŞTE
SİZE HAKİKİ HİZMET ERİ: NEVZAT KAYA
Gökte
uçan kuşların kendisinin gayretleriyle kanat çırptıklarını böbürlenerek anlatan
çok hizmet erbabı tanıdım… Allah Allaaaahhh… Neler yapmışlar da bizim hiç
haberimiz olmamış?.. Onları dinleyince insan kendisinden utanıyor, neden
bunların ben farkında olmadım diye hayıflanıyor?!
Nevzat
Kaya Bey, bu türden insanlardan değildir. O sadece hizmet eder, hep hizmet
eder, sürekli hizmet eder, hem de çok az kişinin başarabileceği kadar büyük
bir tevazu, mahviyetkarlık ve
güleryüzyülükle..
Nevzat
Kaya Bey’i 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe
Bölümü’nde doktora derslerine başladığım yıllarda tanıdım. Ankara Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi’nde okurken başlayan el yazmalarına merakım sürdüğü için zaman
zaman Süleymaniye Kütüphanesi’ne gider, kendimce bir şeyler araştırırdım.
Bilmediğim bir şey olunca görevlilerden yardım rica ederdim, onlar da beni
kütüphanenin müdür yardımcısı olan ve çoğunlukla oradan oraya koşuşturan,
aceleci ve güler yüzlü bir adama gönderirlerdi. Bu adam, kelimenin tam
anlamıyla adam, insan, hizmet eri Nevzat Kaya Bey idi. Her zaman yardımsever,
her zaman güler yüzlü, her zaman nazik, her zaman beyefendi, her zaman insan.
İnsan, tam insan. Eksiği var, fazlası yok, sadece insan, müslüman ve mü’min bir
adam.
Sonraki
yıllarda ülkemizde ve dünyada el yazması eserlerin değerini daha fazla anlayıp
bu konudaki bilgilerim artınca Nevzat Bey’in aynı zamanda bir âlim olduğunu da
fark ettim. Tarih bilgisinin yanı sıra el yazmaları ve el yazması kütüphaneler
hakkında fikirler üreten bir bilgin.
Bir
insan, kendi çalıştığı yeri ve elinin altındaki kitapları çocuğu gibi korur mu?
Korur. İşte örneği var: Nevzat Kaya.
Süleymaniye
Kütüphanesi ile ona bağlı kütüphaneleri ve bu kütüphaneler içindeki paha
piçilemez kitapları, tarihimizi, medeniyetimizi, kısaca bizi yıllarca
koruyanlardan biri oldu.
Nevzat
Bey’in emekliliği dolayısıyla onu uğurlamak için el yazmaları hakkında bir
toplantı yapılmıştı. Konuşmacılardan biri de ben idim. Söze şöyle başladım:
Size bir fıkra anlatacağım. Bir resim öğretmeni öğrencilerine bir resim yapıp
getirmelerini, onun üzerinden not vereceğini söylemiş. Her öğrenci yaprak,
çiçek, kuş vs. resmi yapıp getirmiş. İçlerinden biri, resim kağıdını simsiyah
boyamış, sadece sağ üst köşeye tırnak gibi kırmızı bir çizgi çizmiş. Resim, bu
kadar. Öğretmen resmi anlayamadığı için öğrenciyi çağırıp ona resimde ne
anlatmak istediğini sormuş. Öğrenci şöyle cevaplamış: ‘Yaptığım resimde ZİFİRİ
KARANLIKTA BİR ZENCİ SİGARA İÇİYOR ÖĞRETMENİM’
Evet…
Nevzat
Kaya Bey, toplumumuzun zencilerinden biridir. Kendileri hiç görünmezler, sadece
hizmet ederler, ışık saçarlar, fenerleri küçük de olsa ışık saçmaya devam
ederler. Bu türden zencilerimiz çok şükür az değildir, zaten onlar sayesinde
ayakta durmaktayız. Onların varlığı bizim için şereftir.
Nevzat
Bey’in kadrini ve kıymetini, ülkemizdeki el yazmaları sorununun ne kadar büyük
olduğunu ve bu sorunu teşhisin bile çooookkk uzağında olduğumuzu düşündükçe
daha iyi anlıyorum. Üç satır talik yazı okuyamayan insanların tenkitli metin
neşrettiği bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki..
Nevzat
Abi, tevazu sahibi olduğu için bu yazımın ona duyurulmasını istemem doğrusu.
Bana tutar bir şeyler söyler mahcup olurum. Sadece aramızda kalsın lütfen..
Harun
Anay/Ağustos 2013
----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.