ÖMER
FARUK AKÜN HOCA Hakkında Yazmak
Size, benzerine az rastlanılacak
bir ilim adamını anlatmak istiyorum.
Yazımın kahramanı, İstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi emekli öğretim üyelerinden edebiyatçı Prof.Dr.
Ömer Faruk Akün hocamız.
Niyetim onun hakkında bir
şeyler yazarak öğrencilerimi bilgilendirmek.
Niyetim, adını sadece
ihtisas erbabının bildiği büyük bir insana karşı olan borucumu ödemek.
Niyetim, sorumluluğumu yerine
getirmek.
Niyetim, Ömer Faruk Akün ve
çalışmaları hakkında düşünerek kendime dersler çıkarmak.
Niyetim, Ömer Faruk
Akün’den hareketle bazı sorular sormak.
Niyetim, Ömer Faruk Akün’ün
yaşadığı dönemin entelektüellerini ve üniversite ortamını sorgulamak.
Niyetim, Ömer Faruk Akün’ü
merkeze alarak Cumhuriyet dönemi bilim hayatı hakkında bazı değerlendirmelerde
bulunmak.
Niyetim, öğrencilerimin ve
okuyucularımın ülkemizin entelektüel sorunları hakkında doğru düşünmelerine
yardımcı olmak.
Fakat, çok zor bir bahis,
çok zor bir şahsiyet, anlaşılamamış bir bilgin var karşımızda.
Belki de tam olarak
hiçkimsenin anlayamayacağı nadide biri var karşımızda.
Bu kadar büyük ve önemli
bir zat hakkında yazmak ise herkes için büyük cür’et.
Hele benim gibi bilgisi
sınırlı, yazma kabiliyeti zayıf ve alanı edebiyat olmayan bir garibanın pek çok
kişinin hakkında yazmaya çekindiği az bulunur büyük bir zat hakkında kalem oynatması
ise rahatlıkla ‘cahil cür’eti’ olarak vasıflandırılabilir.
Ne derlerse desinler, bir
şeyler yapmalıyım ve yazmalıyım diye kıvranıyorum.
Yıllardır hayatı, şahsiyeti
ve çalışmalarıyla hemhal olmama rağmen, onun hakkında yazmaya günlerdir nereden
ve nasıl başlayacağıma karar veremiyorum. İlk cümleyi kuruyorum, iyi görünüyor,
ikinci cümle, üçüncü cümle derken karaladıklarım hoşuma gitmiyor, hepsini
siliyorum. Bir sonraki gün devam etmek üzere, dosyayı kapatıyorum. Ertesi gün yine
aynı akibet geliyor yazıların başına.
Niçin dersiniz?
Zor adam da ondan.
Zor konu da ondan dolayı
yazamıyorum.
Bir yandan elimden geldiği
kadar konunun hakkını vermek, öte yandan farkına vardığım onlarca eksikliği
eleştirmek istiyorum.
Fakat ülkemizde sevilen
kişiler hakkında sadece ve sadece övgüler düzülür.
İnsanlar, sevdikleri ve
saygı duydukları şahısları çoğunlukla eleştirmezler bizim ülkemizde. Çünkü,
sadece düşmanlar ve kötü niyetliler eleştiri yapar onların zannınca.
Bu sebeple yazamadım
kendisinden çok istifade ettiğim Ömer Faruk Akün Hocam hakkında. Yazmaktan
çekindim, hala çekingenlik var üzerimde. Ne yapsam, ne etsem diye düşünürken
sonunda, tam yoğunlaşamasam da, en kötü haliyle de olsa bir şeyler karalamaya
karar verdim.
‘Ben onun hakkında
yazmazsam kimse yazmayabilir, ben onu eleştirmezsem kimse buna cesaret edemeyebilir’
kanaat ve düşüncesindeyim.
Yazmalıyım, yazmalıyım,
yazmalıyım, yazmalıyım.
Hak için yazmalıyım,
hakikat aşkına yazmalıyım.
Milletime ve öğrencilerime
olan borcumu ödemek için yazmalıyım.
Çağıma şahidlik etmek için
yazmalıyım.
Yazacaklarımın Ömer Faruk
Akün Hocam’a layık olamayacaklarını, onu tam olarak anlatmaktan aciz
kalacaklarını biliyorum. Bu konuda her bakımdan tam bir acziyet içinde olduğumu
teslim ediyorum. Yine de, yazmak, yazmamaktan daha iyidir. Tarihe not düşme
kabilinden kabul edilmeli yazdıklarım.
O halde dostlarım! Aziz
hocamız hakkında bundan sonra yayımlayacağım makalelerimi lütfen okuyunuz ve
yorumlarınızla bana yardımcı olunuz. Birlikte oluşturalım yazılarımın
içeriğini.
Harun Anay/09.11.2013.
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.