GÜNEŞ’ten KAÇMAK ÖLÜM'e GİTMEKTİR
Mağdurluğu, mazlumluğu, büyüklüğü, çalışkanlığı, mücadelesi ve fikirler
ile hayatımı yönlendiren büyük şahsiyetlerden biri olan Ord. Prof.Dr. Ali Fuad
BAŞGİL (Ölümü: 1967)’in BATI MEDENİYETİ’ne ve bizdeki BATICILIK AKIMI’na bakışı
ilginizi çekecektir sanıyorum.
Buyurunuz, Ali Fuad Başgil üstadımı birlikte okuyalım:
‘Benim tasnifimde, Garpçiyle memleketçi, garbin cevherinde değil,
curûfunda yâni redaet ve levsiyatında ayrılır.’
‘Garpte; tıpkı gül gibi, iki şey var. Biri esans, öbürü küspe. Gülün
esansının litresi, bugün zannederim on bin liradır. Küspesi ise, kaldırılır
gübre diye bahçeye atılır. Her memleketçi Garbin enasnısı severek alır. Fakat
küspesini Garbin levsiyat yerlerinde bırakır. Garp medeniyetinin ilim, sanat,
metod, teknik, yüksekk ahlâk şuuru, karakter terbiyesi, mânevî temizlikten
ibaret olan esansını bir müminin, bir idealist muhafazakârın ve bir milliyetçinin
sevmemesine ve benimsememesine imkân yoktur. Güneşten kaçmak, ölüme gitmektir.
İnsan, sevki tabiisiyle, ölümden kaçar, Güneşe koşar.’
Fakat, bunun aksine, bir müminin, bir idealist muhafazakârın, hülâsa bir
memleketçinin Garptaki curûfu yâni münkirliği, maddeciliği, menfaatçiliği
(existantialism) yani boşvericiliği sevmesine ve benimsemesine imkân yoktur.
Tekrar edeyim ki Garpta bu curûf da vardır, hattâ daha neler.’
‘Garpçilikle memleketçiliğin çarpıştığı noktayı gösterebildim sanıyorum.
İşte, biz, diyorum, Garbin esansını alacak yerde, curûfuna sarıldık ve bunları
Garp Medeniyetidir diye zorla, tahkir ve tehdit ile memleket halkına sevdirmek
ve benimsetmek istedik. Onun için Garbi alamadık..’
(Bakınız: Ali Fuad Başgil, İlmin Işığında Günün Meseleleri, Derleyenler:
Ali Hatiboğlu, İsmail Dayı, İstanbul-1960, Yağmur Yayınları, s.140).
----
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.