5 Aralık 2013 Perşembe

ARAPLARDA TÜRK DÜŞÜNCESİ TARTIŞMALARI


ARAPLARDA TÜRK DÜŞÜNCESİ TARTIŞMALARI

Çağdaş Arap düşüncesiyle çağdaş Türk düşüncesi arasındaki ilişki, sınırları tespit oldukça zor olduğu için büyük bir problemler alanı olmanın yanı sıra, özellikle düşünürler dikkate alındığında pek çok bakımdan dramatik ve trajik unsurlar da taşır. Söz gelimi, Arap milliyetçiliğinin seküler kanadının en büyük ideologu olan Sâtı' el-Husrî'nin, uzun yıllar bir Osmanlı düşünür ve eğitimcisi olarak hizmet ettikten sonra kendine yeni bir kimlik bularak Arap milliyetçiliğinin en büyük düşünürlerinden biri haline gelmesi başka hangi kelimelerle anlatılabilir? Böyle bir düşünürün nerede yer alacağı, sınırların nasıl çizileceği doğrusu tartışmaya değer bir husustur. Özellikle XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılın ilk yarısına kadar faaliyette bulunan pek çok düşünür ve yazar için de benzer tartışmalar yapılabilir, yapılmalıdır.[1]
Öte yandan bazı Arap düşünürlerinin bizimle ilişkisi göz yaşartıcıdır da. Bu düşünürlerden biri olan Mısırlı Abdurrahman Azzâm (ö.1976), tıp tahsil etmek üzere Londra'ya gitmiş ancak öğreniminin sonuna doğru Balkanlarda müslümanların vahşice katledildiğini öğrenince tahsilini terk ederek o sırada devam etmekte olan II. Balkan Savaşı'nda Osmanlı ordusu saflarında yer almaya karar vermiştir. Bu gayeyle, önce İstanbul'a sonra Edirne'ye gelmiş, orada Enver Paşa ile tanışmış ve ondan yakın ilgi görmüştür. Birara İstanbul Üniversitesi'nde okumak için kayıt yaptırdıysa da devam edememiş ve I. Dünya Savaşı'nın başlamasından önce Mısır'a dönmüştür. Daha sonraki tarihlerde Trablusgarb Harbi'ne de katılan ve Ömer Muhtar ile dost olan Abdurrahman Azzâm, 1938'de Vakıflar ve Sosyal İşler Bakanlığı yapmıştır. Aynı yıl Türkiye'ye orta elçi olarak tayin edilmiş 1944'de de Mısır Dışişleri Bakan Yardımcılığı'na getirilmiştir. Bütün bu faaliyetlerinin ve görevlerinin yanı sıra Arap Birliği'nin kuruluşunda da önemli rol oynamıştır.[2]
Sadece Sâtı el-Husrî ve Abdurrahman Azzâm'ın hayatları bile bizim Arap düşüncesine farklı bir açıdan bakmamız gerektiğini ve çağdaş Arap düşüncesiyle Türk düşüncesinin birbirinden tamamen ayrı birer düşünce gelenekleri olmadığını göstermeye yetebilir. Bu yüzden, asırlarca Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yaşayan Arap düşünürlerinin ve yazarlarının XIX. yüzyılın tamamında ve XX. yüzyılın özellikle ilk çeyreğinin sonun kadar Osmanlı Devleti, siyâseti, sorunları, Türklerle ilişkiler, Osmanlı düşüncesi vs. ile ilgilenmeleri, bu konularda fikir yürütmeleri, özellikle de çeşitli dergi ve gazetelerin bu alanlarda Arap kamuoyunu aydınlatmak gayesiyle yayın yapmaları beklenen bir husustur. Bundan dolayı ıslahatlar[3]; Osmanlı Sultanı Abdülaziz[4]; II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesi dolayısıyla Hilal Dergisi'nin onun hakkında bilgi vermenin yanı sıra bir özel sayı çıkarması[5]; İttihâd ve Terakkî[6], II. Meşrutiyet[7]; Midhat Paşa[8]; Mustafa Reşid Paşa[9]; Ahmed Cevdet Paşa[10]; Namık Kemal[11] ve Arap-Türk ilişkileri[12] gibi konu ve şahıslar hakkında makaleler yayımlanması şaşırtıcı değildir.[13]
Bu tür yazılara ilaveten pek çok Arap düşünür ve yazarı, İstanbul'u zi­yaret etmiş, orada yaşamış, en azından Osmanlı Devleti'nin başkentindeki gelişmeleri takip etmeye çalışmıştır. Hatta bunlardan bazıları İstanbul'da okumuş, Meclis-i Meb'usân'da milletvekili olarak bulunmuştur. Benzer bir durum Türk düşünür ve ilim adamlarının Arap ülkelerine giderek oralarda faaliyette bulunmalarında da görülür. Abdullah Cevdet (ö.1932)'in çıkardığı ve Türk batılılaşma tarihinin en önemli dergilerinden biri olan İctihâd Dergisi, 1906-1908 yılları arasında Kahire'de yayımlanmıştır.[14] Çağdaş Türk düşüncesinin en değerli klasiklerinden biri olan Yusuf Akçura (ö.1939)'nın Üç Tarz-ı Siyâset makalesi ile Ahmet Ferit ve Ali Kemal'in bu makaleye cevap mahiyetindeki yazıları da 1904 yılında Kahire'de Türk Gazetesi'nde yayımlanmıştır.[15]
Ancak XIX. yüzyıldan itibaren Araplarla Türklerin ilişkilerinin daha ön­ceki asırlardakine göre oldukça farklılık arz ettiği de bir gerçektir. Bu yüzyılda Osmanlının hâkim olduğu Arap topraklarının Avrupa devletlerinin saldırılarına maruz kalması, Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yer alan bütün topraklarda milliyetçilik cereyanlarının yavaş yavaş kendini göstermeye başlaması ve nihayet Avrupa'da ortaya çıkan çeşitli akımların tesiri gibi sebeplerle Araplar arasında milliyetçilik duyguları gittikçe yayılmaya başlamıştır. Milliyetçilik duygusunun bu gelişimine rağmen, Butrus el-Bustânî (ö.1883), Nâsîf el-Yâzicî (ö.1871), Halîl el-Hûrî (al-Khuri) (ö.1907), Ahmed Fâris Şidyâk (ö.1887) gibi Hıristiyan asıllı yazarların yanı sıra[16], Muhammed Abduh, Tunuslu Hayreddin Paşa (ö.1890), Ahmed Urâbî Paşa, Mustafa Kâmil (ö.1908) ve Hüseyin el-Cisr (ö.1909) gibi pek çok müslüman yazar da Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmayı savunmuşlardır. Bunlardan Mısır'daki Vatan Partisi (el-Hizbü'l-Vatanî)'nin lideri olan Mustafa Kâmil 1898 yılında basılan Şark Meselesi (el-Mes'eletü'ş-Şarkiyye) adlı eserinde Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmayı, bu devletin bekasının insanlık için gerekli olduğunu, çökmesinin ise evrensel bir savaşa yol açabileceğini ileri sürmüştür. Onun bu partideki halefi olan Muhammed Ferid (ö.1909) de Osmanlı Devleti Tarihi (Tarihü'd-Devlet el-Osmânîyye) adlı kitabında aynı görüşleri savunmanın yanı sıra Osmanlı Padişahlarından büyük övgü ile söz etmiştir.[17] Suriye asıllı Hüseyin el-Cisr de, eserlerinde Osmanlı Devleti ve özellikle de çağdaşı II. Abdülhamid hakkında devamlı şekilde olumlu ifadeler kullanmış, bazı eserlerini bu sultana ithaf ederek, II. Abdülhamid'i ve siyâsetini tenkit eden Suriye asıllı ve Afgânî'nin talebelerinden olan Edîb İshak (ö.1885) ile el-Mukattam ve el-Ehrâm gazetelerinin yazarları gibi kişilere karşı, onun siyâsetini desteklemiştir.[18]
Bu düşünürlerin yanı sıra Muhammed Abduh'un öğrencilerinden Abdülaziz Câvîş (ö.1929)[19]; Lübnanlı bir Hıristiyan (Mârunî) olup Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu sorunların çözümü için 1876 Anayasası'na dönüşün gerekli olduğunu ileri süren Halîl Ganîm[20] ve Semerâ-tü'l-Fünûn'da Osmanlı yanlısı bir siyâset takip etmesine rağmen II. Meşrutiyet'ten sonra Arap milliyetçiliğini tahrik etmekle suçlanan Şeyh Abdülkâdir el-Kabbânî (ö.1935)[21] gibi Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmayı savunan pek çok kişinin adını anmak mümkündür.
Bununla birlikte özellikle XX. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti'nden ayrılmayı savunan görüşler yavaş yavaş yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Önceleri Rifâ'a Râfi' et-Tahtâvî (ö.1873)'nin Mısır'ın geri kalışının suçunu önce Memluklulara sonra ise Osmanlı Türklerine yüklemesinde olduğu gibi bir tenkit olarak gelişen bu akım[22], daha sonra git­tikçe güçlenerek Osmanlı Devleti'nden ayrılmayı talep eder hale gelmiştir. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nden açıkça ayrılmayı talep eden ilk müslüman Arap yazarlarından biri olan Suriye asıllı Abdurrahman Kevâkibî (ö.1902), Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını ve hilâfetin Türklerin elinden alınıp Araplara geri döndürülmesini ileri sürmüştür.[23] Benzer görüşleri, Hıristiyan asıllı Necib Azurî (ö.1916) de savunmuştur. İstanbul'da Mülkiye'den mezun olan Azurî, gerek Paris'te gerekse daha sonra hayatını sürdürdüğü Beytülmukaddes ve Kahire'de Türk karşıtı faaliyetlerine devam etmiştir. Azurî, Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını savunmakta ve bunu yaparken de Arapların Türklerden üstün olduğunu iddia etmektedir. Ona göre, Osmanlı Devleti'ni yok etmek için üç devrim gereklidir: Arap devrimi, Kürt devrimi, ve Ermeni devrimi.[24] Muhammed Abduh'un öğrencilerinden biri olan Mısırlı Ahmed Lütfi es-Seyyid (ö.1963) de Türk aleyhtarı görüşlere sahip olup Mısırlıların Türklere karşı beslediği dinî birlik duygularını onların kimlikleri için bir tehlike olarak görmüş ve bu yüzden Türkleri İngilizler kadar yabancı saymıştır.[25]
Bu düşünürlerden başka, pek çok Arap milliyetçisi de Arapların Türk­lerden ayrılmasını savunarak Türk karşıtı faaliyetlerde bulunmuştur.[26]Bütün bu gayretlerin neticesinde de, I. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti yıkılmış ve Arap toprakları bu devletin hâkimiyeti altından çıkmıştır. Daha sonraki tarihlerde ise Arap topraklarının büyük bir kısmı önce sömürge durumuna düşmüş daha sonraki tarihlerde de bu topraklarda muhtelif isimlerle bağımsız devletler kurulmuştur. Ancak bu gelişmelerin olmasıyla, ne Araplar arasında Türklere ilgi ve onlarla ilgili tartışmalar, ne de Türkler arasında Araplara ilgi ve onlarla ilgili tartışmalar son bulmuştur.
Bununla birlikte, Osmanlı Devleti'nin yıkılması ve onun yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla çağdaş Türk düşüncesi ve Arap düşüncesi arasındaki ilişkinin yeni bir döneme girdiği söylenebilir. Zira yeni Türk devletinin kuruluşundan sonra, dil, din, hukuk, iktisat vb. alanlarda girişilen inkılaplar, Arap düşünürleri arasında bazen büyük tepki toplamış bazen ise hayranlıkla takip edilmiştir. Bu yüzden de, çağdaş Arap düşüncesinde Türkiye'deki değişiklikler karşısında alınacak tavırla ilgili olarak bugüne kadar devam eden bir tartışma ortaya çıkmıştır. Bundan dolayı, denilebilir ki, Osmanlı Devleti'nin yıkılışından sonraki dönemde gelişen Arap düşüncesi içerisinde çeşitli akımlarca tartışılan batı medeniyeti, düşüncesi ve bilimi; doğu dünyasının hali ve geleceği; İslâm düşün­cesinin yenilenmesi; İslâm'ın toplum ve siyâsetteki yeri; milliyetçilik; eği­tim ve kültür gibi pek çok konuda Türkiye'deki değişikliklerin, dolayısıyla da Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesinin doğrudan veya dolaylı tesiri vardır.
Türkiye'deki değişikliklerle ilgili bu tartışmalara katılanlardan Türkiye'deki inkılapları tasvip eden bazıları, Türklerin doğru yolda olduklarını, bu uygulamalarla birlikte Türkiye ve Şarkın büyük bir sıçrama yaptığını veya yapacağını, bu yüzden de Şark dünyasının ve kendi ülkelerinin bu değişiklikleri alıp uygulaması gerektiğini savunurak başta Atatürk olmak üzere bu inkılapları tatbik edenlere hayranlıklarını ifade etmişlerdir.[27]Bazıları ise siyaset, iktisat, dile önem verme vb. alanlardaki gelişmeleri onaylayıp benzerlerinin ülkelerinde de uygulanmasını savunurken özellikle eğitim-öğretim, dinî ve toplumsal alandaki inkılaplara ve insan hürriyetiyle ilgili kısıtlamalara itirazlarını belirtmişlerdir.[28]
Atatürk, Kemalizm ve lâiklik gibi isimler altında yapılan bu tartışmaların[29] başında din-siyâset ilişkisi, başka bir deyişle hilâfetin kaldırılması gelmektedir. 1924 yılında hilâfetin kaldırılması, başta Mısır olmak üzere bütün Arap dünyasında siyâsî, fikrî, dinî ve hatta toplumsal açıdan büyük bir şoka sebep oldu. Bu yüzden de, daha önceki yıllarda da Osmanlı halîfeliğinin durumu ve geleceği gündemde olmasına rağmen, bu tarihten son­raki tartışmalarda din-siyâset ilişkisi, halîfeliğin dindeki yeri, Osmanlı halîfeliğinin faydaları ve zararları gibi tartışmalarda büyük bir patlama görülür.
Osmanlı hilâfeti kaldırıldıktan sonra, Şâir Şevki, Şâir Hafız İbrahim (ö.1932), Mustafa Sâdık er-Râfi'î, Şeyh Muhammed Şâkir ve Ezher âlimlerinden pek çok kişi konuyla ilgili görüşler beyan etmişlerdir.[30] Bunların yanı sıra, Hicaz Kralı Hüseyin kendini halîfe ilan ettirmeye çalışmış, Ezher Üniversitesi'nden Şeyh Mustafa el-Merâgî gibi Mısırlı âlimler ise, kendi krallarının halîfe seçilmesi için faaliyette bulunmuşlardır.[31] Ayrıca Türkiye'de hilâfetin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan tartışmaların bir ürünü olan ve yukarda hakkında bilgi verilen Ali Abdürrâzık'ın İslâm ve Siyâsetin İlkeleri (el-lslâm ve Usûlü'l-Hükm) adlı eserinde savunulan görüşleri redd veya kabul eden kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak Osmanlı hilâfeti ve Cumhuriyetten sonra Türkiye'de yapılan değişiklikleri konu edindikleri söylenebilir.
Türkiye'deki değişikliklerle ilgili tartışmalar bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Türkiye ve Türk düşüncesiyle yakından ilgilenenlerden biri olan Mısırlı Abdülvehhâb Azzâm (ö.1959), Kahire Üniversitesi'nde Farsça ve Türkçe'yi ilk okutan kişidir. Mehmet Akif Ersoy Mısır'da bulunduğu sırada onun yakın komşusu ve dostu oldu. Mehmet Âkif'in bazı şiirlerini Arapça'ya çevirmesinin yanı sıra ölümünden sonra Risâle Dergisi'nde İslâm Şairi Mehmet Akif başlıklı bir dizi makale neşretti.[32] Bunların yanı sıra Abdülvehhab Azzâm, Celal Nuri'nin lslâm Birliği (lttihâd-ı İslâm) başlıklı eserini[33] Hamza Tâhir ile birlikte Arapça'ya Müslümanların Birliği (lttihâdü'l-Müslimîn) adıyla 1920 yılında tercüme etti.[34]Türk düşüncesiyle ilgili bu faaliyetlerinin yanı sıra A. Azzâm, Abdülaziz Fehmi Paşa'nın Türkiye'deki harf değişikliklerinden etkilenerek Arapça'nın da Latin harfleriyle yazılmasını Dil Kurumu'na (Mecmau Fu'âd el-Evvel li'l-Lugat el-Arabiyye) teklif etmesi üzerine onunla büyük bir tartışmaya girişti.[35] Bunun dışında, Türkiye'deki yeni dönemde uygulanan batılılaşma, kültür ve din gibi alanlardaki çeşitli değişikleri de tenkit etti.[36]
Öte yandan Arapça'nın Latin harfleriyle yazılmasıyla ilgili bu tartışmanın benzeri fes ve fötr giymek veya başı açık gezmek hususunda da olmuştur. Mahmud Azmi, fötr (şapka) giymeyi seçmiş, Mustafa Sâdık er-Râfi'î fesi tercih edip fötr giymeyi ictimâî bozukluk olarak kabul etmiş, buna karşılık Kâsım Emin ise hem fesi hem de fötr giymeyi reddedip başı açık olmanın en iyisi olduğunu hem savunmuş hem de uygulamıştır.[37]
Bunların yanı sıra, Müslüman Kardeşler teşkilatının önde gelen düşünürlerden biri olan Seyyid Kutub (ö.1966)'un savunduğu görüşlerin önemli bir kısmında Türkiye'deki tatbikata açık veya gizli itirazlar ve tenkitler mevcuttur. Bu yüzden hilâfetin kaldırılmasından sonra geliştirilmeye çalışılan İslâm devleti nazariyesinin en güçlü savunucularından biri olan Seyyid Kutub'un Atatürkçülüğü temel bir seküler kötülük olarak mahkum etmesine şaşırmamalıdır.[38]
Çağdaş Arap düşüncesindeki, Türkiye'deki tatbikat ve Atatürk'le ilgili tartışmalar şüphesiz bunlardan ibaret değildir. Daha sonraki yıllarda gerek tenkit etmek gerekse kabul etmek gayesiyle bu konularda pek çok araştırma ve yazı yayımlanmıştır. Söz gelimi, Abdülmaksud Abdülganî çağdaş İslâm düşüncesiyle ilgili yazdığı eserinin Batılılasma (Hareketü't-Tagrîb) bölümünde Mustafa Kemal Atatürk'e özel bir bölüm ayırır ve bu bölümde Atatürk'ün kısaca hayatını ve çeşitli meselelerdeki görüşlerini anlattıktan sonra onun 'küçüklüğünden itibaren Allah'a ihtiyaç olmadığına inandığını' ve İslâm'ı 'yıkıcı bir âmil' kabul ettiğini ileri sürmekte ve bu yanlış bilgileri esas alarak tenkitlerde bulunur.[39] Aynı şekilde, 1987 yılında Ezher Üniversitesi'nde Osmanlı Halifeliğinin Yıkılısı ve Bunun İslâmî Davete Tesiri başlıklı bir tez de doğrudan doğruya Türk düşüncesiyle ilgilidir. Daha özel olarak ise bu tezde, halifeliğin kaldırılmasında Atatürk'ün rolü müstakil bir başlık altında incelenmektedir. Ayrıca Osmanlı hilâfetinin ortadan kalkmasında Türklerin ve Arapların sorumluluklarına da ayrı bir bölüm ayrılmaktadır.[40]
Bu tartışmaların yanı sıra, eğitim, siyâset, idarî teşkilatlanma vb. pek çok alanda da Türkiye'nin Arap ülkelerine tesirli olduğu söylenebilir. Bu tesir ile ilgili çarpıcı örneklerden biri Irak eğitim-öğretim tarihinde görülür. Irak'ta eğitim öğretimin yaygınlaşması ve teşkilatlanması hususunda büyük gayretleri olan, Şî'î Arap milliyetçisi Fâdıl el-Cemâli'nin eğitim-öğretim alanında yaptıkları büyük ölçüde aynı dönemde Türkiye'de yapılanlara benzemektedir. Cemâlî, Irak'ta öğrenimini tamamladıktan sonra 1929 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Columbia Üniversitesi Teacher's College'da okumaya başladı. Burada okuduğu sırada Amerikan eğitim metodlarının, özellikle de John Dewey'in tesirinde kaldı. Doktorasını buradan aldıktan sonra Irak'a döndü ve oradaki ilk işi, kendi doktora tezinin jürisinde başkanlık yapan ve John Dewey'in eğitim an­layışını savunan Paul Monroe'u Irak'a davet ettirmek oldu. 1932-1943 yılları arasında Irak Eğitim Bakanlığı'nda önemli görevlerde bulunan Cemâlî, 1937-1939 yılları arasında eğitim-öğretimle ilgili bir kanunu kabul ettirmekte başarılı oldu. Bu kanun, devletin kontrolünü özel ve misyo­ner okullarına yaygınlaştırdı, hiçbir Iraklı çocuğun ilkokul seviyesinde iken yabancı okullara katılmamasını şart koştu ve bütün öğrencileri tek bir devlet imtihanına girmeye mecbur kıldı. Ayrıca bu kanuna göre, bütün yabancı ve özel okullar, devletin talimatlarına göre, Arapça ve Arap tarihi öğretmek mecburiyetindeydi. Bütün bu faaliyetlerinde esas olarak, Sâtı el-Husrî'nin elitist eğitim anlayışına karşı çıkarak, milliyetçiliğin tek bir ideoloji olarak yaygınlaşabilmesi için eğitimi eyaletlere ve kırsal bölgelere yaymaya çalıştı.[41]
Görüldüğü üzere, Fâdıl Cemâlî'nin Irak eğitiminde gerçekleştirmeye çalıştıkları Türkiye'de Atatürk döneminde uygulanan eğitim-öğretim siyâsetine ve uygulamalarına çok benzemektedir. Türkiye'de Atatürk döneminde eğitim öğretim yaygınlaştırılmak istendi, Cemâlî de bunu yapmaya çalışmıştır. Cemâlî'nin kanunlaştırmak için büyük gayret sarf ettiği ka­nun ile bizdeki Tevhid-i Tedrisat Kanunu arasında büyük benzerlikler bulunmaktadır. Üstelik 1924 yılında John Dewey Türkiye'ye davet edilip Türk millî eğitimi hakkında bir rapor hazırlattırılmış[42], Cemâlî de John Dewey'in görüşlerinin en önemli savunucularından birini Irak'a davet ederek aynı eğitim felsefesini Irak'ta uygulamaya çalışmıştır.
Arap dünyasındaki Osmanlı, Türkiye ve çağdaş Türk düşüncesinin muhtelif konularıyla ilgili tartışmaların günümüze kadar devam ettiği rahatlıkla söylenebilir. Türkiye, Osmanlı tarihi, Sultan Abdülhamid, Türk-Arap ilişkileri, Türk edebiyatı, Türkçe'nin çeşitli Arap ülkelerindeki konuşma dillerine tesiri, Türkiye'de düşünce hayatı, dinî cemaatler, siyâsî gelişmeler vb. alanlarda ihmal edilemeyecek kadar önemli ve gittikçe gelişen Arapça literatür bunun en açık örneğidir.[43]
Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesi Arap düşüncesine bu şekilde tesirde bulunurken, çağdaş Arap düşüncesi de Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesine tesir etti. Özellikle siyâsî, ideolojik, dinî, ahlâkî ve ilmî alanda görülen bu etki, 1960'lardan sonra yüzlerce Arapça eserin Türkçe'ye tercüme edilmesine sebep oldu.[44] Bu tercümelerin büyük bir kısmı daha çok dinî alanda olmakla birlikte, Türkiye'de tartışılan İslâmcılık ve laiklik gibi konularda Cumhuriyet ideolojisini desteklemek ve Türk İslâmcılarına seküler Arap düşünürlerinin tezleriyle cevap vermek gibi gayelerle de kitaplar tercüme edilmiştir.[45]
Bütün bu tercümeler, özellikle dine ilgi duyan kesimler için büyük ölçüde, Türk sekülerleri için de pratik sebeplerle, çağdaş Arap düşüncesinin bir referans olduğunu göstermektedir.[46] Cumhuriyet dönemindeki bu tercümeler ve karşılıklı etkilenmeler, daha önceki tarihlerde Arap düşüncesiyle hiç ilişkiye girmemiş olsaydık bile, bundan sonra çağdaş Arap düşüncesine özel önem vermemizi gerekli kılmaya yeterlidir. Zira bu kadar tercümenin yapıldığı bir dönemin düşünce tarihi Arap düşüncesiyle karşı­laştırılmadan, en azından Arap düşüncesi dikkate alınmadan, yazılamaz.
Harun Anay/6.12.2013
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
linkedin.com/HarunAnay
academia.edu/HarunAnay
----



[1] Söz konusu tarihler arasında fikirlerini yazan ve genellikle bu özelliklere sa­hip olan düşünürler Arap düşüncesi veya 'Osmanlıcılık' başlığı altında işlen­mekte ya da milliyetçilik tartışmalarının içinde değerlendirilmektedir. Böyle­ce de bu düşünürlerin ve tartışmaların Türk düşüncesiyle ilişkisi çoğu zaman gözden kaçmaktadır. Bu türden araştırmalara örnek olarak bkz. Cleveland, William L., The Making of an Arab Nationalist, Ottomanism and Arabism in the Life and Thought of Sâtı' al-Husrî, Princeton-1971; Kayalı Hasan, Jön Türkler ve Araplar: Osmanlı İmparatorluğu'nda Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetçiliği ve İslâmcılık, 1908-1918, çev. Turkan Yoney, İstanbul-1998; Kurşun, Zekeriya, Yol Ayrımında Türk-Arap İlisskileri, İstanbul-1992; Commins, David Dean, Islamic Reform, Politics and Social Change in Late Ottoman Syria, New York, Oxford-1990; a.yz., 'Social Criticism and Reformist Ulama of Damascus', Studia Islamica, LXXVIII, s. 169-180, Paris-1993; Dawn, C. Ernest, From Ottomanism to Arabism, Essays on the Origins of Arab Nationalism, Urbana-1973; Saab, Hassan, The Arab Federalists of the Ottoman Empire, Amsterdam-1958; Simon, Rachel, Libya between Ottomanism and Nationalism: the Ottoman Involment in Libya During the War with Italy (1911-1919), Berlin-1987.
[2]  Günel, Fuat, 'Azzâm, Abdurrahman' md., TDV. lslâm Ansiklopedesi, İstanbul-1991, IV, s. 351-352.
[3]  Örnek olarak bkz. Kaysî, Abdülvahhâb Abbas el-, 'Hareketü'l-Islâh fi'd-Devlet el-Osmânîyye ve Te'siruhâ fi'l-Irak, 1839-1877', Mecelletü Külliyyeti'l-Âdâb, S. III, s. 111-126, Bağdad-1961.
[4]  Ahmed Saib Beg, 'el-İrtikâ'ü'l-Fikrî fî Türkiya, min Kitabi Vâkı'at es-Sultan Abdülaziz li Mü'ellifihî Ahmed Sâib Beg', Mecelletü'l-Muktataf, XXVIII, s. 1008-1013, 1903.
[5]  'Abdülhamid es-Sânî', Mecelletü'l-HilAl, 1 Yulyu 1909, s. 569-599, Kahire- 1909 (II. Abdülhamid özel sayısı). Ayrıca bkz. 'Abdulhamid es-Sânî, Vülide Sene 1842 ve Tevellâ Sene 1876 ve Huli'a Sene 1909', a.e, Yıl: 17, S. 9, s. 514-534, Kahire-1909; Va'iz, Ra'ûf el-, 'Eser ed-Düstûr el-Osmânî ve Hal' es-Sultan Abdülhamid fi'ş-Şi'r el-Irakî', Mecelletü Külliyyeti'l-Âdâb, S. XV, s. 257-189, Bağdad-1972; Ebû Menne, Butrus, 'es-Sultan Abdulhamid es-Sânî ve'ş-Şeyh Ebü'l-Hüdâ es-Sayyâdî', Mecelletü'l-lctihâd, Yıl: 2, S. V, s. 59­88, Beyrut-1989; Hüseyin, Abdullah Ahmed, 'es-Sultan Abdülhamid Tâgiyetün ve Leyse Halîfe', Mecelletü'l-Arabî, S. 178, s. 52-58, Küveyt-1973.
[6]  'Cem'iyyetü'l-İttihâd ve't-Terakkî ve'l-İnkılâb el-Osmânî', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 8, s. 491-496, Kahire-1909.
[7]  'el-İnkılâbü's-Siyâsî el-Osmânî', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 1, s. 3-41, Kahire-1908; 'el-İnkılâbü's-Siyâsî el-Osmânî: Hel Hüve Sahîhun Sâbit', a.e., Yıl: 17, S. 4, s. 247-249, Kahire-1909; 'Mahmud Şevket Başa, Kâidü'l-Feylak es-Sâlis ve Müdîru Hareketi'l-Cünd ed-Düstûrî li Fethi el-Âsitâne ve Mü'eyyid ed-Düstûr bi's-Seyf, a.e, Yıl: 17S. 9, s. 535-536, Kahire-1909; Makdesî, Ruhi Beg el-Hâlidî el-, 'el-İnkılâb el-Osmânî ve Türkiya el-Fetât', a.e, Yıl: 17, S. 2, s. 67-83, S. 3, s. 131-171, Kahire-1908.
[8]  'Midhat Başa (Paşa): Ebü'l-Ahrâr, Vülide Sene 1822 ve Tüvüffiye Sene 1883', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 4, s. 195-209, S. 5, s. 259-279, Kahire-1909. Ayrıca bkz. Emin, Ahmed, 'Zü'amâ' el-Islâh el-İslâmî fi'l-Karn et-Tâsi' Aşar: Midhad Başa', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 5, S. 260, s. 4-7, Kahire-1943; Yıl: 6, S. 262, s. 3-6, Kahire-1944.
[9]  'Mustafa Reşid Başa (Paşa), Vülide Sene 1215 ve Tüvüffiye Sene 1274', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 2, S. 22, s. 674-678, Kahire-1894.
[10]       Fethullah Efendi Câvîş (Çavuş), 'Devletlu Ahmed Cevdet Başa', Mecelletü'l- Muktataf, VII, s. 97-100, 1882.
[11]       Ebuzziya, 'Mehmed Namık Kemal Beg, Ektebü Küttâbi'l-Etrâk ve Eş'aru Şu'arâ'ihim fî Hâze'l-Karn', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 5, S. 5, s. 162-167, 1896.
[12]       'el-Arab ve't-Türk kable'd-Düstur ve Ba'dehu', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17 S. 7, s. 408-417, Kahire-1909.
[13]       Bazı yayınlar için bkz. 'Nüvvâbünâ fî Meclisi'l-Meb'usân', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 3, s. 177-182, Kahire-1908; 'Tevarüsü'l-Mülk', a.e., Yıl: 17, S. 6, s. 321-340, Kahire-1909; 'Vüsubü'l-Müstebiddîn bi Ehli'd-Düstur, Sahvetü'l-Mevt', a.e, Yıl: 17, S. 8, s. 484-490, Kahire-1909; 'el-Mü'temerâtü'd- Düvelîyye ve'l-Memleket el-Osmânîyye, ev Keyfe Haracet el-Memâlik el-Balkaniyye min Siyâdet ed-Devleti'l-Aliyye', a.e., Yıl: 21, S. 4, s. 195-202, Kahire-1913; 'el-Etibba' el-Osmâmyyun es-Suriyyun', Mecelletü'l-Muktataf Yıl: 8, s. 751, 1883; Famberi, el-Üstâz (Armin Vamberi), 'Celâlet es-Sultan Abdülhamid Han', a.e, Yıl: 14, S. 11, s. 731-738; 'el-Mâ'idet et-Türkiyye', a.e, Yıl: 16, s. 836-837, 1901; 'Üdebâ'ü'l-Lugat et-Türkiyye', a.e, Yıl: 18, Oktober 1893, Kahire-1893; 'Sikekü'l-Hadîd fî Türkiya', a.e, Yıl: 27, Oktober 1902, s. 996-999; 'Tarihu Harbi'd-Devlet el-Osmânîyye ma'a'l- Yunân', a.e, Yıl: 27, s. 493-494, 1902.
[14]       Polat, Nazım H., 'İctihâd' md., TDV. İslâm Ansiklopedisi, İstanbul-2000, XXI, s. 446.
[15]       Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye'de ÇağdasDüstünce Tarihi, İstanbul-1979, s. 383.
[16]       Jandora, John W., 'Butrus al-Bustânî, Arab Consciousness, and Arabic Revival', The Muslim World, LXXIV, S. 2, s. 72, Hartford, Conn-1984; Gassick, Trevor J. Le, Major Themes in Modern Arabic Thought: An Anthology, Ann Arbor-1979, s. 12; Hourani, Albert, Çağdaş Arap Düştüncesi, 1798­1939, çev. Latif Boyacı, Hüseyin Yıldız, İstanbul-2000, s. 272; Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye inde'l-Arab fî Asri'n-Nehda, 1798-1914, Beyrut- 1978, s. 178; Khuri, Ra'if, Modern Arab Thought: Channels of the French Revolution to the Arab East, çev. İhsan Abbas, Princeton-1983, s. 98-101.
[17] Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye inde'l-Arab fî Asri'n-Nehda, 1798­1914, Beyrut-1978, s. 118-121 ('et-Teyyârü'r-Râbıtati'l-Osmânîyye' başlıklı kısım); Ömeri, Mahmud el-, 'Havle Kitab 'Mustafa Kâmil': Mustafa Kâmil ve's-Siyâdet el-Osmâniyye', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 7, S. 296, s. 445-446, Kahire-1939; Hourani, Albert, Çağdaş Arap Düşüncesi, 1798-1939, çev. Latif Boyacı, Hüseyin Yıldız, İstanbul-2000, s. 215.
[18]       Çelebi, İlyas, 'Hüseyin el-Cisr', md., TDV. lslâm Ansiklopedesi, İstanbul1998, XVIII, s. 539; Hourani, Albert, Çağdaş Arap Düşüncesi, 1798-1939, çev. Latif Boyacı, Hüseyin Yıldız, İstanbul-2000, s. 273; Karnî, İzzet, Dirâsât fi'l-Fikri'l-Hadîs, ys.-ts., s. 105-160; Khuri, Ra'if, Modern Arab Thought: Channels of the French Revolution to the Arab East, çev. İhsan Ab­bas, Princeton-1983, s. 117, 142-151, 133.
[19]       Adams, Charles C., el-İslâm ve't-Tecdîd fî Mısr, çev. Abbas Mahmud, Kahire- ts., s. 201; Hourani, Albert, a.g.e., s. 218-219.
[20]       Hourani, Albert, a.g.e., s. 274.
[21]       Nashabi, Hisham, 'Shaykh 'Abd al-Qadir al-Qabbani and Thamarat al- Funun', Marwan R Buheiry (ed.): Intellectual Life in the Arab East, 1890­1939 içinde, Beirut-1981, s. 86-88.
[22]       İnâyet, Hamid, Arap Siyâsî Düstüncesinin Seyri, çev. Hicâbi Kırlangıç, İstan- bul-1991, s. 51.
[23]       A.e., s. 182, 189, 193, 197-199.
[24]       A.e-, s. 259-261; Wild, Stefan, 'Negib Azoury and his Book Le Reveil de la Nation Arabe', Marwan R Buheiry (ed.): Intellectual Life in the Arab East, 1890-1939 içinde, Beirut-1981, s. 92-104.
[25]       İnâyet, Hamid, Arap Siyâsî Düstüncesinin Seyri, çev. Hicâbi Kırlangıç, İstanbul-1991, s. 243-245.
[26]       Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye inde'l-Arab fî Asri'n-Nehda, 1798­1914, Beyrut-1978, s. 129-135.
[27]       Bu konuyla ilgili olarak İsmail Muzahhir'in sahibi olduğu dergide dikkat çeki­ci makaleler yayımlanmıştır. Bkz. 'Vesbetü'ş-Şark, Bahsün fî Enne el-Akliyyet et-Türkiyye el-Hadîse Hiye Misal el-Akliyyet es-Selime elletî Yecibü En Yentahilühâ eş-Şark li Yücârî Seyr el-Hadâret el-Âlemiyye', Mecelletü'l-Usûr, VI, S. 29, s. 2-16, Kahire-1930; Muzahhir, İsmail, 'Felsefetü'l-İnkılâb et-Türkî el-Hadîs, Bahsün Felsefiyyün İctimâ'îyyün Tarihiyyün', Mecelletü'l-Usûr, I, S. 2, s. 113-132, Kahire-1927; Huneyn, T.H., 'Türkiya', a.e, III, S. 4, s. 697-702, Kahire-1928; A.A., 'en-Nehdat et-Türkiyye', a.e, III, S. 16, s. 577-580, Kahire-1928; Şarkâvî, Mahmud Ali eş-, 'Nahnü ve Türkiya', a.e., S. 21, s. 599-600, Kahire-1929.
[28]       Hilâl Dergisi'nde yapılan bir anket bu husustaki görüşlere iyi bir örnektir. 'Türkiye'yi Takip Edelim mi, Nereye Kadar?' başlıklı bu ankete Dr. Abdurrah­man Şehbender, Muhammed Ferid Vecdi, Emir Mustafa eş-Şehâbî, Abdülaziz es-Se'âlibî, Ebb Anastas Mârî el-Keremli (?) ve İsa İskender el-Ma'luf katıl­mıştır. Bu anket/makale için bkz. 'Hel Naktedî bi Türkiya ve ilâ Eyyi Haddin? Sittetü Ârâ' li Sittet min Müfekkirîn?', Mecelletü'l-Hilâl, Yulyu 1935, s. 1001-1016, Kahire-1935. Türkiye'deki inkılaplara karşı çıkan yazarlardan biri, makalenin adından da anlaşılacağı üzere bu uygulamaları İslâm'a karşı açık bir savaş olarak görmektedir. Bkz. Annân, Muhammed Abdullah, 'es- Sevre ale'l-İslâm: Harbün Münazzâmatün Yeşhurühâ el-Kemaliyyun ale'l-İslâm', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 3, S. 80, s. 45-47, Kahire-1935.
[29]       Bu konudaki yayınlara örnek olarak bkz. Şubâşî, Muhammed Müfid eş-, Sükutu Kostantiniyye fî Eydî el-Osmânîyyîn Âmm 1453', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 3, S. 102, s. 16-21, Kahire-1940; Menfelutî, Hasen Lutfi'l-, 'Türkiya el- Mu'âsıra', a.e., Yıl: 10, S. 489, s. 18-20, Kahire-1948; 'Nehdatü'ş-Şa'b et- Türkî, Mâzâ Temme Minhâ el-Ân?', Mecelletü'l-Hilâl, s. 429-432, Kahire- 1928; Tevfik, Muhammed Muhammed, 'Mekânetü 'Atatürk' mine't-Tarih', a.e., Disember 1938, s. 150-155, Kahire-1938; Şerif, Hasen eş-, 'Ma'reketü Sakarya ve Eserühâ fî Kiyani Türkiya el-Hadîse', a.e., Mars 1939, s. 497-506, Kahire-1939; Zeyyât, Ahmed Hasen ez-, 'İla Eyne Yusâk el-Etrâk?', Mecel- letü'r-Risâle, Yıl: 3, S. 88, s. 361-362, Kahire-1935; Şeyha, Abdülhamid Rif'at, 'en-Nehdat et-Türkiyye el-Ahîra ve'l-Musika eş-Şarkiyye', a.e., Yıl: 3, S. 111, s. 1339-1341, Kahire-1935; Vecdî, Muhammed Ferid, 'el-İslâm fî Türkiya', a.e, Yıl: 4, S. 809, s. 7-8, Kahire-1949; Jumaily, Qassam Kh. al-, Irak ve Kemalizm Hareketi (1919-1923), Haz. İzzet Öztoprak, Ankara-1999; Öz, Baki, İslâm Dünyası ve Kemalizm, İstanbul-1996; Zeki, Ahmed Hilmi, Gazi Mustafa Kemal ve Müstakbel el-İslâm, Beyrut-ts. Ayrıca Atatürk Dev­rimlerinin Mısır'daki yankılarını gazetelere dayanarak inceleyen, bu yüzden de tartışmaları bütün boyutlarıyla yansıtmayan şu makaleye bkz. Hattemer, Richard, 'Atatürk and the Reforms in Turkey as Reflected in the Egyptian Press', Journal of Islamic Studies, XI, S. 1, s. 21-42, Oxford-2000.
[30]       Sâfurî, Mecdî Abdülmecid el-, Sükûtü'l-Hilâfet el-Osmânîyye veEseruhû ale'd- Daveti'l-İslâmiyye, Câmi'atü'l-Ezher, Külliyyetü Usuliddin, Kahire-1987, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, s. 150, 152, 153-162.
[31]       Perry, Glenn E., 'Caliph', John L. Esposito (ed.): The OxfordEncyclopedia of the Modern Islamic World, Oxford-1995, I, s. 241-242. Bu konuda ayrıca bkz. Öke, Mim Kemal, Hilâfet Hareketi: Mustafa Kemal Paşta ve lslâm Dün­yası, İstanbul-1999.
[32]       Azzâm, Abdülvehhâb, 'Şâir el-İslâm Mehmed Âkif, Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 5, S. 187, s. 181-182, S. 188, s. 226-227, S. 189, s. 267, S. 194, s. 469-470, S. 201, s. 782-783, Kahire-1937.
[33]       İstanbul-1331/1913.
[34]       Günel, Fuat, 'Azzâm, Abdülvehhâb' md., TDV. lslâm Ansiklopedisi, İstanbul- 1991, IV, s. 352-353.
[35]       İsâmüddîn, Ahmed, Hareketü't-Terceme fî Mısr fi'l-Karn el-Iştrîn, Kahire- 1986, s. 274-276. Türkiye'deki harf değişikliği hakkında ayrıca bkz. 'el-Etrâk ve'l-Harf el-Arabî', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 7, S. 310, s. 1177, Kahire- 1939. Latin harflerinin kabulüyle ilgili iki büyük yazarın görüşleri hakkında bkz. Akkâd, Abbas Mahmud, 'el-Hurûfu'l-Lâtiniyye', a.e., Yıl: 12, S. 585, s. 761-763, Kahire-1944; Emin, Ahmed, 'el-Hurûfu'l-Arabiyye ve'l-Hurûfu'l- Latiniyye', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 10, S. 507, s. 1-2, Kahire-1948. Arap­ça'nın Latin harfleriyle yazılması XIX. yüzyılın sonlarında da gündemdedir. Bkz. 'el-Hurûfu'l-Efrenciyye li'l-Hatt el-Arabî ve Üslûbün Cedîd', Mecel- letü'l-Muktataf, XXI, s. 687-694, 1897; 'el-Hurûf el-Efrenciyye li'l-Hatt el-
[36] Azzâm, Abdülvehhâb, 'en-Nehdat et-Türkiyye el-Ahîra', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 3, S. 101, s. 941-943, S. 103, s. 1009-1011, S. 104, s. 1053-1056, S. 106, s. 1135-1138, S. 107, s. 1173-1174, S. 108, s. 1210-1212, S. 109, s. 1253-1254, Kahire-1935.
[37] Râfi'î, Mustafa Sâdık er-, 'et-Tarbuş emi'l-Kubbe'a?, Ra'yâni li Kâtibeyni Kadireyn: 1- Limâzâ Estemsikü bi't-Tarbuş?, Mecelletü'l-Menâr, Yıl: 5, S. 56, s. 128-130, Kahire-1989; Azmî, Mahmud, 'et-Tarbuş emi'l-Kubbe'a? Re'yâni li Kâtibeyni Kadîreyn: 2-Limâzâ Lebistü el-Kubbe'a', a.e., Yıl: 5, S.56, s.131-133, Kahire-1989.
323 Smith, D. Charles, 'Secularism', John L. Esposito (ed.): The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World, Oxford-1995, IV, s. 20-30.
[39]                                            Abdülganî, Abdülmaksud, Dirâsât fi'l-Fikri'l-İslâmî el-Hadîs, Küveyt-ts., Dâru'l-Uruba, s. 109-115.
[40]                                           Sâfurî, Mecdî Abdülmecid el-, Sükûtü'l-Hilâfet el-Osmânîyye veEseruhû ale'd- Daveti'l-İslâmiyye, Câmi'atü'l-Ezher, Külliyyetü Usuliddin, Kahire-1987, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, s. 96-121, 122-139.
[41] Marr, Phebe, 'The Development of a Nationalist Ideology in Iraq, 1920­1941', The Muslim World, LXXV, S. 2, s. 85-101, 1985.
326        [42] Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye'de Çağdaşt Düştünce Tarihi, İstanbul-1979, s.
426.
[43] Abdülcelil et-Temimî (ed.): el-Hayatü'l-Fikriyye fi'l-Vilâyâti'l-Arabiyye Esna' el-Ahd el-Osmânî, Zagvan-1990; Abdülhamid, Muhammed Harb, 'el-Osmâniyyun el-Müfterâ Aleyhim', Mecelletü'l-Arabî, S. 244, s. 37-48, Küveyt- 1979; Abdüllatif, Abdurrahman, 'Te'sirü'l-Lugat et-Türkiyye fi'l-Lehcet et- Tunisiyye', Mecelletü'l-Fikr, Yıl: 27, S. 6, s. 83-86, Tunus-1982; Abdülvehhâb, Hasen, 'et-Te'sirât el-Osmâniyye ale'l-Imâret el-İslâmiyye fî Mısr', Mecel- letü'l-Mecelle, Yıl: 3, S. 33, s. 42-54, Kahire-1959; Afîfî, Muhammed, el-Evkâf ve'l-Hayat el-İktisâdiyye fî Mısr fi'l-Asrı'l-Osmânî, Kahire-1991; Armstronc (Armstrong), H.S., ez-Zi'bü'l-Egbar: Mustafa Kemal, Kahire-1952; Cümey'î, Abdulmün'im İbrahim ed-Desukî el-, 'Mevkifü'd-Devlet el-Osmânîyye mine's-Sevret el-Urâbiyye', el-Mecelletü't-Tarihiyye el-Mısriyye, XXVI, s. 141 vd., 1979, Kahire-1979; Hamza, Abdülmelik Beg, 'Ba'du Mâ E'rifü an Kemal Atatürk', Mecelletü'l-Hilâl, Febrayir 1939, s. 386-389, Kahire-1939; Şerif, Hasen eş-, 'Muhammed es-Sâdis, Âhirü Selâtîni Âl-i Os­man', a.e, Mayu 1939, s. 657-666, Kahire-1939; el-Arab ve't-Türk fî Ahdi'd- Düstûr el-Osmânî, 1908-1914, Kahire-1960; el-Mü'temer ed-Düvelî es-Sâmin li'l-Fenn et-Türkî, Kahire-ts., Matbaatü Hey'eti'l-Âsâr el-Mısriyye; Ferid, Abdülmecid, 'en-Nedvetü'd-Düvelîyye es-Sâlise 'Türkiya ve'l-Arab', Durham- İnciltere 14-15 Kanun es-Sânî-Yenayir 1982', Mecelletü'l-Müstakbel el-Arabî, Yıl: 5, S. 45, s. 158-169, Beyrut-1982; Safve, Necde Fethi, 'Mevkifü Türkiya min Kadiyyeti Filistin', a..e, Yıl: 5, S. 45, s. 85-100, Beyrut-1982; Hiyl, Villiam (William Hale), 'el-Avâmilü'l-İktisâdiyye fi'l-Alâkat et-Türkiyye-el- Arabiyye', a.e, Yıl: 5, S. 45, s. 70-84, Beyrut-1982; Cemil, Seyyâr el-, 'Mü'temerü 'el-Vilayatü'l-Arabiyye ve'l-İmbaratoriyyet el-Osmânîyye: el- Hayatü'l-İdariyye el-Milel ve'l-Ekalliyat et-Tanzimât ve Büruz el-Kavmiyyat', a..e, S. 138, s. 148-168, Beyrut-1990; Davud, Mahmud Ali ed-, 'el-Alâkâtü'l- Arabiyye-et-Türkiyye ve'l-Avâmil el-Mü'essire Fîhâ', a.e., Yıl: 5, S. 45, s. 62­69, Beyrut-1982; Husrî, Sâtı' el-, 'Mes'eletün Tarihiyyetün fî Mecelletin Tür- kiyyetin Havle Ma'bed el-Cühenî', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 10, S. 497, s. 9-11, S. 498, s. 11-13, Kahire-1948; İhsanoğlu, Ekmeleddin, Mine'l-Âdâb et-Tür- ki el-Hadîs Muhtârât min el-Kıssati'l-Kasîre, Kahire-1970; Mahfuz, Hüseyin Ali, el-Elfâz et-Türkiyye fi'l-Lehce el-Irakiyye: Irak Lehcesinde Türkçe Kelimeler, Bağdad-1964; Mahfuz, Muhammed, 'es-Siyâset et-Türkiyye ve'l-Fransiyye Gadâte İhtilâl el-Cezâ'ir', Mecelletü'l-Fikr, Yıl: 8, S. 2, s. 44-52, Tunus-1962; Ma'luf, Rüşdi, 'Dersün min Mustafa Kemal', Mecelletü'l-Ebhâs, Yıl: 5, S. 2, s. 353-363, Beyrut-1952; Mısrî, Hüseyin Mucib el-, Min Âdâb el-Furs ve't- Türk, Kahire-1950; Mısrî, Hüseyin Mucib el-, Sıla beyne'l-Arab ve'l-Furs ve't- Türk: Dirâsetün Tarihiyyetün Edebiyyetün, Kahire-1971; Mısrî, Hüseyin Mücib el-, 'et-Türkiyye fi'l-Âmmiyyet el-Mısriyye', el-Mecelletü't-Tarihiyye el- Mısriyye, XXIII, 1976, s. 385-393, Kahire-1976; Mukaddem, Şakir el-, Tarihü's-Sadâka beyne'l-Irak ve Türkiyye, Bağdad-1955; Nu'aymî, Ahmad Nurî, el-Harekâtü'l-İslâmiyye el-Hadîse fî Türkiye: Hâdırühâ ve Müstak- belühâ: Dirâsetün Havle es-Sıra' beyne'd-Din ve ed-Devle fî Türkiyye, Amman- 1992; Remzi Beg, Ahmed, 'el-Gâzî Mustafa Kemal, Bahsün ve Tahlîlün li'd- Difâ' en-Nefsiyye elletî Defe'athü ile'z-Ze'âme', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 14, S. 698, s. 1274-1278, Kahire-1946; a.yz., 'Mustafa Kemal ez-Za'îm et-Türkî bi Kalem el-Kont Seforza Vezir Hâriciyyeti İtalya', a.e., Yıl: 4, S. 836, s. /
1084-1087, S. 837, s. 1118-1120, S. 838, s. 1139-1142, Kahire-1949; a.yz., 'Yevmün min Eyyâmi Mısr el-Halide bi Ankara: el-Gâzî Mustafa Kemal bi Dâri'l-Müfavvediyyeti'l-Melikiyyet el-Mısriyye', a.e., Yıl: 14, S. 665, s. 375­378, Kahire-1946; Keşk, Muhammed Celal, 'el-Kavmiyyetü'l-Arabiyye bey- ne't-Türk ve'l-İsti'mâr', a.e, Yıl: 21, S. 1101, s. 27-31, Kahire-1965; Ali, Muhammed Muhammed, 'es-Sırâ'ü'l-Fikrî fî Türkiye', a.e., Yıl: 4, S. 811, s. 87-90, Kahire-1949; Husrî, Ebû Haldun Sâtı, 'Bakâyâ et-Türkiyye fî Lugat Mısr er-Resmiyye', a.e, Yıl: 5, S. 189, s. 249-248, Kahire-1937; Sa'id, Nesib, 'es-Sırâ' beyne'l-Arab ve't-Türk', a.e, Yıl: 10, S. 478, s. 836-838, Kahire- 1942; Sabri, İbrahim, 'Havle Te'siri'l-Arabiyye ve'l-Fârisiyye fî Tekvini'l- Lugat et-Türkiyye', MecelletüKülliyyeti'l-Adâb, III, s. 109-118, İskenderiye- 1946; Şitâ, İbrahim ed-Desûkî, el-Hareketü'l-lslâmiyye fî Türkiya, Kahire- 1986. Türkiye'deki siyâsî, sosyal ve dinî gelişmeleri kapak yapan veya bu konularda yazılar yayımlayan popüler Arapça dergilerden bazılarının kün­yelerini vermek ilgili literatür hakkında bir fikir verebilir. Bkz. Mecelletü'l- Vasat, S. 164, Londra-1995; a.e., S. 350, Londra-1998; Mecelletü'l-Arabî, Yıl: 22, Beyrut-1998; Mecelletü'l-Müctema', Yıl: 25, S. 1135, Küveyt-1995;
a.                e,           S. 1144, Küveyt-1995; a.e, S. 1185, Küveyt-1996; a.e, S. 1179, Küveyt-1995; Mecelletü'l-Mecelle, S. 852, Londra-1996; Mecelletü'l-Alem, S. 455, Londra-1992; a.e, S. 480, Londra-1993; Mecelletü'l-Üsbû' el-Arabî, S. 2040, Beyrut-1998; Mecelletü'-Şa'b, S. 36, 1998.
[44]       Eserleri Türkçe'ye çevrilen bazı çağdaş Arap düşünürleri şunlardır: Muham- med Abduh, Muhsin Abdülhamid, Muhammed Abdülmennân; Ali Abdür- râzık; Abdülhalim Mahmud; Enver Abdülmelik, Ebü'l-Alâ Afîfî, Abbas Mah- mud Akkâd, Muhammed Imâra, Muhammed Arkoun, Emir Şekip Arslan, Muhammed Said el-Aşmâvî, Muhammed el-Behî, Hasan el-Bennâ, Ahmed
b.          Bellâ, Mâlik b. Nebî, M. Said Ramazan el-Bûtî, Muhammed Âbid el- Câbirî, Fehmî Ced'ân, Halîl Cibrân, Nedim el-Cisr, Hüseyin el-Cisr, Enver el-Cündî, Abdülaziz Câvîş, M. Abdullah Dıraz, Abdülfettah Ebû Gudde, Muhammed Ebû Zehra, Ahmed Emin, Mâcid Fahri, İsmail Fârûkî, Râşid el- Gannûşî, Muhammed Gazzâlî, Zeynep Gazzâlî, Macid Haddûrî, Tevfik el- Hâkim, Hasan Hanefî, Saîd Havvâ, Tâhâ Hüseyin, Yusuf Kardâvî, Muham- med Kutub, Seyyid Kutub, Muhammed Aziz el-Habâbî (Lahbâbî), Mustafa Meşhur, Takiyyüddin en-Nebhânî, Abdürrezzâk Nevfel, Muhammed Bâkır es-Sadr, Mustafa es-Sibâ'î, Subhî es-Sâlih, Ömer Tilmisânî, Abdülkadir Ûdeh, Muhammed Ferid Vecdî, Fethi Yeken, Abdülkerim Zeydân, Vehbe Zuhaylî; Nâsır Hâmid Ebû Zeyd.
[45]       Örnek olarak bkz. Abdurrâzık, Ali, lslâmiyet ve Hükûmet, çev. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul-1927; a.e. (lslâm'da lktidarın Temelleri: Bir ldeolojik /
Devlet Eleştirisi) İstanbul-1995; Aşmâvî, Muhammed Saîd el-, İslâma Karssı İslâmcılık, çev. Sibel Özbudun, İstanbul-1993; Arkoun, Mohammed, İslâm Üzerine Düstünceler, çev. Hakan Yücel, İstanbul-1999. Sadece bu seküler düşünürlere değil Mısırlı feminist yazar Neval Sa'dâvî'nin görüşlerine de ilgi duyulmaktadır. N. Sa'dâvînin Türkçe'ye çevrilen eserleri için bkz. Havva'nın Örtül Yüzü, çev. Sibel Özbudun, İstanbul-1991; a.yz., Kahire Saçlarımı Geri Ver, çev. Osman Akınhay, İstanbul-2001; a.yz., Sıfır Noktasında Kadın, çev. Selma Demiröz, İstanbul-1998.
331 Türkçe'ye çevrilen bu eserler ile çağdaş Arap düşüncesinin çağdaş Türk düşün­cesine tesiri başka bir makalede ele alınacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.