28 Şubat 2014 Cuma

İKTİSADİ ESARETİMİZİN SEBEPLERİ?




İKTİSADİ ESARETİMİZİN SEBEPLERİ?

Avrupa devletleri karşısında zayıf duruma düştüğümüzü farkettikten sonra, düşünür ve yazarlarımızı en çok meşgul eden konulardan birinin, İKTİSADİ GERİLİĞİMİZ ve bu soruna nasıl çözüm bulunabileceği meselesi gelir. 19. yüzyılın başlarından beri ülkemizde bu meselerle ilgili binlerce kitap ve makale kaleme alındığını ifade etmek mübalağa sayılmamalıdır.

Düşünürlerimiz ve yazarlarımız, önce Avrupa devletlerinden iktisadi olarak geri durumda olduğumuzu farketmişler, ardından ise daha bunun sebepleri üzerinde düşünürken ülkemizin Avrupa iktisadi düşüncesinin, uygulamalarının ve üretimlerinin işgali altına girdiğini büyük bir ACI İLE anlayarak bu hususu yazılarında DİLE GETİRMİŞLERDİR. Bu acı, o kadar farklı kelime, kavram ve tamlamalarla ifade edilmiştir ki, bunların listesi bile orta boy bir kitap tutabilir.

Em. Mâ (:Elif, mim; mim, elif) müstear ismini kullanan bir müellifin kaleme aldığı ve eski harflerle İstanbul’da ‘GİTME ORAYA’ başlığı altında bastırdığı bir kitapçık tam da bu konuyu ele almaktadır (Gitme Oraya, Dersaadet-1329 Şubat/1914 Miladi, Matbaa ve yayınevi yok, 32 s.).

Kitapçığın yazarına göre, ülkemizin ve devletimizin varlığını sıkıntıya sokan etkenlerden biri, ‘ASIRLARDAN BERİ bizi tehakkümüne alan İKTİSADİ ESARET’tir (:’..bizi asırlardan beri zîr-i tehakkümüne alan esâret-i iktisâdiyyedir’).

Demektir ki, yazarımınız nazarında 1914’lerde iktisadi olarak içinde bulunduğumuz durum, ESARET kelimesini kullanacak kadar kötüdür ve bu esaretin geçmişi de asırlar öncesine kadar gitmektedir. Bu tespiti yaptıktan sonra, herkesin bu konuda hal çareleri aradığını, yorumlarda bulunduğunu, fakat bir neticeye ulaşılamadığını tespit etmektedir.

Eserin yazarına göre, hem genel olarak hem de iktisadi olarak kötü durumda olmamızın pek çok sebebi bulunmaktadır. Ana sebeplerden biri elbette, ‘HAÇLI’ zihniyeti (:AVRUPA) olmakla birlikte, Osmanlı vatandaşlarının ticarete kayıtsız kalıp memuriyet hevesine kapılmaları, cehalet ve tembellik gibi sebepler de bulunmaktadır.

Yazarın bu eserde esas dikkat çekmek istediği husus ise şudur: Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan, YUNANLILAR ve RUMLAR’ın Osmanlı ticari hayatını istila etmiştir.

Yazar; YUNANLILAR ve RUMLAR’ı, ‘Bir İSTİLA ORDUSU’ ve ‘Bir MİKROB ORDUSU’ olarak vasıflandırmaktadır. Böyle bir bakış açısına sahip olduğu için de müslümanları, ONLARLA ALIŞ VERİŞ YAPMAMAYA, yani onlara karşı İKTİSADİ BOYKOT’a çağırmaktadır.

Bunun dışında eserde oldukça duygusal bir dil ile, BÜTÜN OSMANLI VATANDAŞLARI ve MÜSLÜMANLAR, çalışmaya ve TİCARET yaparak İKTİSADİ ESARET’ten KURTULMAYA doğru adım atmaya teşvik edilmektedir.

İşlediği bu konular itibariyle eserin, HALA DEVAM EDEN İKTİSADİ SORUNLARIMIZIN TARİHİNE IŞIK TUTTUĞUNU RAHATLIKLA İFADE EDEBİLİRİM.
---


---
Harun Anay/28.02.2014
harunanay.blogspot.com
facebook.com/hasimharun.anay
facebook.com/HarunAnay
twitter.com/HarunAnay
---

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.