AHLAK BUHRANIMIZ
Asırlardır ahlak buhranı içinde debelenip duruyoruz. Millet olarak, en az
üç yüzyıl önce böyle büyük bir sorunun farkına varmamıza rağmen, hastalığa hala
çare bulamadık.
İşin en üzücü tarafı ise bugün, pek çok okur-yazarımızın, bilginimizin ve
düşünürümüzün ahlak buhranı içinde bulunduğumuzun farkında bile olmamalarıdır. Böyle
bir bilgisizlikten dolayı, toplumda ya da bazı çevrelerde cari olan ahlak
anlayışını ideal olarak benimseyip herkese tatbik etmeye çalışmaktadırlar.
Böylece sorunumuz sürekli büyüyor, çözümü de zorlaşıyor.
Günümüzde bilgin, düşünür, yazar, din uzmanı veya akademisyen sıfatını
taşıyan pek çok kişinin sandığının aksine, düşünce tarihimizde YÜZLERCE HAKİKİ
BİLGİN ve DÜŞÜNÜR, mevcut sorunlarımızın arkasında ahlak alanındaki
kokuşmuşluğumuzun yattığını çok iyi kavramışlar, bu görüşlerini defalarca dile
getirmişler ve yazmışlardır. Buna rağmen maalesef onların bu tespitleri ciddiye
alınıp tartışılmamış, bu tartışmalara göre ilkeler belirlenerek kabul
edilebilir ve bilimsel bir ahlak siyaseti tespit ve takip edilememiştir.
Ahlak buhranımızı doğrudan veya dolaylı olarak pek çok yazısında işleyen
veya ona temas eden BÜYÜK BİR YİĞİD’in tespitlerini dikkatlerinize sunmak
istiyorum. Bu Türk düşünürü, bu yiğit insan Ord. Prof.Dr. ALİ FUAD BAŞGİL’dir.
Bakınız merhum hocamız nasıl ağlıyor:
‘Ben ötedenberi şuna inanmış bulunuyorum: Korkunç bir ahlâk buhranı
içindeyiz. Türkiyemizin seneler boyu ardı arası kesilmeyen buhranları, bence
hakikatte ne iktisadidir, ne malî, ne de siyasîdir; fakat her gün biraz daha
derinleşen ahlâk buhranıdır..’
‘Genç ve yaşlı birçoklarımız bu yarayı görüyor, fakat hiçbir şey
yapamadan sadece seyirci kalıyoruz. Yarayı asıl görmeleri lazım gelen Devlet
adamlarımız görmüyor, yahut görmek istimiyor’
‘Onlar, maddeci bir görüşle, memleketi iktisadî bakımdan kalkındırır,
malî durumu düzeltirlerse, mesut bir vatan göreceklerini zannediyorlar’
‘Buna, tamamiyle yanlıştır, diyemem. Zira aşikâr ki, insan evvelâ madde,
sonra can ve şuurdur. Yalnız bu görüş, eksik ve hatâlıdır. Kanaatim şudur ki,
memleketi baştan başa mâmureye çevirdiğimizi, nüfusun yüzde yüzünü varlıkla
bezettiğimizi farz etsek, ahlâk düşüklüğü devam ettikçe, Türkiye, buhrandan
kurtulumaz’
….
(Bakınız: Ali Fuad Başgil, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Derleyenler:
Ali Hatiboğlu, İsmail Dayı, İstanbul-1960, Yağmur Yayınları, s.135).
‘Fakat, ahlâk buhranını da doğuran asıl bir büyük ana var: Mâneviyat
buhranı…’
‘Bu memlekette, mânevî hakikatler, mânevî kıymetler madde üstü inançlar
ve yüksek idealler ayaklar altında kaldıkça, o memlekette ahlâk temizliği ummak
abestir..’
(Bakınız: Ali Fuad Başgil, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Derleyenler:
Ali Hatiboğlu, İsmail Dayı, İstanbul-1960, Yağmur Yayınları, s.136).
Üstadım, merhum ve mazlum Ali Fuad Başgil’in yukarıdaki fikirlerinin tamamı
benim de görüşümdür. Daha doğru bir ifadeyle, onun ve onun gibilerin
takipçisiyim.
Yazılarımda ve konuşmalarımdaki feveranımın sebebi de yukarıdaki
alıntılarda anlatılan görüşlerden kaynaklanmaktadır. Buna göre ülkemizde:
1-Ahlak buhranımızı farketmesi gerekenler, DERİN BİR UYKU İÇİNDEDİR;
2-Ahlak buhranımızı tespit edip tartışmaya açarak çareler bulması
gerekenler de bozulmuş durumdadır;
3-Yolsuz ve hırsızlar; ahlak buhranımızı farkeden bilim ve düşün
insanlarının ülkemizde söz sahibi olmalarına mani olmaktadır;
4-Üniversitelerimiz, din eğitimi ve öğretimi veren kurum ve kuruluşlarımız,
en büyük dini müsessemiz olan Diyanet, tarikatlar, dini cemaatlar, dini
gayelere hizmeti amaçlayan vakıf ve dernekler, ahlak buhranımıza çözüm bulmak
şöyle dursun, sürekli ahlak buhranımızı büyütecek uygulamalar yapmaktadırlar;
5-Ahlak buhranımızı farkeden bazı bilim ve düşün insanları ise
ciddiyetten uzak ve kendileri de esasen buhran içinde çırpınmaktadırlar;
6-Dini temsil iddiasında bulunan, dini amaçları olduğunu sürekli
dillendiren ve mütedeyyin olarak tanınan BAZI kişiler, ahlak buhranımıza çözüm
bulmak ve uygulamak bir kenara, kendileri AHLAK BUHRANIMIZIN KAYNAĞI HALİNE
GELMİŞLERDİR;
7-En kötüsü ise bazı DİN ALİMİ, UZMANI veya OTORİTESİ olarak tanınan
bireyler; AHLAKSIZLIKLARI MEŞRULAŞTIRMAYA YÖNELİK yorum, fetva, görüş ve
bilimsel çalışmalar yapmışlardır, yapmaktadırlar. Böylece AHLAK BUHRANIMIZIN
KATMERLEŞMESİNE HERKESTEN ÇOK DAHA FAZLA KATKIDA BULUNMUŞLARDIR,
BULUNMAKTADIRLAR.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ahlak buhranımızın çözümü imkansız
değildir. Ülkemizin ve milletimizin geçmişte ve günümüzde pek çok sorunu
çözdüğü gibi, bunu da er veya geç çözeceğine inanıyorum.
O halde, ahlak buhranımızı çözmeye nereden başlamalı?
En küçük sorunları hallede hallede ilerlemeliyiz.
Önce, benden, senden, sizden başlamalıyız. Önce sen ve ben, yani ikimiz,
ahlak ilkelerine riayet etmeliyiz. Elimizden geldiği kadar ahlaka uygun
yaşamalıyız. Sonra ahlak alanında bilgi ve düşüncemizi derinleştirmeli, sürekli
bir ahlak davasına sahip olduğumuzu unutmamalıyız. Daha sonraki aşamalarda ise,
sorunları tespit edip çareler üzerinde düşünmeli, araştırmalı, yazmalı ve
ulaşılan sonuçların uygulanması için mücadele etmeliyiz. Bütün bunlarla
birlikte ve aynı zamanda elbette, AHLAK BUHRANIMIZDAN NEMALANANLAR ve ONU KENDİ
ÇIKARLARI İÇİN SAVUNANLAR ile mücadele etmeli, onların tesirlerini
AZALTMALIYIZ.
Var mısınız, benimle birlikte yolculuğa?
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.