22 Şubat 2014 Cumartesi

AHLAK BUHRANIMIZ






AHLAK BUHRANIMIZ

Asırlardır ahlak buhranı içinde debelenip duruyoruz. Millet olarak, en az üç yüzyıl önce böyle büyük bir sorunun farkına varmamıza rağmen, hastalığa hala çare bulamadık.

İşin en üzücü tarafı ise bugün, pek çok okur-yazarımızın, bilginimizin ve düşünürümüzün ahlak buhranı içinde bulunduğumuzun farkında bile olmamalarıdır. Böyle bir bilgisizlikten dolayı, toplumda ya da bazı çevrelerde cari olan ahlak anlayışını ideal olarak benimseyip herkese tatbik etmeye çalışmaktadırlar. Böylece sorunumuz sürekli büyüyor, çözümü de zorlaşıyor.

Günümüzde bilgin, düşünür, yazar, din uzmanı veya akademisyen sıfatını taşıyan pek çok kişinin sandığının aksine, düşünce tarihimizde YÜZLERCE HAKİKİ BİLGİN ve DÜŞÜNÜR, mevcut sorunlarımızın arkasında ahlak alanındaki kokuşmuşluğumuzun yattığını çok iyi kavramışlar, bu görüşlerini defalarca dile getirmişler ve yazmışlardır. Buna rağmen maalesef onların bu tespitleri ciddiye alınıp tartışılmamış, bu tartışmalara göre ilkeler belirlenerek kabul edilebilir ve bilimsel bir ahlak siyaseti tespit ve takip edilememiştir.

Ahlak buhranımızı doğrudan veya dolaylı olarak pek çok yazısında işleyen veya ona temas eden BÜYÜK BİR YİĞİD’in tespitlerini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu Türk düşünürü, bu yiğit insan Ord. Prof.Dr. ALİ FUAD BAŞGİL’dir. Bakınız merhum hocamız nasıl ağlıyor:

‘Ben ötedenberi şuna inanmış bulunuyorum: Korkunç bir ahlâk buhranı içindeyiz. Türkiyemizin seneler boyu ardı arası kesilmeyen buhranları, bence hakikatte ne iktisadidir, ne malî, ne de siyasîdir; fakat her gün biraz daha derinleşen ahlâk buhranıdır..’

‘Genç ve yaşlı birçoklarımız bu yarayı görüyor, fakat hiçbir şey yapamadan sadece seyirci kalıyoruz. Yarayı asıl görmeleri lazım gelen Devlet adamlarımız görmüyor, yahut görmek istimiyor’

‘Onlar, maddeci bir görüşle, memleketi iktisadî bakımdan kalkındırır, malî durumu düzeltirlerse, mesut bir vatan göreceklerini zannediyorlar’

‘Buna, tamamiyle yanlıştır, diyemem. Zira aşikâr ki, insan evvelâ madde, sonra can ve şuurdur. Yalnız bu görüş, eksik ve hatâlıdır. Kanaatim şudur ki, memleketi baştan başa mâmureye çevirdiğimizi, nüfusun yüzde yüzünü varlıkla bezettiğimizi farz etsek, ahlâk düşüklüğü devam ettikçe, Türkiye, buhrandan kurtulumaz’
….

(Bakınız: Ali Fuad Başgil, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Derleyenler: Ali Hatiboğlu, İsmail Dayı, İstanbul-1960, Yağmur Yayınları, s.135).

‘Fakat, ahlâk buhranını da doğuran asıl bir büyük ana var: Mâneviyat buhranı…’

‘Bu memlekette, mânevî hakikatler, mânevî kıymetler madde üstü inançlar ve yüksek idealler ayaklar altında kaldıkça, o memlekette ahlâk temizliği ummak abestir..’

(Bakınız: Ali Fuad Başgil, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Derleyenler: Ali Hatiboğlu, İsmail Dayı, İstanbul-1960, Yağmur Yayınları, s.136).

Üstadım, merhum ve mazlum Ali Fuad Başgil’in yukarıdaki fikirlerinin tamamı benim de görüşümdür. Daha doğru bir ifadeyle, onun ve onun gibilerin takipçisiyim.

Yazılarımda ve konuşmalarımdaki feveranımın sebebi de yukarıdaki alıntılarda anlatılan görüşlerden kaynaklanmaktadır. Buna göre ülkemizde:

1-Ahlak buhranımızı farketmesi gerekenler, DERİN BİR UYKU İÇİNDEDİR;

2-Ahlak buhranımızı tespit edip tartışmaya açarak çareler bulması gerekenler de bozulmuş durumdadır;

3-Yolsuz ve hırsızlar; ahlak buhranımızı farkeden bilim ve düşün insanlarının ülkemizde söz sahibi olmalarına mani olmaktadır;

4-Üniversitelerimiz, din eğitimi ve öğretimi veren kurum ve kuruluşlarımız, en büyük dini müsessemiz olan Diyanet, tarikatlar, dini cemaatlar, dini gayelere hizmeti amaçlayan vakıf ve dernekler, ahlak buhranımıza çözüm bulmak şöyle dursun, sürekli ahlak buhranımızı büyütecek uygulamalar yapmaktadırlar;

5-Ahlak buhranımızı farkeden bazı bilim ve düşün insanları ise ciddiyetten uzak ve kendileri de esasen buhran içinde çırpınmaktadırlar;

6-Dini temsil iddiasında bulunan, dini amaçları olduğunu sürekli dillendiren ve mütedeyyin olarak tanınan BAZI kişiler, ahlak buhranımıza çözüm bulmak ve uygulamak bir kenara, kendileri AHLAK BUHRANIMIZIN KAYNAĞI HALİNE GELMİŞLERDİR;

7-En kötüsü ise bazı DİN ALİMİ, UZMANI veya OTORİTESİ olarak tanınan bireyler; AHLAKSIZLIKLARI MEŞRULAŞTIRMAYA YÖNELİK yorum, fetva, görüş ve bilimsel çalışmalar yapmışlardır, yapmaktadırlar. Böylece AHLAK BUHRANIMIZIN KATMERLEŞMESİNE HERKESTEN ÇOK DAHA FAZLA KATKIDA BULUNMUŞLARDIR, BULUNMAKTADIRLAR.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen, ahlak buhranımızın çözümü imkansız değildir. Ülkemizin ve milletimizin geçmişte ve günümüzde pek çok sorunu çözdüğü gibi, bunu da er veya geç çözeceğine inanıyorum.

O halde, ahlak buhranımızı çözmeye nereden başlamalı?

En küçük sorunları hallede hallede ilerlemeliyiz.

Önce, benden, senden, sizden başlamalıyız. Önce sen ve ben, yani ikimiz, ahlak ilkelerine riayet etmeliyiz. Elimizden geldiği kadar ahlaka uygun yaşamalıyız. Sonra ahlak alanında bilgi ve düşüncemizi derinleştirmeli, sürekli bir ahlak davasına sahip olduğumuzu unutmamalıyız. Daha sonraki aşamalarda ise, sorunları tespit edip çareler üzerinde düşünmeli, araştırmalı, yazmalı ve ulaşılan sonuçların uygulanması için mücadele etmeliyiz. Bütün bunlarla birlikte ve aynı zamanda elbette, AHLAK BUHRANIMIZDAN NEMALANANLAR ve ONU KENDİ ÇIKARLARI İÇİN SAVUNANLAR ile mücadele etmeli, onların tesirlerini AZALTMALIYIZ.

Var mısınız, benimle birlikte yolculuğa?


---
Harun Anay/22.02.2014
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.