İKTİSADİ ESARETİMİZİN SEBEPLERİ?
Avrupa devletleri karşısında zayıf duruma düştüğümüzü
farkettikten sonra, düşünür ve yazarlarımızı en çok meşgul eden konulardan
birinin, İKTİSADİ GERİLİĞİMİZ ve bu soruna nasıl çözüm bulunabileceği meselesi gelir.
19. yüzyılın başlarından beri ülkemizde bu meselerle ilgili binlerce kitap ve
makale kaleme alındığını ifade etmek mübalağa sayılmamalıdır.
Düşünürlerimiz ve yazarlarımız, önce Avrupa
devletlerinden iktisadi olarak geri durumda olduğumuzu farketmişler, ardından
ise daha bunun sebepleri üzerinde düşünürken ülkemizin Avrupa iktisadi
düşüncesinin, uygulamalarının ve üretimlerinin işgali altına girdiğini büyük
bir ACI İLE anlayarak bu hususu yazılarında DİLE GETİRMİŞLERDİR. Bu acı, o
kadar farklı kelime, kavram ve tamlamalarla ifade edilmiştir ki, bunların
listesi bile orta boy bir kitap tutabilir.
Em. Mâ (:Elif, mim; mim, elif) müstear ismini
kullanan bir müellifin kaleme aldığı ve eski harflerle İstanbul’da ‘GİTME
ORAYA’ başlığı altında bastırdığı bir kitapçık tam da bu konuyu ele almaktadır
(Gitme Oraya, Dersaadet-1329 Şubat/1914 Miladi, Matbaa ve yayınevi yok, 32 s.).
Kitapçığın yazarına göre, ülkemizin ve devletimizin
varlığını sıkıntıya sokan etkenlerden biri, ‘ASIRLARDAN BERİ bizi tehakkümüne
alan İKTİSADİ ESARET’tir (:’..bizi asırlardan beri zîr-i tehakkümüne alan
esâret-i iktisâdiyyedir’).
Demektir ki, yazarımınız nazarında 1914’lerde
iktisadi olarak içinde bulunduğumuz durum, ESARET kelimesini kullanacak kadar
kötüdür ve bu esaretin geçmişi de asırlar öncesine kadar gitmektedir. Bu
tespiti yaptıktan sonra, herkesin bu konuda hal çareleri aradığını, yorumlarda
bulunduğunu, fakat bir neticeye ulaşılamadığını tespit etmektedir.
Eserin yazarına göre, hem genel olarak hem de
iktisadi olarak kötü durumda olmamızın pek çok sebebi bulunmaktadır. Ana sebeplerden
biri elbette, ‘HAÇLI’ zihniyeti (:AVRUPA) olmakla birlikte, Osmanlı
vatandaşlarının ticarete kayıtsız kalıp memuriyet hevesine kapılmaları, cehalet
ve tembellik gibi sebepler de bulunmaktadır.
Yazarın bu eserde esas dikkat çekmek istediği husus
ise şudur: Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan, YUNANLILAR ve RUMLAR’ın Osmanlı
ticari hayatını istila etmiştir.
Yazar; YUNANLILAR ve RUMLAR’ı, ‘Bir İSTİLA ORDUSU’ ve
‘Bir MİKROB ORDUSU’ olarak vasıflandırmaktadır. Böyle bir bakış açısına sahip
olduğu için de müslümanları, ONLARLA ALIŞ VERİŞ YAPMAMAYA, yani onlara karşı İKTİSADİ
BOYKOT’a çağırmaktadır.
Bunun dışında eserde oldukça duygusal bir dil ile,
BÜTÜN OSMANLI VATANDAŞLARI ve MÜSLÜMANLAR, çalışmaya ve TİCARET yaparak İKTİSADİ
ESARET’ten KURTULMAYA doğru adım atmaya teşvik edilmektedir.
İşlediği bu konular itibariyle eserin, HALA DEVAM
EDEN İKTİSADİ SORUNLARIMIZIN TARİHİNE IŞIK TUTTUĞUNU RAHATLIKLA İFADE
EDEBİLİRİM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.