DÜŞÜNÜR’e KULAK VERELİM
---
Üstadım ORD. PROF.DR. ALİ FUAD BAŞGİL (Ölümü: 1967)’i
okuyalım. Onun engin ufkuna ve derin düşüncelerine bugünlerde çok ihtiyacımız
var:
---
‘Bugünkü Türkiyede ölmek istemeyen bir mazi ile hayata
doğmak için çırpınan bir istikbal mücadele halindedir. Miletin selâmeti bu
mücadeleye seyirci kalmakta değil, çarpışan kuvvetleri barıştırmaktadır’
(Bakınız: Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik,
İstanbul-1962, Yağmur Yayınevi, iç kapak)
---
‘Dinen günahkâr olmak, dini sevmeye ve dindarın
tükenmez saadetine imrenmeye mâni değildir’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, jenerik sayfası)
---
‘Nedendir, bilmeyiz; bu memlekette aydın geçinenlerden
bir çoğu kendilerini din mevzuunda katolik misyonerleri kadar mütehassıs
sanıyor ve dinden, Müslümanlıktan bahsediyor, biraz ihtisas adamı edasile
konuşor ve yazıyorlar. Bu kadarla da kalmıyor, dindar vatandaşlara hakaret
savuruyor, tecavüzde bulunuyorlar’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.6)
---
‘Kabul ederim ki, bugün ilmin sözü, sözlerin şübhe
götürmiyenidir. Oksijen mi, yoksa idrojin mi daha aktiftir diye düşünür,
tereddüt edersem, bunu müsbet ilme sorarım… Fakat Allah, âhiret ve ruh hakkında
öğrenmek istediklerimi aslâ müsbet ilme sormam. Bunları Kur’an ve Hadis’ten ve
bu kaynakları izah edip anlatan ‘müfessir’ ve ‘müctehid’den öğrenirim’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.6)
---
‘İnsanlar her devirde din ve maneviyat kuvvetine
muhtaç olmuşlardır. Fakat bu ihtiyaç zamanımızda bir zaruret halini almıştır..’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.8)
----
‘Senelerden beri bu eserdeki (:DİN ve LAİKLİK)
hakikatları yazdığım ve yaydığım için tahammül kırıcı hakaretlere uğradım.
Hapsedildim, işkenceye sokuldum ve kitle düşmanlığı kazandım..’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.9)
---
‘Bizde, din bahsinde, münkirlik bir zamandan beri moda
oldu. Fakat çoklarına Din nedir? Diye sorarsanız size sadece, bazı politika
bezirgânlarından alıp hap gibi yuttukları sözleri tekrar ederler. Bunlara göre,
in, küflü bir maziden nesilden nesle devrolup gelen bir mirasıdır ve ne ki
mazidir, geriliktir. İlerilik de yiyip, içip eğlenmektir’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.11)
---
‘Şunu bilmelidir ki, din hürriyeti sadece mâbede girip
çıkma serbestliği değildir..’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.12)
---
‘..Diyanet bahsinde, amel bakımından, çok günahkârım.
Fakat, günahkâr olmak, dini sevmeğe ve dindarın tükenmez saadetine imrenmeğe
mâni midir? Din hakkında yazılar yazışım ve dindarlığı, müdafaa edişim, şahsen
din ahkâmile amel ettiğimden ve dinin emirlerini yerine getirdiğimden değildir;
bilâkis, getiremediğim için üzüldüğümden ve dindarlığın insana verdiği iç
huzuruna imrendiğimdendir. Nazarımda din, yalnız fert için bir fazilet ve
feragat kaynağı değil; aynı zamanda ve böyle oludğu için içtimaî hayat
temizliğinin de en kuvvetli bir teminatıdır. Yine nazarımda dini sevmek ve
Müslümanlığı müdafaa etmek, hakikatte insanlığı sevmek ve Müdafaa etmek,
hakikatte insanlığı sevmek ve insanlık hakkını müdafaa etmektir. Çünkü
Müslümanlık, din kisvesine bürünmüş insanlıktır. Saf Müslümanlıkla saf ümanizma
arasındaki mesafe uzun değildir. Başka bir deyişle, Müslümanlık, insanlık
dediğimiz bütünün bir parçasıdır. Parçayı sevmek, netice itibarile, bütün
sevmektir’
(Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, İstanbul-1962,
Yağmur Yayınevi, s.16)
----
---
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.