ARAPLARDA TÜRK DÜŞÜNCESİ TARTIŞMALARI
Çağdaş Arap düşüncesiyle çağdaş
Türk düşüncesi arasındaki ilişki, sınırları tespit oldukça zor olduğu için
büyük bir problemler alanı olmanın yanı sıra, özellikle düşünürler dikkate
alındığında pek çok bakımdan dramatik ve trajik unsurlar da taşır. Söz gelimi,
Arap milliyetçiliğinin seküler kanadının en büyük ideologu olan Sâtı' el-Husrî'nin,
uzun yıllar bir Osmanlı düşünür ve eğitimcisi olarak hizmet ettikten sonra
kendine yeni bir kimlik bularak Arap milliyetçiliğinin en büyük düşünürlerinden
biri haline gelmesi başka hangi kelimelerle anlatılabilir? Böyle bir düşünürün
nerede yer alacağı, sınırların nasıl çizileceği doğrusu tartışmaya değer bir
husustur. Özellikle XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılın ilk yarısına kadar faaliyette
bulunan pek çok düşünür ve yazar için de benzer tartışmalar yapılabilir,
yapılmalıdır.[1]
Öte yandan bazı Arap
düşünürlerinin bizimle ilişkisi göz yaşartıcıdır da. Bu düşünürlerden biri olan
Mısırlı Abdurrahman Azzâm (ö.1976), tıp tahsil etmek üzere Londra'ya gitmiş
ancak öğreniminin sonuna doğru Balkanlarda müslümanların vahşice katledildiğini
öğrenince tahsilini terk ederek o sırada devam etmekte olan II. Balkan
Savaşı'nda Osmanlı ordusu saflarında yer almaya karar vermiştir. Bu gayeyle, önce
İstanbul'a sonra Edirne'ye gelmiş, orada Enver Paşa ile tanışmış ve ondan yakın
ilgi görmüştür. Birara İstanbul Üniversitesi'nde okumak için kayıt yaptırdıysa
da devam edememiş ve I. Dünya Savaşı'nın başlamasından önce Mısır'a dönmüştür.
Daha sonraki tarihlerde Trablusgarb Harbi'ne de katılan ve Ömer Muhtar ile dost
olan Abdurrahman Azzâm, 1938'de Vakıflar ve Sosyal İşler Bakanlığı yapmıştır.
Aynı yıl Türkiye'ye orta elçi olarak tayin edilmiş 1944'de de Mısır Dışişleri
Bakan Yardımcılığı'na getirilmiştir. Bütün bu faaliyetlerinin ve görevlerinin
yanı sıra Arap Birliği'nin kuruluşunda da önemli rol oynamıştır.[2]
Sadece Sâtı el-Husrî ve
Abdurrahman Azzâm'ın hayatları bile bizim Arap düşüncesine farklı bir açıdan
bakmamız gerektiğini ve çağdaş Arap düşüncesiyle Türk düşüncesinin birbirinden
tamamen ayrı birer düşünce gelenekleri olmadığını göstermeye yetebilir. Bu
yüzden, asırlarca Osmanlı Devleti'nin sınırları içinde yaşayan Arap
düşünürlerinin ve yazarlarının XIX. yüzyılın tamamında ve XX. yüzyılın
özellikle ilk çeyreğinin sonun kadar Osmanlı Devleti, siyâseti, sorunları, Türklerle
ilişkiler, Osmanlı düşüncesi vs. ile ilgilenmeleri, bu konularda fikir
yürütmeleri, özellikle de çeşitli dergi ve gazetelerin bu alanlarda Arap
kamuoyunu aydınlatmak gayesiyle yayın yapmaları beklenen bir husustur. Bundan
dolayı ıslahatlar[3]; Osmanlı
Sultanı Abdülaziz[4]; II.
Abdülhamid'in tahttan indirilmesi dolayısıyla
Hilal Dergisi'nin onun hakkında bilgi vermenin yanı sıra bir özel
sayı çıkarması[5]; İttihâd
ve Terakkî[6], II.
Meşrutiyet[7]; Midhat
Paşa[8]; Mustafa
Reşid Paşa[9]; Ahmed
Cevdet Paşa[10]; Namık
Kemal[11] ve
Arap-Türk ilişkileri[12] gibi konu
ve şahıslar hakkında makaleler yayımlanması şaşırtıcı değildir.[13]
Bu tür yazılara ilaveten pek
çok Arap düşünür ve yazarı, İstanbul'u ziyaret etmiş, orada yaşamış, en
azından Osmanlı Devleti'nin başkentindeki gelişmeleri takip etmeye çalışmıştır.
Hatta bunlardan bazıları İstanbul'da okumuş, Meclis-i Meb'usân'da milletvekili
olarak bulunmuştur. Benzer bir durum Türk düşünür ve ilim adamlarının Arap
ülkelerine giderek oralarda faaliyette bulunmalarında da görülür. Abdullah
Cevdet (ö.1932)'in çıkardığı ve Türk batılılaşma tarihinin en önemli
dergilerinden biri olan İctihâd Dergisi,
1906-1908 yılları arasında Kahire'de yayımlanmıştır.[14]
Çağdaş Türk düşüncesinin en değerli klasiklerinden biri olan Yusuf Akçura
(ö.1939)'nın Üç Tarz-ı Siyâset makalesi ile Ahmet
Ferit ve Ali Kemal'in bu makaleye cevap mahiyetindeki yazıları da 1904 yılında
Kahire'de Türk Gazetesi'nde yayımlanmıştır.[15]
Ancak XIX. yüzyıldan itibaren
Araplarla Türklerin ilişkilerinin daha önceki asırlardakine göre oldukça
farklılık arz ettiği de bir gerçektir. Bu yüzyılda Osmanlının hâkim olduğu Arap
topraklarının Avrupa devletlerinin saldırılarına maruz kalması, Osmanlı
Devleti'nin sınırları içinde yer alan bütün topraklarda milliyetçilik
cereyanlarının yavaş yavaş kendini göstermeye başlaması ve nihayet Avrupa'da
ortaya çıkan çeşitli akımların tesiri gibi sebeplerle Araplar arasında
milliyetçilik duyguları gittikçe yayılmaya başlamıştır. Milliyetçilik duygusunun
bu gelişimine rağmen, Butrus el-Bustânî (ö.1883), Nâsîf el-Yâzicî (ö.1871),
Halîl el-Hûrî (al-Khuri) (ö.1907), Ahmed Fâris Şidyâk (ö.1887) gibi Hıristiyan
asıllı yazarların yanı sıra[16], Muhammed
Abduh, Tunuslu Hayreddin Paşa (ö.1890), Ahmed Urâbî Paşa, Mustafa Kâmil
(ö.1908) ve Hüseyin el-Cisr (ö.1909) gibi pek çok müslüman yazar da Osmanlı
Devleti'ne bağlı kalmayı savunmuşlardır. Bunlardan Mısır'daki Vatan Partisi
(el-Hizbü'l-Vatanî)'nin lideri olan Mustafa Kâmil 1898 yılında basılan Şark Meselesi (el-Mes'eletü'ş-Şarkiyye) adlı eserinde
Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmayı, bu devletin bekasının insanlık için gerekli
olduğunu, çökmesinin ise evrensel bir savaşa yol açabileceğini ileri sürmüştür.
Onun bu partideki halefi olan Muhammed Ferid (ö.1909) de
Osmanlı Devleti Tarihi (Tarihü'd-Devlet el-Osmânîyye) adlı
kitabında aynı görüşleri savunmanın yanı sıra Osmanlı Padişahlarından büyük
övgü ile söz etmiştir.[17]
Suriye asıllı Hüseyin el-Cisr de, eserlerinde Osmanlı Devleti ve özellikle de
çağdaşı II. Abdülhamid hakkında devamlı şekilde olumlu ifadeler kullanmış, bazı
eserlerini bu sultana ithaf ederek, II. Abdülhamid'i ve siyâsetini tenkit eden
Suriye asıllı ve Afgânî'nin talebelerinden olan Edîb İshak (ö.1885) ile el-Mukattam ve el-Ehrâm
gazetelerinin yazarları gibi kişilere karşı, onun siyâsetini desteklemiştir.[18]
Bu düşünürlerin yanı sıra
Muhammed Abduh'un öğrencilerinden Abdülaziz Câvîş (ö.1929)[19];
Lübnanlı bir Hıristiyan (Mârunî) olup Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu
sorunların çözümü için 1876 Anayasası'na dönüşün gerekli olduğunu ileri süren
Halîl Ganîm[20] ve Semerâ-tü'l-Fünûn'da Osmanlı yanlısı bir siyâset takip
etmesine rağmen II. Meşrutiyet'ten sonra Arap milliyetçiliğini tahrik etmekle
suçlanan Şeyh Abdülkâdir el-Kabbânî (ö.1935)[21]
gibi Osmanlı Devleti'ne bağlı kalmayı savunan pek çok kişinin adını anmak
mümkündür.
Bununla birlikte özellikle XX.
yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti'nden ayrılmayı savunan görüşler
yavaş yavaş yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Önceleri Rifâ'a Râfi' et-Tahtâvî
(ö.1873)'nin Mısır'ın geri kalışının suçunu önce Memluklulara sonra ise Osmanlı
Türklerine yüklemesinde olduğu gibi bir tenkit olarak gelişen bu akım[22], daha
sonra gittikçe güçlenerek Osmanlı Devleti'nden ayrılmayı talep eder hale
gelmiştir. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nden açıkça ayrılmayı talep eden ilk
müslüman Arap yazarlarından biri olan Suriye asıllı Abdurrahman Kevâkibî
(ö.1902), Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını ve hilâfetin Türklerin
elinden alınıp Araplara geri döndürülmesini ileri sürmüştür.[23] Benzer
görüşleri, Hıristiyan asıllı Necib Azurî (ö.1916) de savunmuştur. İstanbul'da
Mülkiye'den mezun olan Azurî, gerek Paris'te gerekse daha sonra hayatını
sürdürdüğü Beytülmukaddes ve Kahire'de Türk karşıtı faaliyetlerine devam
etmiştir. Azurî, Arapların Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını savunmakta ve bunu
yaparken de Arapların Türklerden üstün olduğunu iddia etmektedir. Ona göre,
Osmanlı Devleti'ni yok etmek için üç devrim gereklidir: Arap devrimi, Kürt
devrimi, ve Ermeni devrimi.[24] Muhammed
Abduh'un öğrencilerinden biri olan Mısırlı Ahmed Lütfi es-Seyyid (ö.1963) de
Türk aleyhtarı görüşlere sahip olup Mısırlıların Türklere karşı beslediği dinî
birlik duygularını onların kimlikleri için bir tehlike olarak görmüş ve bu
yüzden Türkleri İngilizler kadar yabancı saymıştır.[25]
Bu düşünürlerden başka, pek çok
Arap milliyetçisi de Arapların Türklerden ayrılmasını savunarak Türk karşıtı
faaliyetlerde bulunmuştur.[26]Bütün bu
gayretlerin neticesinde de, I. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti
yıkılmış ve Arap toprakları bu devletin hâkimiyeti altından çıkmıştır. Daha
sonraki tarihlerde ise Arap topraklarının büyük bir kısmı önce sömürge durumuna
düşmüş daha sonraki tarihlerde de bu topraklarda muhtelif isimlerle bağımsız
devletler kurulmuştur. Ancak bu gelişmelerin olmasıyla, ne Araplar arasında
Türklere ilgi ve onlarla ilgili tartışmalar, ne de Türkler arasında Araplara
ilgi ve onlarla ilgili tartışmalar son bulmuştur.
Bununla birlikte, Osmanlı
Devleti'nin yıkılması ve onun yerine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla çağdaş
Türk düşüncesi ve Arap düşüncesi arasındaki ilişkinin yeni bir döneme girdiği
söylenebilir. Zira yeni Türk devletinin kuruluşundan sonra, dil, din, hukuk,
iktisat vb. alanlarda girişilen inkılaplar, Arap düşünürleri arasında bazen
büyük tepki toplamış bazen ise hayranlıkla takip edilmiştir. Bu yüzden de,
çağdaş Arap düşüncesinde Türkiye'deki değişiklikler karşısında alınacak tavırla
ilgili olarak bugüne kadar devam eden bir tartışma ortaya çıkmıştır. Bundan
dolayı, denilebilir ki, Osmanlı Devleti'nin yıkılışından sonraki dönemde
gelişen Arap düşüncesi içerisinde çeşitli akımlarca tartışılan batı medeniyeti,
düşüncesi ve bilimi; doğu dünyasının hali ve geleceği; İslâm düşüncesinin
yenilenmesi; İslâm'ın toplum ve siyâsetteki yeri; milliyetçilik; eğitim ve
kültür gibi pek çok konuda Türkiye'deki değişikliklerin, dolayısıyla da
Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesinin doğrudan veya dolaylı tesiri vardır.
Türkiye'deki değişikliklerle
ilgili bu tartışmalara katılanlardan Türkiye'deki inkılapları tasvip eden bazıları,
Türklerin doğru yolda olduklarını, bu uygulamalarla birlikte Türkiye ve Şarkın
büyük bir sıçrama yaptığını veya yapacağını, bu yüzden de Şark dünyasının ve
kendi ülkelerinin bu değişiklikleri alıp uygulaması gerektiğini savunurak başta
Atatürk olmak üzere bu inkılapları tatbik edenlere hayranlıklarını ifade
etmişlerdir.[27]Bazıları
ise siyaset, iktisat, dile önem verme vb. alanlardaki gelişmeleri onaylayıp
benzerlerinin ülkelerinde de uygulanmasını savunurken özellikle eğitim-öğretim,
dinî ve toplumsal alandaki inkılaplara ve insan hürriyetiyle ilgili
kısıtlamalara itirazlarını belirtmişlerdir.[28]
Atatürk, Kemalizm ve lâiklik
gibi isimler altında yapılan bu tartışmaların[29]
başında din-siyâset ilişkisi, başka bir deyişle hilâfetin kaldırılması
gelmektedir. 1924 yılında hilâfetin kaldırılması, başta Mısır olmak üzere bütün
Arap dünyasında siyâsî, fikrî, dinî ve hatta toplumsal açıdan büyük bir şoka
sebep oldu. Bu yüzden de, daha önceki yıllarda da Osmanlı halîfeliğinin durumu
ve geleceği gündemde olmasına rağmen, bu tarihten sonraki tartışmalarda
din-siyâset ilişkisi, halîfeliğin dindeki yeri, Osmanlı halîfeliğinin faydaları
ve zararları gibi tartışmalarda büyük bir patlama görülür.
Osmanlı hilâfeti kaldırıldıktan
sonra, Şâir Şevki, Şâir Hafız İbrahim (ö.1932), Mustafa Sâdık er-Râfi'î, Şeyh
Muhammed Şâkir ve Ezher âlimlerinden pek çok kişi konuyla ilgili görüşler beyan
etmişlerdir.[30] Bunların
yanı sıra, Hicaz Kralı Hüseyin kendini halîfe ilan ettirmeye çalışmış, Ezher
Üniversitesi'nden Şeyh Mustafa el-Merâgî gibi Mısırlı âlimler ise, kendi
krallarının halîfe seçilmesi için faaliyette bulunmuşlardır.[31] Ayrıca
Türkiye'de hilâfetin kaldırılmasından sonra ortaya çıkan tartışmaların bir
ürünü olan ve yukarda hakkında bilgi verilen Ali Abdürrâzık'ın İslâm
ve Siyâsetin İlkeleri (el-lslâm ve Usûlü'l-Hükm) adlı eserinde
savunulan görüşleri redd veya kabul eden kişilerin doğrudan veya dolaylı olarak
Osmanlı hilâfeti ve Cumhuriyetten sonra Türkiye'de yapılan değişiklikleri konu
edindikleri söylenebilir.
Türkiye'deki değişikliklerle
ilgili tartışmalar bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Türkiye ve Türk
düşüncesiyle yakından ilgilenenlerden biri olan Mısırlı Abdülvehhâb Azzâm
(ö.1959), Kahire Üniversitesi'nde Farsça ve Türkçe'yi ilk okutan kişidir.
Mehmet Akif Ersoy Mısır'da bulunduğu sırada onun yakın komşusu ve dostu oldu.
Mehmet Âkif'in bazı şiirlerini Arapça'ya çevirmesinin yanı sıra ölümünden sonra Risâle Dergisi'nde İslâm Şairi Mehmet Akif başlıklı bir
dizi makale neşretti.[32] Bunların
yanı sıra Abdülvehhab Azzâm, Celal Nuri'nin
lslâm Birliği (lttihâd-ı İslâm) başlıklı eserini[33] Hamza
Tâhir ile birlikte Arapça'ya Müslümanların Birliği
(lttihâdü'l-Müslimîn) adıyla 1920 yılında tercüme etti.[34]Türk
düşüncesiyle ilgili bu faaliyetlerinin yanı sıra A. Azzâm, Abdülaziz Fehmi
Paşa'nın Türkiye'deki harf değişikliklerinden etkilenerek Arapça'nın da Latin
harfleriyle yazılmasını Dil Kurumu'na (Mecmau Fu'âd el-Evvel li'l-Lugat
el-Arabiyye) teklif etmesi üzerine onunla büyük bir tartışmaya girişti.[35] Bunun
dışında, Türkiye'deki yeni dönemde uygulanan batılılaşma, kültür ve din gibi
alanlardaki çeşitli değişikleri de tenkit etti.[36]
Öte yandan Arapça'nın Latin
harfleriyle yazılmasıyla ilgili bu tartışmanın benzeri fes ve fötr giymek veya
başı açık gezmek hususunda da olmuştur. Mahmud Azmi, fötr (şapka) giymeyi
seçmiş, Mustafa Sâdık er-Râfi'î fesi tercih edip fötr giymeyi ictimâî bozukluk
olarak kabul etmiş, buna karşılık Kâsım Emin ise hem fesi hem de fötr giymeyi
reddedip başı açık olmanın en iyisi olduğunu hem savunmuş hem de uygulamıştır.[37]
Bunların yanı sıra, Müslüman
Kardeşler teşkilatının önde gelen düşünürlerden biri olan Seyyid Kutub
(ö.1966)'un savunduğu görüşlerin önemli bir kısmında Türkiye'deki tatbikata
açık veya gizli itirazlar ve tenkitler mevcuttur. Bu yüzden hilâfetin kaldırılmasından
sonra geliştirilmeye çalışılan İslâm devleti nazariyesinin en güçlü
savunucularından biri olan Seyyid Kutub'un Atatürkçülüğü temel bir seküler
kötülük olarak mahkum etmesine şaşırmamalıdır.[38]
Çağdaş Arap düşüncesindeki,
Türkiye'deki tatbikat ve Atatürk'le ilgili tartışmalar şüphesiz bunlardan
ibaret değildir. Daha sonraki yıllarda gerek tenkit etmek gerekse kabul etmek
gayesiyle bu konularda pek çok araştırma ve yazı yayımlanmıştır. Söz gelimi, Abdülmaksud
Abdülganî çağdaş İslâm düşüncesiyle ilgili yazdığı eserinin
Batılılasma (Hareketü't-Tagrîb) bölümünde Mustafa Kemal Atatürk'e
özel bir bölüm ayırır ve bu bölümde Atatürk'ün kısaca hayatını ve çeşitli
meselelerdeki görüşlerini anlattıktan sonra onun 'küçüklüğünden itibaren Allah'a
ihtiyaç olmadığına inandığını' ve İslâm'ı 'yıkıcı bir âmil' kabul ettiğini
ileri sürmekte ve bu yanlış bilgileri esas alarak tenkitlerde bulunur.[39] Aynı
şekilde, 1987 yılında Ezher Üniversitesi'nde
Osmanlı Halifeliğinin Yıkılısı ve Bunun İslâmî Davete Tesiri
başlıklı bir tez de doğrudan doğruya Türk düşüncesiyle ilgilidir. Daha özel
olarak ise bu tezde, halifeliğin kaldırılmasında Atatürk'ün rolü müstakil bir
başlık altında incelenmektedir. Ayrıca Osmanlı hilâfetinin ortadan kalkmasında
Türklerin ve Arapların sorumluluklarına da ayrı bir bölüm ayrılmaktadır.[40]
Bu tartışmaların yanı sıra,
eğitim, siyâset, idarî teşkilatlanma vb. pek çok alanda da Türkiye'nin Arap
ülkelerine tesirli olduğu söylenebilir. Bu tesir ile ilgili çarpıcı örneklerden
biri Irak eğitim-öğretim tarihinde görülür. Irak'ta eğitim öğretimin
yaygınlaşması ve teşkilatlanması hususunda büyük gayretleri olan, Şî'î Arap
milliyetçisi Fâdıl el-Cemâli'nin eğitim-öğretim alanında yaptıkları büyük
ölçüde aynı dönemde Türkiye'de yapılanlara benzemektedir. Cemâlî, Irak'ta öğrenimini
tamamladıktan sonra 1929 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde Columbia
Üniversitesi Teacher's College'da okumaya başladı. Burada okuduğu sırada Amerikan
eğitim metodlarının, özellikle de John Dewey'in tesirinde kaldı. Doktorasını
buradan aldıktan sonra Irak'a döndü ve oradaki ilk işi, kendi doktora tezinin
jürisinde başkanlık yapan ve John Dewey'in eğitim anlayışını savunan Paul
Monroe'u Irak'a davet ettirmek oldu. 1932-1943 yılları arasında Irak Eğitim
Bakanlığı'nda önemli görevlerde bulunan Cemâlî, 1937-1939 yılları arasında
eğitim-öğretimle ilgili bir kanunu kabul ettirmekte başarılı oldu. Bu kanun,
devletin kontrolünü özel ve misyoner okullarına yaygınlaştırdı, hiçbir Iraklı
çocuğun ilkokul seviyesinde iken yabancı okullara katılmamasını şart koştu ve
bütün öğrencileri tek bir devlet imtihanına girmeye mecbur kıldı. Ayrıca bu
kanuna göre, bütün yabancı ve özel okullar, devletin talimatlarına göre, Arapça
ve Arap tarihi öğretmek mecburiyetindeydi. Bütün bu faaliyetlerinde esas
olarak, Sâtı el-Husrî'nin elitist eğitim anlayışına karşı çıkarak,
milliyetçiliğin tek bir ideoloji olarak yaygınlaşabilmesi için eğitimi
eyaletlere ve kırsal bölgelere yaymaya çalıştı.[41]
Görüldüğü üzere, Fâdıl
Cemâlî'nin Irak eğitiminde gerçekleştirmeye çalıştıkları Türkiye'de Atatürk
döneminde uygulanan eğitim-öğretim siyâsetine ve uygulamalarına çok benzemektedir.
Türkiye'de Atatürk döneminde eğitim öğretim yaygınlaştırılmak istendi, Cemâlî
de bunu yapmaya çalışmıştır. Cemâlî'nin kanunlaştırmak için büyük gayret sarf
ettiği kanun ile bizdeki Tevhid-i Tedrisat Kanunu arasında büyük benzerlikler
bulunmaktadır. Üstelik 1924 yılında John Dewey Türkiye'ye davet edilip Türk
millî eğitimi hakkında bir rapor hazırlattırılmış[42],
Cemâlî de John Dewey'in görüşlerinin en önemli savunucularından birini Irak'a
davet ederek aynı eğitim felsefesini Irak'ta uygulamaya çalışmıştır.
Arap dünyasındaki Osmanlı,
Türkiye ve çağdaş Türk düşüncesinin muhtelif konularıyla ilgili tartışmaların
günümüze kadar devam ettiği rahatlıkla söylenebilir. Türkiye, Osmanlı tarihi,
Sultan Abdülhamid, Türk-Arap ilişkileri, Türk edebiyatı, Türkçe'nin çeşitli
Arap ülkelerindeki konuşma dillerine tesiri, Türkiye'de düşünce hayatı, dinî
cemaatler, siyâsî gelişmeler
vb. alanlarda ihmal edilemeyecek kadar önemli ve gittikçe gelişen Arapça
literatür bunun en açık örneğidir.[43]
Cumhuriyet dönemi Türk
düşüncesi Arap düşüncesine bu şekilde tesirde bulunurken, çağdaş Arap düşüncesi
de Cumhuriyet dönemi Türk düşüncesine tesir etti. Özellikle siyâsî, ideolojik,
dinî, ahlâkî ve ilmî alanda görülen bu etki, 1960'lardan sonra yüzlerce Arapça
eserin Türkçe'ye tercüme edilmesine sebep oldu.[44]
Bu tercümelerin büyük bir kısmı daha çok dinî alanda olmakla birlikte,
Türkiye'de tartışılan İslâmcılık ve laiklik gibi konularda Cumhuriyet ideolojisini
desteklemek ve Türk İslâmcılarına seküler Arap düşünürlerinin tezleriyle cevap
vermek gibi gayelerle de kitaplar tercüme edilmiştir.[45]
Bütün bu tercümeler, özellikle dine ilgi duyan
kesimler için büyük ölçüde, Türk sekülerleri için de pratik sebeplerle, çağdaş
Arap düşüncesinin bir referans olduğunu göstermektedir.[46]
Cumhuriyet dönemindeki bu tercümeler ve karşılıklı etkilenmeler, daha önceki
tarihlerde Arap düşüncesiyle hiç ilişkiye girmemiş olsaydık bile, bundan sonra
çağdaş Arap düşüncesine özel önem vermemizi gerekli kılmaya yeterlidir. Zira bu
kadar tercümenin yapıldığı bir dönemin düşünce tarihi Arap düşüncesiyle karşılaştırılmadan,
en azından Arap düşüncesi dikkate alınmadan, yazılamaz.
Harun
Anay/6.12.2013
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
linkedin.com/HarunAnay
academia.edu/HarunAnay
----
[1] Söz konusu tarihler
arasında fikirlerini yazan ve genellikle bu özelliklere sahip olan düşünürler
Arap düşüncesi veya 'Osmanlıcılık' başlığı altında işlenmekte ya da
milliyetçilik tartışmalarının içinde değerlendirilmektedir. Böylece de bu
düşünürlerin ve tartışmaların Türk düşüncesiyle ilişkisi çoğu zaman gözden
kaçmaktadır. Bu türden araştırmalara örnek olarak bkz. Cleveland, William L., The
Making of an Arab Nationalist, Ottomanism and Arabism in the Life and Thought
of Sâtı' al-Husrî, Princeton-1971; Kayalı Hasan, Jön Türkler ve Araplar: Osmanlı
İmparatorluğu'nda Osmanlıcılık, Erken Arap Milliyetçiliği ve İslâmcılık,
1908-1918, çev. Turkan Yoney, İstanbul-1998; Kurşun, Zekeriya,
Yol Ayrımında Türk-Arap İlisskileri, İstanbul-1992;
Commins, David Dean, Islamic Reform, Politics and Social Change in Late
Ottoman Syria, New York, Oxford-1990; a.yz., 'Social Criticism
and Reformist Ulama of Damascus', Studia Islamica, LXXVIII, s.
169-180, Paris-1993; Dawn, C. Ernest, From Ottomanism to Arabism, Essays on the Origins
of Arab Nationalism, Urbana-1973; Saab, Hassan, The Arab Federalists of the
Ottoman Empire, Amsterdam-1958; Simon, Rachel, Libya between Ottomanism and
Nationalism: the Ottoman Involment in Libya During the War with Italy
(1911-1919), Berlin-1987.
[2] Günel, Fuat, 'Azzâm, Abdurrahman' md., TDV. lslâm Ansiklopedesi,
İstanbul-1991, IV, s. 351-352.
[3] Örnek olarak bkz. Kaysî, Abdülvahhâb Abbas el-, 'Hareketü'l-Islâh
fi'd-Devlet el-Osmânîyye ve Te'siruhâ fi'l-Irak, 1839-1877', Mecelletü Külliyyeti'l-Âdâb,
S. III, s. 111-126, Bağdad-1961.
[4] Ahmed Saib Beg, 'el-İrtikâ'ü'l-Fikrî fî Türkiya, min Kitabi Vâkı'at
es-Sultan Abdülaziz li Mü'ellifihî Ahmed Sâib Beg', Mecelletü'l-Muktataf,
XXVIII, s. 1008-1013, 1903.
[5] 'Abdülhamid es-Sânî', Mecelletü'l-HilAl, 1 Yulyu 1909, s.
569-599, Kahire- 1909 (II. Abdülhamid özel sayısı). Ayrıca bkz. 'Abdulhamid
es-Sânî, Vülide Sene 1842 ve Tevellâ Sene 1876 ve Huli'a Sene 1909', a.e, Yıl: 17, S.
9, s. 514-534, Kahire-1909; Va'iz, Ra'ûf el-, 'Eser ed-Düstûr el-Osmânî ve Hal'
es-Sultan Abdülhamid fi'ş-Şi'r el-Irakî', Mecelletü Külliyyeti'l-Âdâb,
S. XV, s. 257-189, Bağdad-1972; Ebû Menne, Butrus, 'es-Sultan Abdulhamid
es-Sânî ve'ş-Şeyh Ebü'l-Hüdâ es-Sayyâdî', Mecelletü'l-lctihâd,
Yıl: 2, S. V, s. 5988, Beyrut-1989; Hüseyin, Abdullah Ahmed, 'es-Sultan
Abdülhamid Tâgiyetün ve Leyse Halîfe', Mecelletü'l-Arabî, S. 178, s. 52-58,
Küveyt-1973.
[6] 'Cem'iyyetü'l-İttihâd ve't-Terakkî ve'l-İnkılâb el-Osmânî',
Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 8, s. 491-496, Kahire-1909.
[7] 'el-İnkılâbü's-Siyâsî el-Osmânî', Mecelletü'l-Hilâl,
Yıl: 17, S. 1, s. 3-41, Kahire-1908; 'el-İnkılâbü's-Siyâsî el-Osmânî: Hel Hüve
Sahîhun Sâbit', a.e., Yıl: 17, S. 4, s. 247-249,
Kahire-1909; 'Mahmud Şevket Başa, Kâidü'l-Feylak es-Sâlis ve Müdîru
Hareketi'l-Cünd ed-Düstûrî li Fethi el-Âsitâne ve Mü'eyyid ed-Düstûr bi's-Seyf,
a.e, Yıl: 17S. 9, s. 535-536, Kahire-1909; Makdesî, Ruhi Beg
el-Hâlidî el-, 'el-İnkılâb el-Osmânî ve Türkiya el-Fetât', a.e, Yıl: 17, S. 2,
s. 67-83, S. 3, s. 131-171, Kahire-1908.
[8] 'Midhat Başa (Paşa): Ebü'l-Ahrâr, Vülide Sene 1822 ve Tüvüffiye
Sene 1883',
Mecelletü'l-Hilâl,
Yıl: 17, S. 4, s. 195-209, S. 5, s. 259-279, Kahire-1909. Ayrıca bkz. Emin,
Ahmed, 'Zü'amâ' el-Islâh el-İslâmî fi'l-Karn et-Tâsi' Aşar: Midhad Başa',
Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 5, S. 260, s. 4-7, Kahire-1943; Yıl: 6,
S. 262, s. 3-6, Kahire-1944.
[9] 'Mustafa Reşid Başa (Paşa), Vülide Sene 1215 ve Tüvüffiye Sene 1274', Mecelletü'l-Hilâl,
Yıl: 2, S. 22, s. 674-678, Kahire-1894.
[10] Fethullah Efendi Câvîş (Çavuş), 'Devletlu Ahmed Cevdet Başa',
Mecelletü'l- Muktataf, VII, s. 97-100, 1882.
[11] Ebuzziya, 'Mehmed Namık Kemal Beg, Ektebü Küttâbi'l-Etrâk ve
Eş'aru Şu'arâ'ihim fî Hâze'l-Karn', Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 5, S. 5, s.
162-167, 1896.
[12] 'el-Arab ve't-Türk kable'd-Düstur ve Ba'dehu', Mecelletü'l-Hilâl,
Yıl: 17 S. 7, s. 408-417, Kahire-1909.
[13] Bazı yayınlar için bkz. 'Nüvvâbünâ fî Meclisi'l-Meb'usân',
Mecelletü'l-Hilâl, Yıl: 17, S. 3, s. 177-182, Kahire-1908;
'Tevarüsü'l-Mülk', a.e., Yıl: 17, S. 6, s. 321-340, Kahire-1909;
'Vüsubü'l-Müstebiddîn bi Ehli'd-Düstur, Sahvetü'l-Mevt', a.e, Yıl: 17, S.
8, s. 484-490, Kahire-1909; 'el-Mü'temerâtü'd- Düvelîyye ve'l-Memleket
el-Osmânîyye, ev Keyfe Haracet el-Memâlik el-Balkaniyye min Siyâdet
ed-Devleti'l-Aliyye', a.e., Yıl: 21, S. 4, s. 195-202,
Kahire-1913; 'el-Etibba' el-Osmâmyyun es-Suriyyun', Mecelletü'l-Muktataf Yıl:
8, s. 751, 1883; Famberi, el-Üstâz (Armin Vamberi), 'Celâlet es-Sultan
Abdülhamid Han', a.e, Yıl: 14, S. 11, s. 731-738;
'el-Mâ'idet et-Türkiyye', a.e, Yıl: 16, s. 836-837, 1901;
'Üdebâ'ü'l-Lugat et-Türkiyye', a.e, Yıl: 18, Oktober 1893,
Kahire-1893; 'Sikekü'l-Hadîd fî Türkiya', a.e, Yıl: 27,
Oktober 1902, s. 996-999; 'Tarihu Harbi'd-Devlet el-Osmânîyye ma'a'l- Yunân',
a.e, Yıl: 27, s. 493-494, 1902.
[14] Polat, Nazım H., 'İctihâd' md., TDV. İslâm Ansiklopedisi,
İstanbul-2000, XXI, s. 446.
[15] Ülken, Hilmi Ziya, Türkiye'de ÇağdasDüstünce Tarihi,
İstanbul-1979, s. 383.
[16] Jandora, John W., 'Butrus al-Bustânî, Arab Consciousness, and
Arabic Revival', The Muslim World, LXXIV, S. 2, s.
72, Hartford, Conn-1984; Gassick, Trevor J. Le, Major Themes in Modern Arabic
Thought: An Anthology, Ann Arbor-1979, s. 12; Hourani, Albert,
Çağdaş Arap Düştüncesi, 17981939, çev. Latif Boyacı,
Hüseyin Yıldız, İstanbul-2000, s. 272; Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye
inde'l-Arab fî Asri'n-Nehda, 1798-1914, Beyrut- 1978, s. 178;
Khuri, Ra'if, Modern Arab Thought: Channels of the French Revolution to the
Arab East, çev. İhsan Abbas, Princeton-1983, s. 98-101.
[17]
Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye
inde'l-Arab fî Asri'n-Nehda, 17981914, Beyrut-1978, s. 118-121
('et-Teyyârü'r-Râbıtati'l-Osmânîyye' başlıklı kısım); Ömeri, Mahmud el-, 'Havle
Kitab 'Mustafa Kâmil': Mustafa Kâmil ve's-Siyâdet el-Osmâniyye', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 7, S. 296, s. 445-446,
Kahire-1939; Hourani, Albert, Çağdaş Arap
Düşüncesi, 1798-1939, çev. Latif Boyacı, Hüseyin Yıldız,
İstanbul-2000, s. 215.
[18] Çelebi, İlyas, 'Hüseyin el-Cisr', md., TDV. lslâm Ansiklopedesi,
İstanbul1998, XVIII, s. 539; Hourani, Albert, Çağdaş Arap Düşüncesi,
1798-1939, çev. Latif Boyacı, Hüseyin Yıldız, İstanbul-2000, s.
273; Karnî, İzzet, Dirâsât fi'l-Fikri'l-Hadîs, ys.-ts.,
s. 105-160; Khuri, Ra'if, Modern Arab Thought: Channels of the French
Revolution to the Arab East, çev. İhsan Abbas, Princeton-1983,
s. 117, 142-151, 133.
[19] Adams, Charles C., el-İslâm ve't-Tecdîd fî Mısr, çev.
Abbas Mahmud, Kahire- ts., s. 201; Hourani, Albert, a.g.e., s.
218-219.
[20] Hourani, Albert, a.g.e., s. 274.
[21] Nashabi, Hisham, 'Shaykh 'Abd al-Qadir al-Qabbani and Thamarat
al- Funun', Marwan R Buheiry (ed.): Intellectual Life in the Arab East, 18901939
içinde, Beirut-1981, s. 86-88.
[22] İnâyet, Hamid, Arap Siyâsî Düstüncesinin Seyri,
çev. Hicâbi Kırlangıç, İstan- bul-1991, s. 51.
[23] A.e., s. 182, 189, 193, 197-199.
[24] A.e-, s. 259-261; Wild, Stefan,
'Negib Azoury and his Book Le Reveil de la Nation Arabe', Marwan R Buheiry
(ed.): Intellectual Life in the Arab East, 1890-1939 içinde,
Beirut-1981, s. 92-104.
[25] İnâyet, Hamid, Arap Siyâsî Düstüncesinin Seyri,
çev. Hicâbi Kırlangıç, İstanbul-1991, s. 243-245.
[26] Muhâfıza, Ali, el-ltticâhâtü'l-Fikriyye inde'l-Arab fî
Asri'n-Nehda, 17981914, Beyrut-1978, s. 129-135.
[27] Bu konuyla ilgili olarak İsmail Muzahhir'in sahibi olduğu
dergide dikkat çekici makaleler yayımlanmıştır. Bkz. 'Vesbetü'ş-Şark, Bahsün
fî Enne el-Akliyyet et-Türkiyye el-Hadîse Hiye Misal el-Akliyyet es-Selime
elletî Yecibü En Yentahilühâ eş-Şark li Yücârî Seyr el-Hadâret el-Âlemiyye',
Mecelletü'l-Usûr, VI, S. 29, s. 2-16, Kahire-1930; Muzahhir,
İsmail, 'Felsefetü'l-İnkılâb et-Türkî el-Hadîs, Bahsün Felsefiyyün İctimâ'îyyün
Tarihiyyün', Mecelletü'l-Usûr, I, S. 2, s. 113-132, Kahire-1927;
Huneyn, T.H., 'Türkiya', a.e, III, S. 4, s. 697-702,
Kahire-1928; A.A., 'en-Nehdat et-Türkiyye', a.e, III, S. 16,
s. 577-580, Kahire-1928; Şarkâvî, Mahmud Ali eş-, 'Nahnü ve Türkiya',
a.e., S. 21, s. 599-600, Kahire-1929.
[28] Hilâl Dergisi'nde yapılan bir anket
bu husustaki görüşlere iyi bir örnektir. 'Türkiye'yi Takip Edelim mi, Nereye
Kadar?' başlıklı bu ankete Dr. Abdurrahman Şehbender, Muhammed Ferid Vecdi,
Emir Mustafa eş-Şehâbî, Abdülaziz es-Se'âlibî, Ebb Anastas Mârî el-Keremli (?)
ve İsa İskender el-Ma'luf katılmıştır. Bu anket/makale için bkz. 'Hel Naktedî
bi Türkiya ve ilâ Eyyi Haddin? Sittetü Ârâ' li Sittet min Müfekkirîn?',
Mecelletü'l-Hilâl, Yulyu 1935, s. 1001-1016, Kahire-1935.
Türkiye'deki inkılaplara karşı çıkan yazarlardan biri, makalenin adından da
anlaşılacağı üzere bu uygulamaları İslâm'a karşı açık bir savaş olarak
görmektedir. Bkz. Annân, Muhammed Abdullah, 'es- Sevre ale'l-İslâm: Harbün
Münazzâmatün Yeşhurühâ el-Kemaliyyun ale'l-İslâm', Mecelletü'r-Risâle,
Yıl: 3, S. 80, s. 45-47, Kahire-1935.
[29] Bu konudaki yayınlara örnek olarak bkz. Şubâşî, Muhammed Müfid
eş-, Sükutu Kostantiniyye fî Eydî el-Osmânîyyîn Âmm 1453', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl:
3, S. 102, s. 16-21, Kahire-1940; Menfelutî, Hasen Lutfi'l-, 'Türkiya el-
Mu'âsıra', a.e., Yıl: 10, S. 489, s. 18-20, Kahire-1948; 'Nehdatü'ş-Şa'b
et- Türkî, Mâzâ Temme Minhâ el-Ân?', Mecelletü'l-Hilâl, s. 429-432,
Kahire- 1928; Tevfik, Muhammed Muhammed, 'Mekânetü 'Atatürk' mine't-Tarih', a.e.,
Disember 1938, s. 150-155, Kahire-1938; Şerif, Hasen eş-, 'Ma'reketü Sakarya ve
Eserühâ fî Kiyani Türkiya el-Hadîse', a.e., Mars 1939, s. 497-506,
Kahire-1939; Zeyyât, Ahmed Hasen ez-, 'İla Eyne Yusâk el-Etrâk?',
Mecel- letü'r-Risâle, Yıl: 3, S. 88, s. 361-362, Kahire-1935;
Şeyha, Abdülhamid Rif'at, 'en-Nehdat et-Türkiyye el-Ahîra ve'l-Musika eş-Şarkiyye',
a.e., Yıl: 3, S. 111, s. 1339-1341, Kahire-1935; Vecdî, Muhammed
Ferid, 'el-İslâm fî Türkiya', a.e, Yıl: 4, S. 809, s. 7-8,
Kahire-1949; Jumaily, Qassam Kh. al-, Irak ve Kemalizm Hareketi (1919-1923),
Haz. İzzet Öztoprak, Ankara-1999; Öz, Baki, İslâm Dünyası ve Kemalizm,
İstanbul-1996; Zeki, Ahmed Hilmi, Gazi Mustafa Kemal ve Müstakbel el-İslâm,
Beyrut-ts. Ayrıca Atatürk Devrimlerinin Mısır'daki yankılarını gazetelere
dayanarak inceleyen, bu yüzden de tartışmaları bütün boyutlarıyla yansıtmayan
şu makaleye bkz. Hattemer, Richard, 'Atatürk and the Reforms in Turkey as
Reflected in the Egyptian Press', Journal of Islamic Studies, XI, S. 1,
s. 21-42, Oxford-2000.
[30] Sâfurî, Mecdî Abdülmecid el-, Sükûtü'l-Hilâfet el-Osmânîyye
veEseruhû ale'd- Daveti'l-İslâmiyye, Câmi'atü'l-Ezher, Külliyyetü
Usuliddin, Kahire-1987, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, s. 150, 152, 153-162.
[31] Perry, Glenn E., 'Caliph', John L. Esposito (ed.):
The OxfordEncyclopedia of the Modern Islamic World, Oxford-1995,
I, s. 241-242. Bu konuda ayrıca bkz. Öke, Mim Kemal, Hilâfet Hareketi: Mustafa Kemal
Paşta ve lslâm Dünyası, İstanbul-1999.
[32] Azzâm, Abdülvehhâb, 'Şâir el-İslâm Mehmed Âkif, Mecelletü'r-Risâle,
Yıl: 5, S. 187, s. 181-182, S. 188, s. 226-227, S. 189, s. 267, S. 194, s.
469-470, S. 201, s. 782-783, Kahire-1937.
[33] İstanbul-1331/1913.
[34] Günel, Fuat, 'Azzâm, Abdülvehhâb' md., TDV. lslâm Ansiklopedisi,
İstanbul- 1991, IV, s. 352-353.
[35] İsâmüddîn, Ahmed, Hareketü't-Terceme fî Mısr fi'l-Karn el-Iştrîn,
Kahire- 1986, s. 274-276. Türkiye'deki harf değişikliği hakkında ayrıca bkz.
'el-Etrâk ve'l-Harf el-Arabî', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 7, S. 310,
s. 1177, Kahire- 1939. Latin harflerinin kabulüyle ilgili iki büyük yazarın
görüşleri hakkında bkz. Akkâd, Abbas Mahmud, 'el-Hurûfu'l-Lâtiniyye',
a.e., Yıl: 12, S. 585, s. 761-763, Kahire-1944; Emin, Ahmed,
'el-Hurûfu'l-Arabiyye ve'l-Hurûfu'l- Latiniyye', Mecelletü's-Sekâfe,
Yıl: 10, S. 507, s. 1-2, Kahire-1948. Arapça'nın Latin harfleriyle yazılması
XIX. yüzyılın sonlarında da gündemdedir. Bkz. 'el-Hurûfu'l-Efrenciyye li'l-Hatt
el-Arabî ve Üslûbün Cedîd', Mecel- letü'l-Muktataf, XXI, s.
687-694, 1897; 'el-Hurûf el-Efrenciyye li'l-Hatt el-
[36]
Azzâm, Abdülvehhâb, 'en-Nehdat et-Türkiyye el-Ahîra', Mecelletü'r-Risâle, Yıl:
3, S. 101, s. 941-943, S. 103, s. 1009-1011, S. 104, s. 1053-1056, S. 106, s.
1135-1138, S. 107, s. 1173-1174, S. 108, s. 1210-1212, S. 109, s. 1253-1254,
Kahire-1935.
[37] Râfi'î,
Mustafa Sâdık er-, 'et-Tarbuş emi'l-Kubbe'a?, Ra'yâni li Kâtibeyni Kadireyn: 1-
Limâzâ Estemsikü bi't-Tarbuş?, Mecelletü'l-Menâr, Yıl: 5, S. 56, s. 128-130,
Kahire-1989; Azmî, Mahmud, 'et-Tarbuş emi'l-Kubbe'a? Re'yâni li Kâtibeyni
Kadîreyn: 2-Limâzâ Lebistü el-Kubbe'a', a.e., Yıl: 5, S.56, s.131-133,
Kahire-1989.
[39] Abdülganî, Abdülmaksud,
Dirâsât fi'l-Fikri'l-İslâmî el-Hadîs, Küveyt-ts., Dâru'l-Uruba,
s. 109-115.
[40] Sâfurî, Mecdî Abdülmecid
el-, Sükûtü'l-Hilâfet el-Osmânîyye veEseruhû ale'd- Daveti'l-İslâmiyye,
Câmi'atü'l-Ezher, Külliyyetü Usuliddin, Kahire-1987, Yayımlanmamış yüksek
lisans tezi, s. 96-121, 122-139.
[41] Marr,
Phebe, 'The Development of a Nationalist Ideology in Iraq, 19201941', The Muslim World,
LXXV, S. 2, s. 85-101, 1985.
426.
[43] Abdülcelil et-Temimî
(ed.): el-Hayatü'l-Fikriyye fi'l-Vilâyâti'l-Arabiyye Esna' el-Ahd el-Osmânî,
Zagvan-1990; Abdülhamid, Muhammed Harb, 'el-Osmâniyyun el-Müfterâ Aleyhim',
Mecelletü'l-Arabî, S. 244, s. 37-48, Küveyt- 1979; Abdüllatif,
Abdurrahman, 'Te'sirü'l-Lugat et-Türkiyye fi'l-Lehcet et- Tunisiyye',
Mecelletü'l-Fikr, Yıl: 27, S. 6, s. 83-86, Tunus-1982;
Abdülvehhâb, Hasen, 'et-Te'sirât el-Osmâniyye ale'l-Imâret el-İslâmiyye fî
Mısr', Mecel- letü'l-Mecelle, Yıl: 3, S. 33, s. 42-54,
Kahire-1959; Afîfî, Muhammed, el-Evkâf ve'l-Hayat el-İktisâdiyye fî Mısr
fi'l-Asrı'l-Osmânî, Kahire-1991; Armstronc (Armstrong), H.S.,
ez-Zi'bü'l-Egbar: Mustafa Kemal, Kahire-1952; Cümey'î,
Abdulmün'im İbrahim ed-Desukî el-, 'Mevkifü'd-Devlet el-Osmânîyye mine's-Sevret
el-Urâbiyye', el-Mecelletü't-Tarihiyye el-Mısriyye, XXVI,
s. 141 vd., 1979, Kahire-1979; Hamza, Abdülmelik Beg, 'Ba'du Mâ E'rifü an Kemal
Atatürk', Mecelletü'l-Hilâl, Febrayir 1939, s. 386-389,
Kahire-1939; Şerif, Hasen eş-, 'Muhammed es-Sâdis, Âhirü Selâtîni Âl-i Osman',
a.e, Mayu 1939, s. 657-666, Kahire-1939; el-Arab ve't-Türk fî Ahdi'd-
Düstûr el-Osmânî, 1908-1914, Kahire-1960; el-Mü'temer ed-Düvelî es-Sâmin li'l-Fenn
et-Türkî, Kahire-ts., Matbaatü Hey'eti'l-Âsâr el-Mısriyye; Ferid,
Abdülmecid, 'en-Nedvetü'd-Düvelîyye es-Sâlise 'Türkiya ve'l-Arab', Durham-
İnciltere 14-15 Kanun es-Sânî-Yenayir 1982', Mecelletü'l-Müstakbel el-Arabî, Yıl:
5, S. 45, s. 158-169, Beyrut-1982; Safve, Necde Fethi, 'Mevkifü Türkiya min
Kadiyyeti Filistin', a..e, Yıl: 5, S. 45, s. 85-100,
Beyrut-1982; Hiyl, Villiam (William Hale), 'el-Avâmilü'l-İktisâdiyye
fi'l-Alâkat et-Türkiyye-el- Arabiyye', a.e, Yıl: 5, S. 45, s. 70-84,
Beyrut-1982; Cemil, Seyyâr el-, 'Mü'temerü 'el-Vilayatü'l-Arabiyye
ve'l-İmbaratoriyyet el-Osmânîyye: el- Hayatü'l-İdariyye el-Milel ve'l-Ekalliyat
et-Tanzimât ve Büruz el-Kavmiyyat', a..e, S. 138, s. 148-168,
Beyrut-1990; Davud, Mahmud Ali ed-, 'el-Alâkâtü'l- Arabiyye-et-Türkiyye
ve'l-Avâmil el-Mü'essire Fîhâ', a.e., Yıl: 5, S. 45, s. 6269,
Beyrut-1982; Husrî, Sâtı' el-, 'Mes'eletün Tarihiyyetün fî Mecelletin Tür-
kiyyetin Havle Ma'bed el-Cühenî', Mecelletü's-Sekâfe, Yıl: 10, S. 497,
s. 9-11, S. 498, s. 11-13, Kahire-1948; İhsanoğlu, Ekmeleddin, Mine'l-Âdâb et-Tür- ki el-Hadîs
Muhtârât min el-Kıssati'l-Kasîre, Kahire-1970; Mahfuz, Hüseyin
Ali, el-Elfâz et-Türkiyye fi'l-Lehce el-Irakiyye: Irak Lehcesinde Türkçe
Kelimeler, Bağdad-1964; Mahfuz, Muhammed, 'es-Siyâset et-Türkiyye
ve'l-Fransiyye Gadâte İhtilâl el-Cezâ'ir', Mecelletü'l-Fikr,
Yıl: 8, S. 2, s. 44-52, Tunus-1962; Ma'luf, Rüşdi, 'Dersün min Mustafa Kemal',
Mecelletü'l-Ebhâs, Yıl: 5, S. 2, s. 353-363, Beyrut-1952; Mısrî,
Hüseyin Mucib el-, Min Âdâb el-Furs ve't- Türk,
Kahire-1950; Mısrî, Hüseyin Mucib el-, Sıla beyne'l-Arab ve'l-Furs ve't- Türk: Dirâsetün
Tarihiyyetün Edebiyyetün, Kahire-1971; Mısrî, Hüseyin Mücib el-,
'et-Türkiyye fi'l-Âmmiyyet el-Mısriyye', el-Mecelletü't-Tarihiyye el- Mısriyye,
XXIII, 1976, s. 385-393, Kahire-1976; Mukaddem, Şakir el-, Tarihü's-Sadâka beyne'l-Irak ve
Türkiyye, Bağdad-1955; Nu'aymî, Ahmad Nurî, el-Harekâtü'l-İslâmiyye
el-Hadîse fî Türkiye: Hâdırühâ ve Müstak- belühâ: Dirâsetün Havle es-Sıra'
beyne'd-Din ve ed-Devle fî Türkiyye, Amman- 1992; Remzi Beg,
Ahmed, 'el-Gâzî Mustafa Kemal, Bahsün ve Tahlîlün li'd- Difâ' en-Nefsiyye
elletî Defe'athü ile'z-Ze'âme', Mecelletü'r-Risâle, Yıl: 14, S. 698,
s. 1274-1278, Kahire-1946; a.yz., 'Mustafa Kemal ez-Za'îm et-Türkî bi Kalem
el-Kont Seforza Vezir Hâriciyyeti İtalya', a.e., Yıl: 4, S.
836, s. /
1084-1087,
S. 837, s. 1118-1120, S. 838, s. 1139-1142, Kahire-1949; a.yz., 'Yevmün min
Eyyâmi Mısr el-Halide bi Ankara: el-Gâzî Mustafa Kemal bi
Dâri'l-Müfavvediyyeti'l-Melikiyyet el-Mısriyye', a.e., Yıl: 14, S.
665, s. 375378, Kahire-1946; Keşk, Muhammed Celal, 'el-Kavmiyyetü'l-Arabiyye
bey- ne't-Türk ve'l-İsti'mâr', a.e, Yıl: 21, S. 1101, s. 27-31,
Kahire-1965; Ali, Muhammed Muhammed, 'es-Sırâ'ü'l-Fikrî fî Türkiye',
a.e., Yıl: 4, S. 811, s. 87-90, Kahire-1949; Husrî, Ebû Haldun
Sâtı, 'Bakâyâ et-Türkiyye fî Lugat Mısr er-Resmiyye', a.e, Yıl: 5, S.
189, s. 249-248, Kahire-1937; Sa'id, Nesib, 'es-Sırâ' beyne'l-Arab ve't-Türk',
a.e, Yıl: 10, S. 478, s. 836-838, Kahire- 1942; Sabri, İbrahim,
'Havle Te'siri'l-Arabiyye ve'l-Fârisiyye fî Tekvini'l- Lugat et-Türkiyye',
MecelletüKülliyyeti'l-Adâb, III, s. 109-118, İskenderiye- 1946;
Şitâ, İbrahim ed-Desûkî, el-Hareketü'l-lslâmiyye fî Türkiya,
Kahire- 1986. Türkiye'deki siyâsî, sosyal ve dinî gelişmeleri kapak yapan veya
bu konularda yazılar yayımlayan popüler Arapça dergilerden bazılarının künyelerini
vermek ilgili literatür hakkında bir fikir verebilir. Bkz. Mecelletü'l- Vasat,
S. 164, Londra-1995; a.e., S. 350, Londra-1998;
Mecelletü'l-Arabî, Yıl: 22, Beyrut-1998; Mecelletü'l-Müctema',
Yıl: 25, S. 1135, Küveyt-1995;
a.
e, S. 1144, Küveyt-1995; a.e, S. 1185,
Küveyt-1996; a.e, S. 1179, Küveyt-1995; Mecelletü'l-Mecelle,
S. 852, Londra-1996; Mecelletü'l-Alem, S. 455,
Londra-1992; a.e, S. 480, Londra-1993; Mecelletü'l-Üsbû' el-Arabî,
S. 2040, Beyrut-1998; Mecelletü'-Şa'b, S. 36, 1998.
[44] Eserleri Türkçe'ye çevrilen bazı çağdaş Arap düşünürleri
şunlardır: Muham- med Abduh, Muhsin Abdülhamid, Muhammed Abdülmennân; Ali
Abdür- râzık; Abdülhalim Mahmud; Enver Abdülmelik, Ebü'l-Alâ Afîfî, Abbas Mah-
mud Akkâd, Muhammed Imâra, Muhammed Arkoun, Emir Şekip Arslan, Muhammed Said
el-Aşmâvî, Muhammed el-Behî, Hasan el-Bennâ, Ahmed
b.
Bellâ,
Mâlik b. Nebî, M. Said Ramazan el-Bûtî, Muhammed Âbid el- Câbirî, Fehmî Ced'ân,
Halîl Cibrân, Nedim el-Cisr, Hüseyin el-Cisr, Enver el-Cündî, Abdülaziz Câvîş,
M. Abdullah Dıraz, Abdülfettah Ebû Gudde, Muhammed Ebû Zehra, Ahmed Emin, Mâcid
Fahri, İsmail Fârûkî, Râşid el- Gannûşî, Muhammed Gazzâlî, Zeynep Gazzâlî,
Macid Haddûrî, Tevfik el- Hâkim, Hasan Hanefî, Saîd Havvâ, Tâhâ Hüseyin, Yusuf
Kardâvî, Muham- med Kutub, Seyyid Kutub, Muhammed Aziz el-Habâbî (Lahbâbî),
Mustafa Meşhur, Takiyyüddin en-Nebhânî, Abdürrezzâk Nevfel, Muhammed Bâkır
es-Sadr, Mustafa es-Sibâ'î, Subhî es-Sâlih, Ömer Tilmisânî, Abdülkadir Ûdeh,
Muhammed Ferid Vecdî, Fethi Yeken, Abdülkerim Zeydân, Vehbe Zuhaylî; Nâsır
Hâmid Ebû Zeyd.
[45] Örnek olarak bkz. Abdurrâzık, Ali, lslâmiyet ve Hükûmet,
çev. Ömer Rıza Doğrul, İstanbul-1927; a.e. (lslâm'da lktidarın Temelleri: Bir ldeolojik
/
Devlet Eleştirisi) İstanbul-1995; Aşmâvî,
Muhammed Saîd el-, İslâma Karssı İslâmcılık,
çev. Sibel Özbudun, İstanbul-1993; Arkoun, Mohammed, İslâm Üzerine Düstünceler,
çev. Hakan Yücel, İstanbul-1999. Sadece bu seküler düşünürlere değil Mısırlı
feminist yazar Neval Sa'dâvî'nin görüşlerine de ilgi duyulmaktadır. N.
Sa'dâvînin Türkçe'ye çevrilen eserleri için bkz. Havva'nın Örtül Yüzü,
çev. Sibel Özbudun, İstanbul-1991; a.yz., Kahire Saçlarımı Geri Ver, çev.
Osman Akınhay, İstanbul-2001; a.yz., Sıfır Noktasında Kadın, çev. Selma
Demiröz, İstanbul-1998.
331
Türkçe'ye çevrilen bu eserler ile çağdaş Arap düşüncesinin çağdaş Türk düşüncesine
tesiri başka bir makalede ele alınacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.